Sağlıksız Kalmamak İçin Sağlıkta Şiddete Son!

Sağlıksız Kalmamak İçin Sağlıkta Şiddete Son!

Sağlıkta şiddete karşı bir miting

Son yıllarda Türkiye’de sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin yaygınlaştığı ve yaygınlaşan şiddetin sağlık hizmet sunumunu ciddi biçimde etkilediği birçok kez dile getirilmiştir.

Sağlıkta şiddet, şüphesiz ki hayatın tüm alanlarında şiddeti doğuran nedenlerden, şiddete yatkın insanların caydırılamamasından ve şiddet uygulayanların yeterince yaptırım görmemesinden tümüyle bağımsız bir olgu değildir.

Bununla birlikte, ülkemizde diğer alanlarda çalışanlara nispetle sağlık çalışanlarının yaklaşık 20 kat daha sık şiddete uğruyor olması ve sağlık çalışanlarının maruz kaldığı şiddet olaylarının sıklık ve derecesinin giderek artıyor olması, bu meseleyi ülkemizin çok önemli sorunlarından biri haline getirmiştir. Kayıtlara göre her gün 30 sağlık çalışanı şiddete maruz kalmaktadır. Bu sayının çok daha fazla olduğunu, sözel şiddetin artık kayıtlara bile girmediğini biliyoruz.

Peki Şiddet Nedir?

Şiddet, tüm dünya ülkelerini ilgilendiren bir sorun olmasına rağmen küresel düzede standartlaştırılmış bir tanıma sahip değildir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) şiddeti; kişinin kendisine, bir başkasına, grup veya topluluğa yönelik kasten uyguladığı ve sonucunun ölüm, yaralanma, gelişimsel bozukluğa ve psikolojik zarara yol açan veya açması olası fiziksel güç ve tehdit olarak tanımlar.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’nün yapmış olduğu üçlü sınıflandırmada kişilerarası şiddet ve kişinin kendisine uyguladığı şiddet, bireysel şiddet olarak kategorize edilebilir. Toplu şiddet ise ekonomik, politik, sosyal, kültürel ve yasal şiddet olarak alt sınıflarına ayrılabilir.

İş yerinde maruz kalınan şiddeti DSÖ yaptığı üçlü sınıflandırma içerisinde kişilerarası şiddet altında ele almaktadır. Bu yaklaşım işyerinde şiddeti toplu şiddetin bir parçası olduğu gerçeğini görmezden gelmekte, dar ve sınırlı bir perspektif sunmaktadır.

Oysa 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 3. Maddesinde iş kazası;

“İşyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hale getiren olay” olarak tanımlanmıştır (İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, 2012). Bu tanımlama şiddetin tanımlanması ve yarattığı bireysel sonuçları kapsadığı görülmektedir. Fakat şiddet, iş kazası olarak kabul edilmemektedir.

İş yerinde yaşanan şiddet Uluslararası Çalışma Örgütü tarafından;

“çalışanların işyerine ulaşmaları da dahil olmak üzere işle ilgili durumlarda istismar ve tehdit edildikleri veya saldırıya uğradıkları; güvenliklerine, sağlıklarına veya esenliklerine açık veya örtülü tehdit oluşturan olaylar” olarak tanımlanmaktadır.

Sağlık profesyonellerinin, toplumun tamamına her türlü sağlık hizmetini sunmakla yükümlü olması ve insan merkezli çalışması dolayısıyla çok sık şiddet olaylarıyla karşılaşılmaktadırlar. Literatür tarandığında şiddetle karşılaşma oranının en yüksek olduğu sektörün sağlık sektörü olduğu görülmektedir. Sağlık personelinin şiddete uğrama riski diğer sektörlere oranla 16 kat daha fazladır. Dünya geneline bakıldığında, iş yerlerinde yaşanan şiddetin %25’inin sağlık sektöründe yaşandığı görülmektedir.

Sağlıkta şiddet olayları, sadece şiddetin mağduru olanları fiziksel ve psikolojik travmaya uğratmanın ve belli bir süre için sağlık hizmeti vermekten alıkoymanın ötesinde, tüm hekim ve sağlık çalışanlarının iş motivasyonunu ciddi şekilde etkilemekte ve ülkemizde verilen sağlık hizmetlerini orta ve uzun vadede ciddi şekilde etkileyecek sonuçlara neden olmaktadır. Sağlıkta şiddetin nedenlerinin ortaya konması ve çözümü için acilen etkili adımların atılması zorunlu hale gelmiştir.

Sağlıkta şiddet olaylarına hemen her toplumda rastlanmaktadır. Hasta ve hasta yakınlarının kaygı düzeylerinin yüksek olması, sağlık hizmetinin sunumunda güçlüklerin çok olmasının sözel ve zaman zaman fiziksel şiddete yol açabildiği belirtilmektedir. Bu nedenle hastanelerde, özellikle şiddet olaylarının sık yaşandığı acillerde hasta ve yakınlarının kaygılarını azaltacak, hizmet sunumunu kolaylaştıracak önlemler alınmaktadır.

Ancak Türkiye’de sağlıkta şiddet hizmetin sunulduğu hemen her alana, aile sağlığı birimlerinden, yoğun bakımlara kadar yayılmıştır. Şiddetin şiddeti de artmıştır. Sözel şiddet olağanlaşmış, kaldırım taşları kafalarda kırılmaya başlanmış, hastanede çalışanların gözü önünde hastaları katledilmiştir.

Sağlıkta şiddetin artışını kısmen kadına, çocuğa ve hayvana şiddet ve tacizle ilişkilendirmek mümkün. Şiddeti kutsayan, baskıcı politikalar ve gericileşme sonucu şiddet toplumda hızla yayılmaktadır. Diğer yandan sağlıkta uygulanan politikalar da şiddete yol açmaktadır.

Sağlıkta Şiddetin Nedenleri Olarak:

1. Hekim ve sağlık çalışanlarının vatandaşların hizmetine kayıtsız şartsız amade oldukları, devletin kendilerine sağlaması gereken destekten mahrum oldukları ve zayıf oldukları algısının bilerek veya bilmeyerek siyaset, devlet ve medya yoluyla yaygınlaştırılmış olması,

2. Vatandaşların önemli bir kesiminin hekim ve sağlık çalışanlarının hakları konusunda bilinçsiz ve duyarsız olması,

3. Hastane ve sağlık kuruluşlarındaki güvenlik önlemlerinin yetersiz olması,

4. Hekim ve sağlık çalışanlarına şiddet uygulayanlara karşı hukuki yaptırımların yetersiz kalması,

5. Hasta ve hasta yakınlarının hekimlerce karşılanması mümkün olmayan ve bazen de gayrı meşru olan beklenti ve istekleri (öncelikli muayene, hukuka aykırı rapor ve reçete düzenlenmesi talepleri, tıbbi imkanların ötesinde iyileşme beklentisi, vb.),

6. Hasta ve hasta yakınlarının aşırı veya gayrı meşru taleplerinin şiddete başvurduklarında karşılanabilmesi veya karşılanabileceği algısının oluşturulmuş olması,

7. Mevcut sağlık sisteminin ve sağlık idarecilerinin önemli bir kısmının hekimleri sayıya ve niceliğe dayalı sağlık hizmeti sunmaya zorlaması,

8. Hasta-hekim iletişimini bozan ve sunulan sağlık hizmetinin niteliğini düşüren ağır iş yükü ile nöbet ve çalışma saatlerinin çok uzun olması,

9. Yukarıda zikredilen ağır iş yükü ve niceliğe dayalı hizmetin neden olduğu, muayeneye, hasta bakımına ve bilgilendirmeye yeterince zaman ayrılamaması,

10. Hekime yardımcı olacak hemşire, tıbbi sekreter ve diğer sağlık personellerinin sayılarının yetersizliği,

11. Sağlık hizmetini veren hekim ve sağlık çalışanlarının iş motivasyonlarını bozan özlük hakları sorunları ve iş memnuniyetsizliği,

12. Medyada asılsız, abartılı ve kışkırtıcı tıbbi hata ve ihmal haberlerinin yer alması,

13. Medyada ve sosyal medyada modern tıbba ve hekimlere olan güveni sarsacak asılsız iddia ve komplo teorilerinin sıkça yer alması ve toplumda etki gücü yüksek kişilerce paylaşılması,

14. Hekim ve sağlık çalışanlarının, tıp ve sağlık alanın eğitim veren ve alanların (öğretim üyesi, asistan, öğrenci) kendi aralarında, hastalarla ve hasta yakınlarıyla iletişim yöntemlerindeki yanlışlıklar,

15. Sağlık kuruluşlarının hastalarla hekimleri her an yüz yüze getiren, bekleyen hastaların ve hasta yakınlarının huzurunu kaçıran, gerginliklerini artıran mimari yapıları (uygun olmayan bekleme salonları, poliklinik ve hekim odasının doğrudan kalabalık bekleme salonlarına açılması gibi)

Bütün bu maddeleri diyalektik bakış ve eleştiri açısından özetleyecek olursak; sağlıkta dönüşüm programı sağlığı piyasa koşullarına terk etmiştir. Hasta-hekim ilişkisi işletme-müşteri ilişkisine dönüşmüştür. Amaç sağlıklı bir toplum değil, çok hastalanan ve üzerinden para kazanılan toplumdur adeta. Tamamen müşteri memnuniyeti mantığı ile hasta ve yakınlarında beklentiler oluşturulmuştur. Beklediğini bulamayan, memnun olmayan müşteri zaten bir sürü para kazanan buna rağmen müşterinin istediği hizmeti vermeyen doktora cezasını vermektedir.

Hekimlerin ve sağlık çalışanlarını itibarsızlaştırma sürmektedir. Bakanlık müsteşarı özveri ile çalışan binlerce hekimi bir anda silip nitelikli 1500 hekim var diyebilmektedir.

Hekimin gözünün hastanın cebinde olduğunu iddia eden hükümet, çeşitli alanlarda hastalardan tahsil edilen katılım payları ile cepten ödemeleri artırmıştır. Finanse edilmeyen ve ulaşılamayan sağlık hizmeti hasta ve hekimi karşı karşıya getirmektedir.

Hekimler patron ve müşteri memnuniyeti için daha çok hasta bakma, işlem yapma baskısı altındadır. Kışkırtılmış talep nedeni ile, hastaların tanı, tedavi ve bilgilendirilmesine ayrılan süreç kısalmış, hizmeti niteliği düşmüş hasta-hekim iletişimi çok yara almıştır.

Peki Çözüm Nedir?

17 Nisan 2012 tarihinde Gaziantep’te genç bir göğüs cerrahı olan Dr. Ersin Arslan’ın bir hasta yakını tarafından bıçaklanarak öldürülmesinden sonra kurulan TBMM Araştırma Komisyonunun Ocak 2013’te yayımlanan raporunda yer alan öneriler dikkate alınmamıştır.

Bu raporda:

Sağlık Bakanlığının gerek güvenlik tedbirleri, gerekse diğer pek çok uygulamayı hayata geçirmekle birlikte son yıllara kadar sağlık çalışanlarına yönelik şiddet konusunda temel bir politika oluşturmamış olması, sağlık çalışanlarının şiddete uğrama durumunda sorunu birbirinden farklı yöntemlerle çözmeye çalışmalarına neden olmuş, konuyla ilgili sistematik bir davranış modeli olmaması da hizmet alanların şiddet uygulama konusunda kendilerini rahat hissetmelerine neden olmuştur.

Sağlık hizmeti verilen tüm kuruluşlarda şiddete yönelik risk değerlendirmesi yapılmalı, sağlık hizmetinin yoğun olarak verildiği ve hasta yakınlarının da fazla olduğu birimlerde uygun bekleme alanları sağlanmalı, hasta yakınlarının müdahale alanlarına girmesini engelleyecek düzenlemeler yapılmalı, çalışanlarının şiddete uğramasını engelleyecek güvenlik önlemleri ivedilikle alınmalıdır.

Topluma önder olan, rol model olan kişilerin; siyasiler, sanatçılar, toplum tarafından kabul edilen uzmanların sağlık çalışanlarına yönelik olumsuz söylemlerde bulunmamaları, hem mesleki saygınlığın korunması hem de bireylerin sağlık hizmetlerinden mümkün olmayan beklentilere girmelerini engelleyerek şiddeti azaltacaktır.

Topluma yönelik çözüm önerileri içinde şiddetin sorun çözme biçimi olarak görülmesinin engellenmesi en başlarda yer almaktadır. Toplumun şiddet ile sorun çözme biçiminin engellenebilmesi için eğitim düzeyinin artırılması, kamu spotları ile bilgi ve farkındalık artışının sağlanması gerekmektedir.

Bunun yanında önemli ve müdahale edilmesi gereken alanlardan birisi de bireysel silahlanmadaki artışın önlenmesidir.” denmektedir.

Bu başlıkların hiçbirinde somut adım atılmamıştır.

Bakanlığı uzunca bir süre sağlıkta şiddet olgusunu kabul etmemiş, şiddeti önlemeye yönelik kapsamlı ve sistematik bir program/politika oluşturmamıştır.

Şiddette Karşı Yaptırım Yok

Sağlık çalışanlarına yönelik şiddeti artıran unsurlardan birisi de, şiddeti uygulayan kişilerin cezalandırılmayacakları ya da önemsenecek bir yaptırımla karşılaşmayacakları düşüncesidir.

Pandemi döneminin başında sağlıkçıların balkonlarda alkışlandığı sırada, yani 2020 yılının Nisan ayında TBMM’de 3359 sayılı yasaya yapılan ekle sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri sebebiyle işlenen suçlarda cezalar yarı oranında artırılmış, hapis cezalarının ertelenmemesi hükme de getirilmişti.

Muhalefet partileri ve meslek kuruluşları bu düzenlemeleri genel olarak olumlu karşılamış ancak yeterli olmadığını da vurgulamıştı. Düzenlemenin kabulünün ardından geçen zamanda ise şiddet olayları bitmedi.

TTB şimdi sağlıkta şiddet için ayrı bir yasa ve daha caydırıcı cezalar istiyor. Bu olayların polisiye önlemlerle ya da güvenlik tedbirleriyle çözülebilecek bir konu olmadığı açıkça bellidir.

Yeni bir yasanın çıkması ve kısa bir tutukluluk süresi ile caydırıcı cezaların olması lazım. Kıyaslama yapmak açısından şu örneği vermek doğru olacaktır: Bir savcının aracına yapılan bir saldırı sonucu sanık bir arabaya saldırı nedeniyle 25 yılla yargılanıyor. Ama bir sağlık çalışanına saldırdığınızda 2,5 yılla yargılanıyorsunuz.

Öz Sağlık-İş Sendikasının 2020’de yaptığı araştırmaya göre sağlık çalışanlarının yüzde 67'si görevi esnasında en az bir kez şiddete maruz kaldığını söylüyor.

Bu nedenle TTB sağlıkçılara şiddet olaylarını önlemeye yönelik düzenlemelerin ceza mevzuatında değil, 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’nda yer verilmesinin yanlış olduğunu vurgulamaktadır

Mevcut hükümlerin bile gereğince uygulanmadığı ‘sağlıkta şiddet olduğunda bu bir tutuklama nedeni sayılır' denmesine rağmen genelde serbest bırakmalar olmakta, tutuklamanın çok nadir başvurulan bir tedbir olduğunu görülmekte, ki tutuklama zaten öyle de olmalı ama neticede yasada bu söylenmesine rağmen uygulamada tutuklamaya hiç başvurulmaması caydırıcılığı etkilemektedir. Tutuklama sosyal medyada tepki geldiğinde ancak gerçekleşmektedir.

Bu arada araştırmalara göre şiddet gören sağlık çalışanlarının yüzde 84'ü sürekli endişe, korku ve tetikte olma durumu içinde yaşıyor. Hastaneler yeterli güvenlik önlemleri alamazken, kolluk kuvvetlerinin yanlış uygulamaları da şiddete uğrayan sağlıkçıların korkularını körükleyebiliyor.

Sağlık çalışanlarının şiddet olaylarına bakan Avukat Hazal Aktepe, kolluğun kötü uygulamaları örneği olarak ifade alınması olaylarını gösteriyor. 3359 sayılı kanuna eklenen maddede ‘sağlık çalışanına şiddet olayı yaşandığında sağlık çalışanının ifadesi bulunduğu sağlık kuruluşunda alınabilir’ hükmü bulunmasına rağmen, bunun çoğu zaman uygulanmadığını belirtiyor. Şiddete uğrayan kişinin karakola gelmesinin beklendiğini ama karakola geldiğinde orada kendisine şiddet uygulayan kişilerle yeniden karşı karşıya geldiğini söyleyen Aktepe, çoğu sağlıkçının bu karşılaşmayı yaşamamak için şikayetçi olmak istemediğini belirtiyor.

Kolluğun sağlıkçıları tedirgin eden bir başka uygulaması da ifadeye ikamet adreslerinin yazılması olabiliyor. Aktepe’nin verdiği bilgiye göre, Adalet Bakanlığı’na yapılan başvuru ile bu düzenleme değiştirildi ve ifadeye sağlıkçıyı korumak için ikamet değil iş adresi yazılabiliyor. Ancak kolluğun bunu çoğu zaman uygulamadığı belirtiliyor.

Burada bazı istatistiki bilgileri aktarmak konuyu daha iyi özetleyecektir.
 

.Çalışmaların genelinde sözel şiddete uğrama sıklığının, fiziksel şiddete uğrama sıklığından fazla olduğu görülmektedir.

  •  
  • Doktorlar en fazla fiziksel ve sözel şiddete, en az cinsel ve psikolojik şiddete uğramaktadırlar.

  • Hemşirelerde ise şiddetin her türlüsüne maruziyet doktorlara oranla daha fazladır. Hemşirelerde psikolojik ve cinsel şiddete maruziyet boyutu dikkat çekici boyutlardadır

  • İncelenen çalışmalarda şiddete neden olan faktörler; hasta ve hasta yakınlarının istekleri, uzun bekleme süreleri, eğitim seviyesi düşüklüğü, uzun çalışma saatleri olarak belirtilmiştir.

  • Şiddeti uygulayanların ilk sırasında hasta yakınları gelirken ikinci sırada ise hastalar gelmektedir

S ağlık çalışanlarına yönelik şiddetin artması ve kötü çalışma şartları, son dönemde çok sayıda sağlık çalışanının yurt dışına gitmesine neden oluyor. 2021 yılında toplam 1405 hekim yurtdışına çıkmak için başvurdu.

Sağlık çalışanlarına yönelik şiddete asla hoşgörü gösterilmeyeceği, aksine şiddet suçlarının mutlaka cezalandırılacağı düşüncesinin yerleştirilmesi ve kamu sağlığını bozduğu için de ayrıca cezalandırılacağı düşüncesinin oluşturulması, önleyicilik açısından önemli bir adım olacaktır. Bunu sağlayabilmek amacı ile TTB, TCK’ye ek madde önerisinde bulunmuştur. Bu maddenin hızla yasalaşmasını talep etmektedir.

TTB’nin Kanun Önerisi

Kamunun Sağlığına Karşı Suçlar Sağlık Hizmetini Engelleme:

1) Sağlık kuruluşlarında çalışan sağlık personeline karşı, sağlık hizmeti sunumu esnasında veya verilen sağlık hizmetinden kaynaklanan nedenlerle cebir, şiddet veya tehdit kullanan kişi, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

2) Bu fiiller sonucu sağlık hizmeti kesintiye uğramış ise yukarıdaki fıkraya göre belirlenen ceza yarı oranında artırılır.

Sağlıksız kalmamak için sağlıkta şiddete son…!

 

KAYNAKLAR:

https://www.ttb.org.tr/haber_goster.php?Guid=1bec2dbc-8f09-11ec-9c94-f718918f18ca

https://www.evrensel.net/haber/358515/saglikta-siddetin-nedenleri-ve-cozum-oneriler

https://www.winally.com/2022/02/saglikta-siddet-nedenler-ve-cozum-onerileri/

https://www.dw.com/tr/sa%C4%9Fl%C4%B1kta-%C5%9Fiddet-neden-%C3%B6nlenemiyor/a-60468162 http://dergipark.gov.tr/sagakaderg

Pandemi Ortamında Sağlıkta Şiddet-Dr. Hasan Oğan

Sağlık çalışanlarına şiddet üzerine analiz-Uzm. Dr.Sadi Türkan

Sağlıkta Şiddet: Nedenleri, Çözüm Önerileri-Dr. Tevfik Özlü

Sağlık Çalışanlarına Yönelik Şiddet-Doç. Dr. Gülbiye Yenimahalleli Yaşar


Konuyla ilişkili diğer makaleler