Sanatın Güzelliği

Pablo Picasso: Guernica

Sanatın Güzelliği

Sanat, düşüncenin, duygunun veya tasarının bir başka anlatım biçimidir ve  yaratılan güzelliktir. Sanat, insanların içinde yaşadığı toplumsal yaşama, düne ve geleceğe ilişkin duygu ve düşüncelerini yansıtmasıdır, insanların bilinçlendirilmesidir.

İçinde yaşadığı çağa damgasını vuran, toplum tarafından sevilen, kalıcı iz bırakan sanatçılara, yazarlara, şairlere ve ressamlara baktığımızda hepsinin büyük duygulara, sevgiye ve toplumsal duyarlılığa sahip olduklarını görürüz. Onları büyük yapan üstün yetenekleri ile birlikte toplumsal bir duyarlılıkla eserlerini yaratmış olmalarıdır.

Okuduğumuz roman, şiir ve makale, bizi düşünmeye yöneltebilmeli, bilincimizi artırabilmeli, dinlediğimiz müzik eserinin ritmi, ahengi kulağımıza hoş gelmeli, baktığımız desenin, afişin görselliği duygulandırmalı, bir baleyi izlediğimizde büyülemeli, bir marşı dinlediğimizde mücadele azmimiz artmalıdır. Sanat eseri bunlara yol açmıyorsa bir eksiklik vardır. Sanat, cansız, ruhsuz ve dogmatik olamaz.

İşçi sınıfı biliminin kurucularından Karl Marks, “Yaratıcı eylem, insanın ve doğanın karşılıklı etkileşiminin bir aşamasıdır. Bu, toplumsal bir karakter taşır. Sanat, yaşamı insanileştiren bir olgudur. Araştırıcı, yaratıcı, çok yönlü tümel insana ulaşma çabası içinde sanatlar gelişebilir.” der.

Burjuvazinin sanatına karşı işçi sınıfının sanatını (sosyalist) yaratmalı, geliştirmeli ve savunmalıyız. Bu ilke, devrimci olmanın bir ölçüsüdür. “Tarafsız sanat”, “sınıfsız sanat” gibi sözler, egemen sınıfların ve onların emrindeki dalkavukların emekçi kitlelerin devrimci düşüncelerle tanışmasını engellemek ve devrimci sanatın gelişmesini boğmak içindir.

Büyük Ekim Devrimi’nin mimarı V. İ. Lenin: “Burjuva yazarın, sanatçının, oyuncunun özgürlüğü, para kesesine, çürümeye, satılık olmaya gizlice (ya da ikiyüzlü biçimde gizlice) bağımlılıktan başka bir şey değildir.”

11 Eylül 1973’de Şili’de faşist darbeyle iş başına gelen Augusto Pinochet rejimine karşı çıkan, bir daha gitar çalmaması için parmakları kırılan ve işkenceyle katledilen Victor Jara, korkunç işkencelere rağmen gitarını çalar ve şarkı söyler. Çek gazeteci-yazar Julius Fuçik, darağacına gitmeden once bulunduğu hücreden “Darağacından Notlar”ı yazarak eşsiz bir eser bıraktı. Fuçik; “Gerçek hayatta seyirci yoktur: Herkes katılır hayata” der. 8 Eylül 1943’te Plötzensee’de idam edilir. Nazi Almanyası’nın İspanya’yı işgaline karşı direnen Pablo Picasso, on binlerce çizim – tablo yarattı. Resimlerinde acı, hüzün ve savaşa karşı nefret öne çıktı. Guernica adlı eseriyle ünü dünyaya yayıldı. P. Picasso, resim yapmakla kalmadı. Yaşamı boyunca demokrasi, barış ve sosyalizm için mücadele verdi. Dünya Barış Konseyi’nin yönetiminde bulundu. N. Hikmet, uzun yıllar hapis yattı. Sovyetler Birliği’ne gitmek zorunda kaldı ve orada öldü.

Yaşamı boyunca barış, demokrasi ve sosyalizm davasına sadık kaldı. Türkiye işçi sınıfının saflarında bulunmaktan övündü. Yapıtları ülkemizin sınırlarını aşarak evrenselleşti. Şiirleri, işçi sınıfının, emekçi kitlelerinin dillerinde bayraklaştı.

Burjuvazi, tarih sahnesine çıktığı günden bu yana sanata ve sanatçıya kendi iktidarını kalıcılaştırmak adına ilgi duydu. Sanat ve sanat emekçilerini burjuva düşüncesinin (ideolojisinin) etkisine aldı. Sanat yoluyla kirli düşüncelerini şırınga ederek yığınların bilincini bulandırmaya çalıştı. “Sanat başka, politika başkadır”, veya “sanat için sanat” tekerlemeleriyle sanatçıları halktan kopuk tutmaya özen gösterdi.

Düne, 1980 dönemine göz atacak olursak o günlerde tekelci sermayenin yazarlarının, işçi sınıfının devrimci hareketine ağızlarından salyalar akarak saldırdıklarını açıkça görürüz. DİSK, TÖB-DER, TTB, KÖYKOOP, İGD, İKD, TKP ve Barış Derneği’ne sayfalarında, köşelerinde saldırmadıkları gün kesinlikle yoktu. Saldırılar bilinçli ve organize bir biçimde yapılıyordu. Orduyu, faşist çeteleri ve devlet güçlerini işçi sınıfına karşı kışkırtıyorlardı.

Şair Yaşar Miraç’ın şiirleri faşist askeri yönetim tarafından yasaklanarak toplatıldı. Barış, demokrasi ve gurbet içerikli şiirlerinde Karadeniz folklorunu işleyen Yaşar Miraç, sanatından ve halktan koparılmak istendi. 1983’de Almanya’ya gitmek zorunda kalan Şair, 16 yıl sonra 1999’da Türkiye’ye döndü. Müzisyen Şiwan Perwer, anadili Kürtçe’yle türkü söylediği için uzun yıllardan beri yurtdışında sürgünde yaşıyor. Büyük sinema sanatçısı Yılmaz Güney, halktan ve emekten yana bir sanatçı olduğu için uzun yıllar zindanda kaldıktan sonra firar ederek Fransa’da sürgünde yaşamını yitirdi. Tıpkı Ahmet Kaya gibi.

Türkiye Barış Derneği kurucularından, ateşi getiren Prometheus’u, 1 Mayıs afişinin yaratıcısı ve12 Eylül faşist darbesinin arifesine kadar yayınlanan Politika Gazetemizin baş sayfasında desenleri yayınlanan dünyaca ünü ressam Orhan Taylan’nın desenleri barış, demokrasi ve anti-faşist mücadelede çok büyük rol oynadı.

Ömer Hayyam, Victor Hugo, Bertolt Brecht, Pablo Neruda, Vladimir Mayakovski, Lev Tolstoy, Maksim Gorki, Mihail Şolohov, Anna Seghers, Abidin Dino, Orhan Kemal, Lorca ve daha niceleri sanatıyla toplumun ilerlemesine ve sanatın gelişmesine katkı sundular.

Sosyalizm, sanata ve sanat emeğine de çok büyük değer verir. Sanatın özgürce gelişmesi için büyük olanaklar sağlar.

Halklarımızın acı dolu ‘yanık’ anılarını, şen şakrak yaşamlarını, umutlarını, ‘nasırlı’ ellerin hünerini, kadınların ‘doğurganlığını’, gençliğin ‘kaynayan’ kanını, bebeklerin ‘mis’ kokusunu, barışın sıcak yüzünü, özgürlüğün coşkusunu, işçi sınıfının ‘yeşeren tohumlarını’ harmanlayarak sanatsal değerler yaratılmalıdır.


Konuyla ilişkili diğer makaleler