Türkiye ve Dünyaya Bakış - 139

Türkiye ve Dünyaya Bakış - 139

Türkiye ve Dünyaya Bakış - 139

G7, NATO ve Türkiye

Geçtiğimiz hafta önce G7 Zirvesi İngiltere’de, ardından da NATO Zirvesi Belçika’nın başkenti Brüksel’de toplandı. Bu iki toplantının hazırlıkları niteliğinde Dış İşleri Bakanları ve Ekonomi Bakanları’nın hazırlık toplantıları gerçekleşti. ABD’nin yeni başkanı Biden G7 ve NATO Zirvelerine katıldı.

Türkiye, bu Zirveler sırasında ABD Başkanı Biden ile TC Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gerçekleştirecekleri gürüşmeye kilitlendi. Dünya ise Biden ile Putin görüşmesini yakından takip etti.

Erdoğan-Biden görüşmesi tercümeleri çıkardığımızda 15 dakika süren bir görüşme oldu. Sonuçta yuvarlak sözler dışında dişe dokunur bir açıklama yapılmadı. Devlet ve iktidar eksenli Türk basınında da top çevirme ve kendi anlamak istedikleri dışında yorumlar okuyamadık. Okumamız da mümkün değildi çünkü mesele Erdoğan-Biden görüşmesinden ibaret değildi. Erdoğan-Biden görüşmesi, Türkiye açısından ABD ve NATO işbirlikçiliğinin devamının ilanından başka bir özellik taşımıyordu.

G7 ve NATO Zirveleri’nin ardı sıra yapılmasının bir mantığı var. G7 üyeleri, yani ABD Emperyalizmi ve onun çeperinde yer alan diğer emperyalist devletler, içinde bulundukları ekonomik sorunları ve bu sorunlardan kurtulma yollarını tartışmak için bir araya geldiler. ABD emperyalizmi ile G7 üyesi olan başta Almanya ve Fransa olmak üzere AB üyesi emperyalist ülkeler arasındaki kimi çıkar çelişkilerinden doğan farklı yaklaşımlar ele alındı ve uzlaşma yolları belirlendi. Ama asıl önemlisi, G7 üyelerinin ABD öncülüğünde uluslararası alanda ekonomi ve finans sorunlarının aşılması konularında aldıkları “önlemler” ve kararlardı. Bu konuda da hedef belli: Çin Halk Cumhuriyeti’nin (ÇHC) yükselişi ve teknolojik gelişimini engellemek, Rusya Federasyonu (RF) ile işbirliklerini mümkün olduğunca engellemek, RF’nin petrol ve doğal gaz alanında elinde bulundurduğu avantajları farklı önlemler alarak, alternatif enerji üretimine ağırlık vererek önemsizleştirmek ve bu yolla RF ekonomisini, dolayısıyla dünya ekonomisindeki etkisini engellemek.

G7’de alınan kararlar bunlar olunca, bu hedeflere ulaşmak için ABD emperyalizmi önderliğindeki savaş örgütü olan NATO da bu kararlara uygun bir savaş stratejisi geliştirmek zorundaydı. Bu nedenle G7 Zirvesi’nden bir kaç gün sonra NATO Zirvesi toplandı ve görevini yaptı. NATO Zirvesi’nin sonucu; ÇHC ve RF’nunu sıkıştırmak ve zayıflatmak için Birincisi; Soğuk Savaş stratejisinin güncel sürümünün uygulanmasıdır. İkincisi; ÇHC ve RF etrafında bölgesel savaş ocakları yaratmaktır. NATO’nun (aslında ABD’nin) Pasifik Savaş Stratejisi ve Balkanlar, Kafkasya, Orta-Doğu Bölgesel Savaş Stratejisi bu aklın ve hedeflerin ürünüdür.

Türkiye Cumhuriyeti NATO Zirvesinde alınan tüm kararlara bir NATO üyesi olarak imza atarak safını tazelemiş ve görevlerine olan sadakati belirtmiş oldu. Erdoğan-Biden görüşmesi ve verilen fotoğraf da bunun tescillenmesinden başka hiç bir anlam içermemektedir. Türk basınında gizlenen gerçek budur.

Dolayısıyla Türkiye bir NATO üyesi olarak Balkanlar, Kafkasya ve Orta-Doğu’da ABD ve NATO stratejileri doğrultusunda görevini yerine getirecektir. ABD ve NATO lider üyelerinin Türkiye’ye bu anlamda verdikleri sözler Türkiye’nin ÇHC ve RF ile sürdüreceği daha iyi ilişkilerden ve elde etmeyi düşlediği ekonomik kazanımlardan daha fazladır.

Bunun anlamı şudur: Önümüzdeki dönem TC’nin, ÇHC ve RF ile ilişkilerinin daha da gerileceği ve karşı karşıya gelecekleri bir süreç yaşanacaktır. Çünkü Türkiye, Ukrayna, Kırım, Kafkasya, Irak, Suriye, İran, Kürdistan ve Balkanlarda ABD ve NATO görevleri gereği rolünü daha fazla oynayacaktır. Özellikle Orta-Doğu’da Kürt halkının özgürlük ve demokrasi mücadelesini boğmak için savaşçı ve işgalci politikalarına ağırlık verecektir. Son aylarda Irak ve Güney Kürdistan’da ABD’nin desteğiyle sürdürülen askeri savaş operasyonları bunun habercisiydi, şimdi resmileşti.

Bu ne anlama geliyor? NATO, Kürdistan’ın dört parçasında savaşı kızıştıracak ve Türkiye bu görevi yerine getirecek. Başka? Ukrayna ve Kafkaslar’da NATO’nun Türkiye’ye biçtiği rol artacak, Türkiye bunun “gereğini” yaptıkça savaş ve çatışma politikalarının içine daha fazla batacak. Başka? NATO Türkiye’yi İran ile olan hesaplaşmasında da aktif kullanacak. Başka? Balkanlar’da ve Karadeniz’de Türkiye tüm uluslararası anlaşmaları hiçe sayarak, iyi komşuluk ve komşularıyla işbirliği politikalarını bir kenara bırakarak NATO’nun savaşçı, çatışmacı, gerginlikçi politikalarını hayata geçirecek.

MHP destekli AKP-Saray Rejimi kendisini kurtaracağını düşündüğü dış desteği almak için bu politikada karar kıldı ve Erdoğan-Biden görüşmesi ile bunu tescilledi. Türkiye’nin barış, demokrasi, emek, bağımsızlık, özgürlük ve sosyalizm güçlerinin buna verecekleri tek yanıt vardır. Türkiye derhal NATO’dan çıkmalıdır!

20 Haziran 2021


Konuyla ilişkili diğer makaleler