Sendikaların Göçmenlerle Sınavı

Sendikaların Göçmenlerle Sınavı

O Mehmet AKYOL HDK Emek Meclisi Üyesi

Ülkemizde yaşayan göçmenlerin sayısı konusunda resmi veriler olmamasına karşın yaklaşık 4 milyon insanın kayıtdışı olarak yaşadığı ve çalıştığı tahmin edilmekte. Başlangıçta göçmenlerin burada geçici olacağı düşünülürken, artık kalıcı oldukları görülmeye başlandı. Bugün artık pek çok işkolu göçmen işçi olmadan işleyemeyecek bir konumda.

Kısa bir süre öncesine kadar ‘işgücü fazlalığı’ nedeniyle ülke dışına göç veren ülke durumundan göç alan ülke haline gelen Türkiye henüz farkına varmadığı bir göçmen sorunu ile karşı karşıyadır. Özellikle sayıları 2.5 Milyonu bulan Suriyeli göçmenlerin yaygın olarak çalışma hayatına girmiş oldukları artık görülmelidir.

Göç alan diğer ülkelerde olduğu gibi genelde çalışanlar göçmenleri kendilerine rakip olarak görürler, gerek çalışma yaşamında gerekse de güncel hayattaki pek çok sorunun müsebbibi olarak göçmenler görülür/gösterilir. Sendikaların politikaları da bu doğrulta da şekillenir, düşük ücretten göçmenler sorumlu tutulur. Ancak geçen süre içerisinde özellikle işyerlerinde çalışanlar sömürüye karşı verilen mücadele sırasında, göçmenlerinde sınıf kardeşleri olduklarını görmekte gecikmezler.

Göç alan ülkelerin emek örgütlerinin bu konuda ki deneyleri pek çok açıdan güncel göçmen sorunlarına bakışa ışık tutmaktadır. Göçmenlere yaklaşım konusunda sendikaların şimdiden neler yapmaları gerektiğini görmek zorundadır, geç kalışın ortaya çıkardığı sorunların nasıl çözülmez hale geldiğini başta ABD olmak üzere pek çok göç alan ülkede görmek mümkündür.

Sendikaların hemen bugün atmaları gereken ilk adım göçmenlerin sendikalarda nasıl örgütleneceğidir. Göçmenlerin çalışanlar içerisinde özel bir konumu olduğu noktasından hareketle, genel işyeri örgütlenmesi yanı sıra özel olarak göçmen kesimlere yönelik örgütlenme hedefleri konulmalıdır. Sendika bünyesinde oluşturulacak göçmen masaları atılacak ilk adım olabilir.

Göçmenlerin sendikal örgütlenmelerinin ana öznesi kuşkusuz gene kendileridir. Sendikalar bu örgütlenme için gerekli olan çerçeveyi, altyapıyı oluşturmak durumundadır. Göçmenlerin sendika yapısı içindeki konumlanmaları da kendilerinin belirleyeceği bir konudur. Kadın, gençlik örgütlenmelerine paralel bir göçmen yapılanması için gerekli tüzük değişikliği de gündeme alınmak durumundadır. Göçmenlerin sendikal örgütlenmesi için en büyük engel, e-devlet üzerinden yapılan üye kayıtlarıdır. TC kimliği olmayanların üyelik işlemleri hala çözülemeyen bir sorun olarak durmaktadır. Benzer şekilde göçmenlerin büyük bir çoğunluğunun sigortasız / kayıtsız olarak çalışması üyeliği mevcut şartlarda imkansız hale getirmektedir. Sendikalar kuşkusuz bu alanda yapılması gereken yasal değişiklikleri gündeme getirmelidirler. Ancak bunun uzun vadeli bir çözüm olacağı açıktır.

Kısa vadede yapılabilecekler arasında sendika üyelik kavramının değiştirilmesi hemen ön plana çıkmaktadır. Edevlet üzerinden yapılan üyelikler, esas olarak sözleşme yetkisi ile ilgilidir. Sendika tüzüklerine geçici üyelik, fahri üyelik gibi kavramların getirilmesi önünde ise yasal bir engel yoktur. Bu anlamda sendikal hareketin genel olarak tüm çalışanların örgütlenmesi, özelde ise göçmenlerin sendikal hareketin içinde yer almasına olanak taşıyacak bu tür üyelikleri ve örgütlenmeleri gündemlerine almayı tartışmaya açmalıdır.

Bu alanda özellikle oldukça zengin deneye sahip olan Avrupa Sendikalar Birliği ile ortak bir çalışma içine girmek DİSK gibi emek örgütleri için acil olarak atılması gereken bir adımdır. ETUC bünyesinde yer alan göçmen masası ile birlikte göçmenlerin sendikalarda örgütlenmeye başlamasının ilk adımları rahatlıkla atılabilir.

Göçmenlerin Ekonomisi

Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) ile Hacettepe Üniversitesi Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (HÜGO) işbirliğiyle yapılan Türkiye’de yaşayan Suriyelilerin durumun araştıran çalışma çarpıcı verileri göz önüne koydu. Hemen ilk satırlarda 2.2 milyon Suriyeli ‘ye ev sahipliği yapıtlığımızın tahmin edildiği söylenerek, hiç bir resmi kurumun net bir sayı söylemediği açıkça itiraf edilmekte.

Hemen arkasından SGK verilerine dayanılarak, sigortalı olarak çalışan Suriye vatandaşının sayısının 3686 olduğu söyleniyor. Ve devam ediyor, kayıt dışı çalışan Suriyeli sayısının 400.000 olduğu (gene) tahmin edilmekte! Resmi verilere göre Suriye sermayeli firma sayısı ise 2827, ancak uzmanlar Türk ortakla yasal prosedürleri aşarak faaliyet gösteren ve kayıtdışı çalışan firmalarla birlikte bu rakamın 10 bini aştığını söylüyor! Araştırma Suriyeli nüfusun bir milyona yakının 18 yaş üstü olduğunu tahmin etmekte. Bunu bir veri olarak aldığımızda, sigortalı çalışanların oranının 3,6, kayıt dışı çalışanların %40 ve işsizlerin ise %50 nin üzerinde söylemek mümkün.

Araştırmaya göre150 binin Türkiye’de doğduğu tahmin edilen 600 bin okul çağındaki çocuktan ise sadece yüzde 15-20’si eğitim almakta. Suriyelilerin yüzde 90’ı kamplar dışında yaşıyor. Kayıt dışı çalışan Suriyelilerin ise Türk işçilerin üçte biri ücretine razı olduğuna dikkat çekiliyor. Özellikle mevsimlik işçilik olmak üzere tarım, inşaat, tekstil ve imalatta yoğunlaşma var. Hatta “çocuk işçilik” konusu da yeniden gündeme geldi.

Raporda hayvancılık sektörünün Suriyeli istihdamı için gönüllü olduğu belirtilerek şöyle devam edildi: “44 milyon küçükbaş, 14 milyon büyükbaş hayvan bulunurken, çobanlıkta ciddi açık var. Bu çerçevede yaklaşık 100 bin kişilik bir istihdam potansiyelinin Suriyeliler dikkate alınarak planlanabilir. Gıda ve imalat da Suriyelilerin istihdamı için cazip alanlar.”

İş dünyası hükümetten Suriyelilerin yasal statülerini netleştirmesini bekliyor. ‘Misafir’ gözüyle bakılan Suriyelilerin savaşın başlamasının üzerinden 4 yıl geçmesinin üzerine artık ‘kalıcı’ olduğu düşünülüyor. İş dünyası bu kalıcı göçmenler için acilen politika üretilmesini bekliyor. Suriyeli büyük sermayedarlar yatırım yapmak için Kıbrıs’ı tercih ettiğine dikkat çeken işverenler, yatırım için konan engellerin kaldırılmasını talep etmekteler.

İşverenlerin konuya bakışı bu, çalışanlar içinse durum daha başka. Öncelikle Suriyelilerin işsizliği arttırdığı, ücretlerin düşmesine neden olduğu düşüncesi oldukça yaygın. Özellikle iç göç sonucu metropollere yığılan Kürdistanlı işgücü için Suriyeliler, ayni konumda oldukları için doğrudan rakip olarak görülmekte. Bu nedenle Suriyelilere çalışma izni verilmesini istemeyenlerin oranı %44, vatandaşlık verilmesine karşı çıkanlar ise %84.

Görüldüğü gibi gerek işverenler gerekse de çalışanlar göçmenliğin maddi sonuçlarını kendi meşreplerince sorgulamaktalar. İşverenler ortaya çıkan ucuz işgücü imkanlarını en iyi nasıl değerlendiririz diye düşünürken, işçiler göçmenleri yeni rakipleri olarak görmekte. Sendikalar henüz göçmen sorunun farkında bile değil. Göçmen sorunun farkına varan bazı kesimler ise sorunu daha çok kültürel boyutta yer almakta. Sendika.org sitesinde ki yazısında K. Boratav, bu görüşü savunan ve kendini marksist olarak tanımlayan Zizek’i eleştirmekte, ama ayni sonuca varmakta. Suriyeli göçmenlere evimizi açmaya hazır mıyız diyen Zizek’i eleştiren Boratav, TC vatandaşı olacak Suriyelilerle AKP nin oyunun ne kadar artacağı hesapları yapmaktan geri kalmamakta.

Evet, göçmen sorunu artık kendini iyice dayatmakta, tartışmaktan kaçamayacağız, ama tartışmayı nereden başlayacağımızda önemli. Eşitlikçi düşünce, göçmenlere de eşit haklar talebini göz ardı etmeden tartışmaya başlamak zorunda.


Konuyla ilişkili diğer makaleler