Türkiye ve Dünyaya Bakış - 135

Türkiye ve Dünyaya Bakış - 135

Türkiye ve Dünyaya Bakış - 135

Dış politikada çöküşün dayanılmaz hafifliği

Geçmişe gider AKP-Saray Rejimi’nin 19 yılda gerçekleştirdiği dış politika manevraları ile ilgili örnekler vermek istesek sayfalar yetmez. Sadece bir kaç çarpıcı örnek her şeyi anlatmak açısından yeterlidir.

  • Davutoğlu’nun “Stratejik Derinlik” kitabı ile ortaya koyduğu ve ABD’li CIA ajanı Graham Fuller’in desteklemek ve yön vermek için yazdığı “Yeni Türkiye Cumhuriyeti” kitaplarının içeriği bir kaç yıl uygulanmaya çalışıldı. Erdoğan, Orta-Doğu, Kuzey Afrika ve kimi Balkan ülkelerinde “örnek” bir lider imajına kavuşturuldu. Bir dizi Arap ülkesinde Erdoğan fenomen yapıldı.
  • Bu konu o kadar ilerletildi ki Türkiye, Irak ve Suriye Hükümetleri Bakanlar Kurulları ortak toplantılar yaptılar. Erdoğan ile Esad neredeyse sınırları kaldıracak düzeye geldiler.
  • Güney Kürdistan Türkiye’nin arka bahçesi haline getirilmeye çalışıldı.
  • Rusya ile ilişkiler dengeli geliştirildi, Şanghay Beşlisi’ne katılma niyetleri ortaya kondu.
  • Sonra bir anda dünya tersine döndü. Suriye ile savaş başlatıldı, Esat düşman ilan edildi. Güney Kürdistan’da Bağımsızlık Referandumuna karşı tavır alındı. Irak’a saldırılar başladı.
  • Rus jeti düşürüldü neredeyse savaş noktasına gelindi. Mısır ve Libya’da planlar tutmadı.

Bu ve daha bir dizi gelişmeyi hepimiz izledik ve yaşadık. Sadece dış politika alanında mı? Detaylarına girmeden sadece adını anarsak, Kürt ulusal sorununun çözümü konusunda rejimin sergilediği biri diğerinden 180 derece farklı politikalar da biliniyor.dısş politikada çöküş, Bir dönem ABD ve AB’ye kafa tutuyorlardı. Şimdi kuyruğu kısıp, bu ilişkileri nasıl tekrar toparlarız hesabını yapıyorlar. Tüm bu gelişmelere aşinayız ama bir güncel konu var ki, bu konuda rejim böyle devam ederse ülkeyi ateş çemberinin kenarından tam orta yerine atar. Bu da Ukrayna ilişkileri ve buna bağlı olarak ABD ve AB’ye sunulan yem.

Türkiye ABD ve AB ile ilişkilerini toparlamak amacıyla bir NATO üyesi olarak Ukrayna konusunda tehlikeli bir oyun oynuyor. ABD ve AB yıllardır Ukrayna’yı NATO ve AB üyesi yapmaya çalışıyor. Bu konu ise Rusya açısından kırmızı bir çizgi anlamına geliyor. Karadeniz’de gerçekleştirilen NATO mdeniz manevraları provokasyon amaçlıydı. Montrö Boğazlar Sözleşmesi tartışmaları dahil son iki haftada kızıştırılan tartışmaların tümü aynı amaca hizmet ediyor.

Rejim bu tartışmalar ile kendi temelini oluşturan kolonların kimileri ile de tartışmalı duruma geliyor. Rejimin dış politikasını destekleyen emekli Amirallerin mektubu da bunu ifade ediyor.

Akdeniz’de doğal gaz arama görevindeki gemiler hala “bakım” için limanda duruyor ve S-400 konularında derin bir sessizlik var. Afra-tafra bitti. Basın suskun. Nasıl ki Mısır ve Libya konusunda tükürdüklerini yalamaya başladıkları gibi.

Göreceğiz, bugün ağızlarını açmadıkları Uygur Müslümanları konusu yarın bir anda gündem olabilir. On yıllardır istihbari ve teknik açıdan yatırım yaptıkları, Doğu Türkistan adı altında mavi ve ay yıldızlı bayrak ile örgütledikleri Uygurlar konusundaki suskunlukları bugün onları zorluyor ama Çin ile ilişkiler açısından kendilerini mecbur hissediyorlar. Bu durum bir anda değişebilir.

Bir benzetme yapmak gerekirse Rejim’in manevraları Doğu Perinçek’in siyasal yaşamındaki manevralara ve keskin dönüşlere çok benziyor. Bugün AKP’yi destekleyen Perinçek, bir kaç yıl önce Vatan Partisi’nde birlikte olduğu amiraller ile dahi ters düştü. Bakalım yarın Uygur meselesi değiştiğinde ne yapacak? Kıbrıs ve Kürt ulusal sorunu konusundaki manevrayı yapması kuvvetle muhtemeldir.

Bu rejimin yönetimindeki bir Türkiye’nin ne dış, ne de iç politikası ve ekonomisi ile ilgili öneri yapmak bizlerin işi değil. Beter olsunlar der işin içinden çıkarız ve olması gereken konusunda onlara karşı mücadelemizi sürdürürüz. Ancak, tehlikelere dikkat çekmek gerekiyor. Ortadoğu’da savaşın tarafı olan Türkiye, Karadeniz’de bir savaş macerasına yönelmemeli. Ülkedeki sorunlara çözüm üretemediği ve duvara dayandığı için böyle bir yönelime girmeleri pratikte yaşadığımız gibi olasılık dahilindedir. Bu aslında halk düşmanı bir rejimin ne kadar çaresiz ve tıkanmış olduğunu görmemiz açısından önemli. Ama aynı zamanda dünya ve bölge barışının korunması açısından da önemli.

Rejim sadece kağıttan bir kaplan. Umutsuzluk ve “kolay kolay bir şey değişmez” modundan çıkarak barış ve demokrasi güçlerinin bu rejimin alternatifine yönelmesi gerekiyor. Demokrasi ve barış sorunu ne kadar biri birine bağlı konularsa, bu rejim ile nüfusun çoğunluğu arasındaki çelişki de bir o kadar biri birine karşı sorunlardır. Bu seçenekleri ortaya koyarak rejimin planlarını bozmak için tüm barış ve demokrasi güçlerinin ittifakı güncel olarak çok gerekli ve çok mümkün…

17 Nisan 2021

 

 


Konuyla ilişkili diğer makaleler