SICAK YAZ
Seçimleri kendi çıkmazlarından dolayı öne çektikleri yetmedi, bir de Haziran ayının üçüncü haftasına aldılar. Yani okullar tatile girdikten bir hafta sonrasına. Umuyorlar ki, onların ırkçı deyimiyle “beyaz Türkler” tatile çıkarlar ve oy kullanmaktan imtina ederler. Bu BİR.
Kürt yoksulları, yani HDP’nin seçmen tabanı, yazın ailece, fındık, pamuk, zeytin, meyve sebze seralarına giderler, erkek seçmenler ve gençler yaz sezonunda patlayan inşaat ve yol, köprü yapım işleri için metropollere giderler. Böylece ekonomik olarak ve zaman olarak memleketlerine gidip oy kullanamazlar. Bu İKİ.
Belirledikleri seçim tarihlerinin öncesinde bir ay Ramazan orucu olduğunu hesaba katarak, Belediye ve Valiliklerin maddi olanaklarını seferber ederek, uhrevi bir atmosfer yaratarak ve bizzat CB olmak üzere tüm Bakan, Vekil ve kurmaylarını İftar görevlerine yollayarak, propaganda olacağı olarak kullanacaklar. Bir kez daha dini siyasete alet edecekler. Bu da ÜÇ.
Kendilerini kurnaz zannediyorlar. Toplum mühendisliği hesaplarıyla seçim planlıyorlar. Ama düşünmüyorlar ki, sınıf ve demokratik halk güçlerinin de elleri armut toplamıyor. Tek akıllı onlar, onun dışında herkes aptal. Her köyün bir delisi olduğunu unutuyorlar. İşte o deliler de bizleriz.
Onların bu kurnazlıklarını, sahtekarlıklarını, düzenbazlıklarını, samimiyetsizliklerini hayretle karşılamıyoruz. Onların sınıfsal konumları ve karakterleri itibarıyla farklı bir yaklaşım beklenemezdi.
Henüz geçen hafta şahit olduğumuz şu duruma bakalım… Devlet ile Recep buluşuyor, karar alıyor ve Meclis ile vekiller dahi tartışmadan Recep’in emriyle bütün kanallar çalışmaya başlıyor ve seçim ortamına giriliyor. En başta bu anti-demokratik tablonun her partiden seçmene ama özellikle işçi, emekçi ve yoksullara anlatılması gerekiyor. Bu tablo Erdoğan kazanacak olursa ülkenin ve toplumun başına gelecekler için belirgin bir örnek teşkil ediyor.
Bu seçim emek ile sermaye arasında belirlenecek keskin bir seçim olacak. Bu seçim ırkçılar ile halklar arasında bir seçim olacak. Bu seçim faşistler ile demokratlar, devrimciler, sosyalistler ve komünistler arasında geçecek bir seçim olacak.
Bu MHP destekli AKP-SARAY İktidarını görevden indirmek, Başkanlık sisteminin faşist bir diktatörlük niteliğinde daha da kurumsallaşmasını engelleyecek mücadele iki aya sığdırılmayacak. Ülkenin emek, barış, demokrasi, bağımsızlık, özgürlük ve sosyalizm güçleri yüz yıla yaklaşan tarihlerinden aldıkları güç ve haklılıklarıyla bu savaşa giriyorlar.
Bu seçimi muhakkak kazanabilmenin garantisi yok. Çünkü, devlet onların devleti, Meclis onların sirki, yasaları onlar yapıyor, tüm maddi olanaklar onların ellerinde. Hem çalıp hem oynuyorlar. Ama şerefsizlik, hırsızlık, sahtekarlık onlarda ise, haklılık, güven, vicdan, onur ve şeref de işçi sınıfının, emekçi halkların, yoksulların tarafında. Biz bu olumlu niteliklerimizden aldığımız güç ve bilime olan inancımızla sonuna kadar tüm olanakları zorlayacağız. Sınıf mücadelesi 24 Haziran’da bitmiyor. Seçimi kazanalım veya kazanmayalım, asıl kazanacağımız her iki koşulda da sınıf hareketinin ve demokratik halk hareketinin yeni ve daha üst bir aşamaya yükselmesi olacaktır. Bilinmelidir ki; Bu savaşı sonunda biz kazanacağız! Yüzde 51 oy alma hesabı onları heveslendirmesin, karşılarında nesnel olarak yüzde 99’luk bir ordu var. Bu gerçeği değiştiremezler. Diktatörler gelir geçerler. Biz ise bugün değilse yarın; HAKLIYIZ KAZANACAĞIZ!
Politika