Türkiye ve Dünyaya Bakış - 153

Türkiye ve Dünyaya Bakış - 153

Türkiye ve Dünyaya Bakış - 153

28-29 Ocak 1921 gecesinin düşündürdükleri…

Bu gece bu topraklarda binlerce, belki de onbinlerce kadın ve erkek yas tutacaklar. Yas tutacak olanlar bu toprakların en onurlu kadın ve erkekleridir. Kimimiz Karadeniz’de bir il, ilçe veya köyün yalısında (Karadenizliler deniz kenarını yalı olarak adlandırırlar), kimimiz İstanbul Boğazı’nda, kimimiz Ege veya Akdeniz sahillerinde bir kayanın üzerine oturacak, ellerimizdeki kırmızı karanfilleri denize bırakacağız. Denizi olmayan bölgelerde Kürt yurttaşlarımız, Orta Anadolu’daki Türk, Ermeni yurttaşlarımız, hepimiz bir akar veya durgun su kenarı bulacağız. Onu da mı bulamadık bir taşın üzerine oturup gözlerimizi ufka dikip aynı duygulara gömüleceğiz… 

Yas tutacağız ama yasımızı tutarken Mustafa Suphilerin niye katledildiklerini düşüneceğiz. Mustafa Suphi’nin TKP Kuruluş Kongresinde yaptığı kapanış konuşmasını anımsayacağız. Bu toprakların tufeyliden, haramilerden, halifelerden, yabancı mandasından kurtarılması gerektiğini savunduğunu düşüneceğiz. Yabancı manda kadar onların işbirlikçileri haramilerden de kurtulunması gerektiği sözlerini hatırlayacağız. Bir avuç tufeylinin sefa sürmesi için milyonlarca amele ve rençberin kölelik koşullarında çalıştırılmaması; Halifenin değil kölece sömürülenlerin ülke ve devlet yönetimini ellerine alması; Rumeli ve Anadolu topraklarında 72 millet ve inancın özgürce birlikte yaşaması…

Günümüz kavramları ile ifade edersek, insanın insanı sömürmediği, ülke nüfusunun çoğunluğunu oluşturan ve tüm değerleri üreten işçi sınıfı ve emekçilerin devlet yönetiminde söz sahibi olduğu, bu topraklardaki farklı halkların, dinlerin ve mezheplerin eşit ve özgür olarak birlikte yaşayabildiği, barış ve iyi komşuluk ilişkilerinin dış politikanın ilkesi olduğu, tüm toplumun geleceğe umutla baktığı, gelecek kaygısının olmadığı bir ülke… Mustafa Suphi ve yoldaşları tam da bunu savunuyorlardı. 

Böyle bir perspektife karşı olmak yetmezmiş gibi bir de onu yaşama geçirmek isteyenleri kalleşçe ve korkakça katletmek… Kalleşçe, çünkü “temsilcileriniz gelsin Meclis ve Hükümet ile Ankara’da görüşsün” diyerek davet edip yolda katlediyorsun. Korkakça, çünkü onların haklılığının, milyonların sesi olduğunu biliyor ve korktuğun için zora baş vuruyorsun. Düşüncelerine güvenmiyorsun, katledip yok edip kurtulabileceğini zannediyorsun. 

Aradan geçti 101 koca yıl… Toplumsal sorunların hiçbir tanesi çözülemedi. Çözülemezdi de. 1920-21 yıllarındaki sorunlar bugün hala masada aynen duruyor. Ve çözüm yine aynı. Mustafa Suphi ve yoldaşlarının o zaman savundukları görüşler bugün de çözümün anahtarı. Neye karşı? Diğer Mustafa’nın, Mustafa Kemal’in 101 yıldır değişmeden bu ülke ve devlet yönetimini belirleyen düşüncelerine karşı… Komünisti, Aleviyi, Kürdü, Ermeniyi, Rumu, Lazı, Süryaniyi, Ezidiyi, Keldaniyi yok ederek sorunlarını çözebileceğini düşünen, bugün de Saray’ın temsil ettiği “tekçi” anlayışı yerleştiren, din istismarını devlet politikası haline getiren, kapitalist sömürü düzenini kuran ve emperyalizme kölece bağımlılık zihniyetine karşı! 

Mustafa Suphi ve yoldaşlarını katledenler mensup oldukları sınıfa yaraşır şekilde ne kadar kalleşçe davranmışlarsa da, Onbeşler ölüme bu toprakların onurlu ve yiğit insanları olarak göz kırpmadan, tereddütsüz ve dövüşerek gittiler.

Partili komünist şair Nazım Hikmetin dediği gibi;

“… ölenler dövüşerek öldüler
güneşe gömüldüler,
vaktimiz yok onların yasını tutmaya,
akın var
güneşe akın
güneşi zapt edeceğiz,
güneşin zaptı yakın…”

Onbeşlerin görüşleri ve mücadeleleri genç kuşaklara rehber olsun! Bugün en fazla buna ihtiyaç var.

28 Ocak 2022


Konuyla ilişkili diğer makaleler