Savaşa ve Sömürüye Karşı 1 Eylül

Savaşa ve Sömürüye Karşı 1 Eylül

Şiddet günümüz dünyasının giderek daha da tırmandırılan bir olgusu. Kapitalist dünyanın sömürü, işsizlik, talana dayalı yapısı zor ve şiddeti üretiyor… Dünyanın önemli kaynaklarını tutan veya stratejik önem taşıyan bölgelerde savaşların kışkırtılmasının ekonomik-siyasal arka planını kapitalizmin doymak bilmeyen aç gözlülüğüdür.

Geçmiş yüzyılın çılgın silahlanma yarışı kapitalist ülkelerin kendini koruma, güvenceye alma gerekçesi, süreçte denetlenemez bir noktada uzaya taşınarak savunma gerekçesini geçersiz kıldı. O günlerden bu yana tek kutuplu bir dünyaya rağmen silahlanma son hızıyla sürdü. Bu durum günümüzün emperyalist genişlemeye bir kalkan olarak yeni zeminde işlev görecekti.

Yeryüzünde emek sömürüsünün sistemleşmesiyle güçlü ile güçsüzün, varsılla yoksulun karşıtlığında, bireyin bireyi, bireyin topluluğu, bir ulusun başka bir ulusu kontrolü altına alması, hatta bir ülke içerisinde belli bir topluluğun köleleştirilmesi tarihsel süreç içerisinde şekil alan siyasal yapıları zora dayalı aparatlarla beslemeyi zorunlu kıldı. Bu karşıtlık içinde beslenen kaçınılmaz gerilim ezgi ve baskıdan kurtulmaya yönelik çabaların kanla bastırıldığı örnekler kapitalizmin acımasız, vahşi yüzünü açıkça ortaya seriyor. Emperyalist güçlerin sınırsız, doymak bilmez kar hırsı dünyanın yeniden paylaşımı yönünde, sistemli yönlendirmelerle ulusları birbirine kırdıran savaşlar insanlık tarihinin baş tehlikesi olarak hala günümüzün sorunu.

Orta-Doğu’da, Asya’da, Doğu Avrupa’da (Ukrayna), Afrika’da sürdürülen savaşlar geçmişin paylaşım savaşlarının günümüz düzleminde versiyonu olarak emperyalist- kapitalizmin sömürüyü daha da derinleştiren talan savaşları olarak sürdürülüyor. Bu bölgelerdeki emperyalist talan, aynı zamanda halkların ulusal ve toplumsal kurtuluş mücadelelerinin nesnel şartlarını da yaratıyor. Barıştan çıkarı olanlar talana, sömürüye, işgale karşı durmanın bilinciyle hareket ediyorlar bugün.

1939 bir Eylül’ünde Alman Faşizmi Polonya’ya saldırmıştı. Ülkenin büyük kısmını birkaç gün içinde işgal etti. Dünyada tek işçi devleti Sovyetler’e bir adım kalmıştı. Bir yıla kalmadan faşistler Belçika, Danimarka, Norveç ve Hollanda’yı işgal etti, sonra Fransa üzerine yürüdü. Böylece üç kıta üzerine yayılacak “II. Dünya Savaşı” başlamış oldu.

Ülkemiz savaşa girmemişti. Ama savaşın sonuçları ülkemizi kasıp kavurdu. Yoksulluk karabasan gibi halkın üzerindeydi. Türkiye gibi bir tarım ülkesinde açlıktan ölümler yaşanıyordu. Uygulanan savaş ekonomisiyle yeni zenginler türedi. Almanlar Sovyetler’e saldırınca, dönemin faşist Saracoğlu hükümeti Almanları doğal müttefik saydı. Milliyetçilik körüklendi, Sovyet düşmanlığı devlet politikası haline geldi. Emperyalist güçler Alman faşistlerinin Sovyetlerin ortadan kaldıracağı üzerine hesap yapıyordu. Bu hesap tutmadı. Sovyet halkı ve enternasyonalist dayanışma Faşizmi yendi. Bütün dünya kanlı bir beladan kurtuldu.

Savaş halkların çıkarına değildir. Emperyalist talan savaşlarına karşı komünistler tarihin her döneminde karşı durdu. Savaşların sınıfsal içeriğini, mücadelelerinin yönünü burjuvaziye yöneltmelerini halklara bıkmadan anlattılar, eylemler örgütlediler. Bu gün yanı başımızda emperyalizmin halkları köleleştiren, birbirine kırdırtan tutumuna karşı komünistler ulusal- sosyal kurtuluş mücadelelerini tüm gücüyle destekliyor, bütün ülkemiz emekçilerini, demokrasi güçlerini emperyalist savaş makinalarının bölgemizden, Orta-Doğu’dan kovmaya yönelik birlik olmaya çağırıyor.