Trakya’da Sınıf Çalışmasının Zorlukları

Trakya’da Sınıf Çalışmasının Zorlukları

Gazetemiz sayfalarında uzun zamandır çeşitli yazılarda Trakya’da özellikle Çorlu, Kapaklı ve Çerkezköy’de yürüttüğümüz sınıf çalışmalarının deneylerini aktarıyoruz. Bunu yapmaktaki amacımız, Trakya özelinde karşılaştığımız zorlukların ve elde ettiğimiz başarıların genelleştirilmesi, diğer il ve ilçelerde gazetemizin dağıtımını yapan arkadaş ve temsilciliklerimizin bu olumlu ve olumsuz deneylerden yararlanmalarını sağlamaktır. En çok sıkıntı çektiğimiz konu, işçi arkadaşlarımızın -ki buna biz de dahiliz- iş mesaisi dışında yeteri kadar boş zamanımızın olmayışıdır. İşverenler sürekli hafta içi fazla mesai ve hafta sonu mesaisi planlıyorlar. Bu durumda neredeyse hiç boş zamanımız kalmamaktadır. Boş zaman derken hem ailelerimize ayırmak istediğimiz zamanı, hem de sosyal anlamda işçi arkadaşlarımızla birlikte geçireceğimiz zamanı kastediyoruz. Örneğin, değişik fabrikalarda çalışan arkadaşlar hafta sonu bir araya gelip, aramızda birbirimizin çalıştığı fabrikalarda nasıl sorunlarla karşılaştığımızı veya birlikte ne yapabileceğimizi tartışacak zaman yaratamıyoruz. Biraraya gelmek istediğimiz tüm arkadaşlar bir türlü aynı gün boş olup buluşamıyoruz. Halbuki, toplanabilsek hem sorunlarımız üzerine sohbet eder, onların çözümü ile ilgili ortak sonuçlar çıkarmak için görüşlerimizi birleştirebiliriz.

Diğer önemli bir konu ise işçi arkadaşlarımız arasında sınıf bilincinin yetersizliği konusudur. Bırakınız sınıf bilincini, sendikal bilinç açısından dahi çok yetersizlikler vardır. Bu da özellikle göç yoluyla Trakya’ya gelen işçiler arasında büyük bir sorun. Bu sorunun bir yanı, geldikleri kırsal alanda etkisinde kaldıkları dini ve siyasi etki ise diğer yanı da yoksulluktan kaynaklı ciddi ekonomik sorunları çözme amaçlarıdır. Hangi koşulda olursa olsun, çok çalışıp, mümkün olduğu kadar fazla para kazanma amacı egemen oluyor. Bir taraftan memleketlerinde kalan akrabalarına karşı kendilerini sorumlu hissediyorlar, diğer taraftan ise mümkün olduğu kadar birikim sağlayıp çocuklarının iyi eğitim almalarını sağlayıp, konut ve araba sahibi olmak istiyorlar. Yıllarca ağa baskısı altında özellikle Kürdistan’da karın tokluğuna yoksul olarak yaşamışlıktan olan bıkkınlık onları böyle düşünmeye ve davranmaya itiyor. Çalıştıkları fazla mesailer, aldıkları düşük saat ücretleri, zor çalışma koşulları bu işçi arkadaşlarımız için bu aşamada sorun teşkil etmiyor. Onlar yaşadıkları çok daha fazla baskı, terör ve emek sömrüsünden kurtulmuş olma psikolojisi ile davranıyorlar. Bu düşünce ve davranış biçiminin değişmesi zaman alacak gibi gözüküyor.

Göç ile gelmiş işçi kardeşlerimizin bu yaklaşımı ve patronların her dediğine uyma alışkanlığı yıllardır işçi olarak çalışan ve sendikal bilinç sahibi olan yerli işçiler arasında huzursuzluk yaratıyor. Patronlar onlar üzerinde baskı kurabiliyorlar. Bunu sonucunda da işçiler arasında ayrım ortaya çıkıyor. Buna da tabii en fazla işverenler, patronlar seviniyor. İşçileri birbirlerine karşı kullanarak kendi karlarına kar katabiliyorlar.

Bizim bütün çalışmalarımız bu zorluklar altında yürüyor. Bölgemize onbiri aşkın fabrika ve atölye olması, yüzbinlerce işçi çalışıyor olması otomatik olarak sınıf mücadelesinin çok güçlü olması sonucunu beraberinde getirmiyor. Bu anlamda Barış Soydan’ın yazısı da bu yaşananların başka açıdan sonucunu tarif ediyor. Yazıyı önemsediğimiz için yayınlanmasını öneriyoruz. Bizler Politika Trakya Temsilciliği olarak, bu koşullarda yüzlerce işçi kardeşimiz ile sürekli ilişki halinde, hergün bu konular üzerine konuşuyor ve sonuçları ile mücadele ediyoruz. Karşılaştığımız zorluklar hayatın gerçeği, ancak bunu aşmak da bizim görevimiz. Ne kadar nesnel neden de olsa bıkmadan, usanmadan çalışmalarımızı sürdürüp her hafta birarada toplandığımızda daha fazla işçi arkadaşımızın buluşmalarımıza katılmasına yönelik çalışıyoruz. İşçi çocuklarının eğitimine yardım, kültürel ve sportif  gelişimlerine katkı sağlamak için yöntemler geliştirmeye çalışıyoruz. Bölgemizde kadınlar, özellikle göçmen kadınlar da çalışmak durumunda kalıyor. Dolayısıyla onların da zaman sorunları var. Ancak kadın işçilerin ayrı sorunları da var. Daha fazla sömürülmeye çalışıyorlar. Onlar da aile bütçesine daha fazla katkıda bulunmak için ne kadar daha fazla sömürüldüklerine değil, ne kadar maddi katkı sağladıklarına bakıyorlar. Bu durumda kadın işçilere yönelik olarak da ayrı bir çalışma geliştirmek, onların ek sorunlarını ele almak gerekiyor.

Bölgemizde sözünü ettiğimiz göç etmiş ve kalıcılaşan işçi ailelerinin ezici çoğunluğunu Kürt işçi ve emekçiler oluşturuyor. Özellikle Kürdistan’daki yıkım, terör, ağa baskısı ve ekonomik çıkmaz onları göçe zorladı. Onlar da Trakya’da kendilerine yeni bir hayat kurmaya çalışıyorlar. Bu nüfus geçici bir göç nüfusu değil, kalıcı ikamet etmeyi amaçlayan bir nüfustur. Biz çalışmalarımızda bütün bu gerçekleri dikkate alıyoruz ve zorlukların nedenlerini irdeleyerek çözümler geliştiriyoruz. Bir taraftan bu sorunları görüyor, diğer taraftan ise sorunlara teslim olmadan çözüm yolları buluyoruz. Çalışmalarda karşılaştığımız engeller bazen moralimizi bozuyor. Bu da bir gerçek. Ancak bizler sınıf bilincimizin ve politik bakış açımızın bize kazandırdığı özellikler ile moral bozukluğuna kapılmadan çözümler üretmeyi öğreniyoruz. Bu konuda diğer bölgelerde yaşanan benzer deneyler bize yardımcı oluyor. Gazetemizde, bu deneylerin aktarılmasına daha fazla yer verilmesini, ve bazı bölgelerarası ortak toplantılar yapılmasını öneriyoruz. Trakya’ya yakın olan Çanakkale, Balıkesir, Bandırma bölgesi, İstanbul ve Kocaeli bölgelerinde bu konuda yaşanan deneyleri biz de öğrenmek ve kendi deneylerimizi aktarmak istiyoruz. İstanbul, Trakya, Marmara ve Kuzey Ege Bölgeleri bu konuda birlikte çalışabilmelidir. Böyle bir ortaklaşmanın hepimize katkısı olacağını düşünüyoruz.

Politika Trakya Temsilciliği

 

Garip Ama Gerçek: İşçi Sınıfı Geldi, Trakya AKP'ye Kaymaya Başladı

Barış SOYDAN

Bir süredir Tekirdağ’ın bölünerek, Çorlu merkezli, Çerkezköy, Kapaklı gibi sanayi merkezlerini içine alacak yeni bir şehrin kurulmasından söz ediliyor. Bu eğer gerçekleşirse, Trakya’da ilk kez bir şehirde AKP’nin birinci çıkma ihtimali belirecek.

Bunu, 1 Kasım 2015 seçimlerinin sonuçlarına bakarak söylüyorum: AKP, bu seçimde Çerkezköy ve Kapaklı’da birinci partiydi. (Çerkezköy’de AKP yüzde 48, CHP yüzde 31; Kapaklı’da AKP yüzde 49, CHP yüzde 34.) Çorlu’da CHP önde ama AKP’nin hatırı sayılır bir oyu var. (Yüzde 49’a 34.)

Kısacası, “işçi sınıfı gelince Trakya sağa kaymaya başladı” demek yanlış olmaz.

İlk bakışta bu cümlede bir oksimoron (mantıken yan yana olamayacak kavramlar) varmış gibi görünüyor. Neden oksimoron? Çünkü normal şartlar altında işçi sınıfının sol - sosyal demokrat partilerden yana oy kullanması beklenir. Dünyada ve Türkiye’nin pek çok yerinde bu, geçmişte hep böyleydi. Ama son dönemde tüm dünyada değişti. Yoksullar ve bu arada işçiler artık pek çok yerde sağa oy veriyorlar. Trakya’da olan, işte bu eğilimin bir devamı.

Çorlu, Çerkezköy, Kapaklı, son çeyrek yüzyılda Türkiye’nin yeni sanayi merkezleri olarak öne çıktılar. Gün geçmiyor ki, bir sanayi şirketinin İstanbul’daki fabrikasını buraya taşıdığı, ya da bu bölgeye sıfırdan yatırım yaptığı haberini duymayalım. Son olarak Arçelik, Beylikdüzü’ndeki dev fabrikasını kapatarak Çerkezköy’e taşıdı örneğin. Sırf bu yatırım, Çerkezköy’e binlerce işçinin taşınmasına neden oldu...

İstanbul’da sanayi bölgeleri dolup taşmaya başlayınca, firmalar yeni yatırımlarını çevre illere kaydırmaya başladılar. Bu süreçte bir şehir çok ön plana çıktı: Tekirdağ.

Tekirdağ'ın Çerkezköy bölgesindeki organize sanayi bölgesi daha 1976 yılında kurulmuştu. Onu 1990'lı yıllarda Çorlu, Hayrabolu, Malkara, 2000'li yıllarda Veliköy, Ergene, Velimeşe, Muratlı, Kapaklı ve Yalıboyu'nda kurulan sanayi bölgeleri izledi.

Sanayi yatırımları bölgeye yöneldikçe, Tekirdağ, nüfusu en hızlı artan kentler sıralamasında, İstanbul’u da sollayarak zirveye yerleşti.

Türkiye İstatistik Kurumu'nun 1975-2000 yılları arasına ilişkin net göç hızı verilerine göre Tekirdağ, bu dönemde Türkiye'nin nüfusu en çok artan şehriydi.

Trakya'da nüfusu en hızlı artan bölge ise Çerkezköy'dü. 1990 ile 2016 yılları arasında Trakya şehirlerinin ve önde gelen ilçelerinin nüfus artış oranları şöyleydi:

Çerkezköy % 508,86
Çorlu % 200,27
Tekirdağ % 107,51
Tekirdağ Merkez % 63,35
Lüleburgaz % 56,10
Edirne Merkez % 39,14
Kırklareli % 26,50
Edirne % - 0,72
Trakya’da organize sanayi bölgeleri kuruldukça Anadolu’daki işsizler Tekirdağ’a aktılar. Bu trendin önümüzdeki dönemde Kırklareli’ye de yayılarak süreceğini söylemek kehanet olmaz. Zira, geçtiğimiz haziran ayında yasalaşan Üretim Reformu Paketi, şehir merkezlerindeki sanayi bölgelerinin şehir dışına taşınmasını öngörüyor.

Trakya, özellikle 300 bin kişi çalıştığı İkitelli’deki işletmeler için en yakın alternatif olarak öne çıkıyor.

Trakya’ya gelenler beraberlerinde, geldikleri kentlerde edindikleri siyasi davranış biçimlerini de getiriyorlar. Çerkezköy’e Anadolu’dan gelip bir fabrikada iş bulan ve işçiliğe adım atan göçmen, “Ben işçi oldum, haydi artık sol partilere oy vereyim” demiyor. Geldiği şehirde, kasabada, köyde hangi partiye oy atıyorsa, ona oy vermeye devam ediyor.

Peki müstakbel işçiler Trakya’ya nereden geliyorlar? Bu konuda yapılmış bir araştırma olmadığı için (Varsa da ben bilmiyorum) kesin bir şey söylemek güç ama danıştığım kaynaklar, göçün ağırlıklı olarak Güneydoğu şehirlerinden gerçekleştiğini söylüyor. Bununla birlikte Erzurum, Bayburt, Kastamonu’dan göç eden de var. Farklı bölgelerin göçmenleri Çerkezköy’de, Kapaklı’da, Çorlu’da, kendi mahallelerini, bir anlamda gettolarını oluşturmuş durumda...

İşçilerin, “sınıf bilincine” sahip olmadığı için AKP’ye oy verdikleri söylenebilir. Peki “sınıf bilincini” kazandıklarında sola dönecekler mi? Yoksa işçiler ile sol arasındaki ilişki dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kolay kolay onarılamayacak şekilde koptu mu?

Bunu hep birlikte göreceğiz. Ama bu arada Trakya’nın ilk AKP’li kentine hazır olmakta fayda var.

(Bu yazı ilk defa T24 sitesinde yayınlanmıştır)


Konuyla ilişkili diğer makaleler