Ukrayna Gündemi ve Dünya İçin Yeni Bir Yol Ayrımı: “Ya Barbarlık, Ya Sosyalizm!”
Bu yazımızda Ukrayna’da yaklaşık bir aydır süren çatışma ortamının detaylarına girmeyeceğiz. Bu konuda gazetemizin geçen sayısında Son Dakika yazısı olarak ve bu sayımızda birden fazla yazı ile gelişmelere ışık tutmaya çalışıyoruz.
Bizim değinmek istediğimiz konu, bu gelişmenin a) Uluslararası alanda b) Rusya Federasyonu açısından nasıl sonuçları olduğuna ve olabileceğine dair ön görülerdir. Bir anlamda sesli düşüneceğiz.
Dünya
Uluslararası alana baktığımızda yapılması gereken ilk tespit sözde “Yeni Dünya Düzeni” ve “Küreselleşme” süreçlerinin önce tıkandığı ve şimdi parçalandığıdır. “Tek Kutuplu Dünya” yaşama geçirilememiş ve Emperyalizm yaşamını sürdürmek için tekrar çok kutuplu ve kendi içinde savaşacak bir düzene geçmiştir. Sovyetler Birliği’nde gerçekleşen karşı-devrim sonrasında oluşturulmaya çalışılan “tek kutuplu yeni dünya düzeni” iflas etmiştir. Bir anlamda I. Dünya Savaşı öncesi ve sürecindeki duruma dönülmüştür. Dünya emperyalizm eliyle barbarlık dönemine dümen kırmıştır. Öyle bir barbarlık ki, dünyanın her köşesinde savaş ocakları yakılmakta, insanlar, kentler, doğa barbarca yok edilmektedir. Ukrayna’daki gelişmeler gerekçe gösterilerek Rusya’ya karşı uygulanan siyasi, askeri ve ekonomik yaptırımlar, uzlaşmaz çelişkileri olan iki sistemin karşı karşıya olduğu dönemde Sovyetler Birliği’ne karşı uygulanan yaptırımlardan daha aşırıdır. Dünya bir nükleer savaş tehlikesinin eşiğine hiçbir zaman olmadığı kadar yaklaşmıştır. Rusya, nükleer silahları kırmızı alarm düzeyine yükseltmiş durumdadır. NATO devletlerinin buna karşı aynı önlemi almamış olmaları mümkün değildir.
Dünya’nın bu kötüye gidişi nasıl çözümlenir? Hepimiz bu soruya yanıt vermeye çalışmalıyız. Bize göre emperyalist güçleri kendi kazdıkları kuyuya düşürmemiz gerekir. Yaktıkları tüm savaş ocaklarında yanmalılar. Bölge bölge, ülke ülke, nerede savaş, yıkım, açlık, yoksulluk yaratmışlarsa, yine o ülke ve bölgelerde onları yenmek ve gömmek gerekiyor. Rosa Lüksemburg’un anlamlı ve ünlü “Ya Barbarlık, Ya Sosyalizm!” belgisi tüm derinliğiyle bugün dünyamız için her zamankinden daha günceldir. Emperyalist burjuvazi kime ve neye saldırıyorsa karşısında o halk katmanlarının birleşik mücadelesini bulmak zorundadır. İşçi sınıfı, sanayii proletaryası günümüzde de öncü bir konuma sahip, fakat klasik sanayii proletaryası ile modern bilişim emekçilerinin bağlaşıklığı günümüzde belirleyici önem taşıyor. Yetmiyor, Kapitalist sömürü ve talan düzeninin zarar verdiği tüm toplumsal kesim ve katmanlar bu barbarlara karşı birleşiyorlar.
Dünya’nın sömürülen ve ezilen halkları savaşsız ve sömürüsüz bir dünya şiarı ile süreç içinde uluslararası alanda yayılacak, ilk aşamada bölgelerde başlayacak bir demokratikleşme sürecine yönelebilir. Hiçbir tarafın kazananı olmadığı nükleer bir savaş tehlikesinin tek alternatifi budur.
Rusya
Rusya’nın durumunu değerlendirecek olursak, Rusya’nın bir yol ayrımında olduğunu tespit ediyoruz. Bir yandan Sovyetler sosyalizminin yiye yiye tüketemedikleri tüm kazanımları sayesinde Ukrayna’nın savaş makinesi NATO tarafından ilhak edilmesine karşı yürüttükleri askeri operasyon. ABD ve AB emperyalistlerine karşı kafa tutma eğilimi. Diğer yandan, ülkenin 30 yılda getirildiği kapitalizmin yağması altındaki acınası durum. Petrol ve doğal gaz kaynakları ile diğer yeraltı madenleri haricinde her konuda emperyalist-kapitalist pazara tam bir teslimiyet. Uzay, havacılık, demir-çelik, otomotiv, bilişim, tekstil, gıda ve daha bilumum sektörde tam bir çöküş. Geliştirdikleri tek sanayii dalı askeri sanayii. Tam bir dışa bağımlılık. Sovyetler Birliği’nin tüm kazanımlarının yok edilmiş olması. Başlı başına biri diğeri ile çelişen bir durum.
Bu koşullarda Rusya yönetimi Ukrayna’ya neden askeri operasyon yaptıklarını doğru irdelemek durumundadırlar. Eğer konu ABD ve AB emperyalizminin Rusya’yı hedef alan kuşatma girişimi ise bunun nedeni nedir? Sadece kapitalistler arası bir çıkar çatışması mıdır? Öyleyse Rusya’nın uzlaşması zor değildir. Bu çelişkiler kendi aralarında çatışmalar da dahil farklı yöntemlerle çözülecek çelişkilerdir. Bu durumda Ukrayna için bu denli “fedakarlıklar” ortaya koymak, nükleer silahları kırmızı alarm konumuna getirmek gerekli değildir. Ancak biliniyor ki, ABD ve AB, NATO eliyle Yugoslavya’yı nasıl parçaladı ve Balkan halkları bunun ağır bedelini ödediyse, aynı strateji Rusya için de hazırlanmış durumda.
ABD’nin aslen Ukrayna kökenli, Polonya göçmeni eski Ulusal Güvenlik Danışmanı Zbigniew Brzezinskiy ölmeden önce bir ABD Üniversitesinde verdiği konferansta mealen “Rusya Leningrad (St. Petersburg), Moskova ve Sverdlovsk (Ekaterinburg) başkentli üç ayrı devlete bölünmeden ve özerk cumhuriyetler bağımsız küçük devletler olarak ayrılmadan kontrol altına alınamaz ve yeni dünya düzenine entegre edilemez” demişti. ABD’nin bir taraftan ekonomik ve politik olarak AB eliyle, diğer taraftan askeri olarak NATO vasıtasıyla 30 yıldır uyguladığı doğuya genişleme politikası bu gerçeğe dayanmaktadır. Almanya, Hitler faşizmi ile elde edemediği amaçları günümüzde sözde AB politikaları vasıtasıyla uygulamaktadır. II. Dünya Savaşı’ndaki yenilginin intikamı alınmak istenmektedir. Ukrayna, Rusya öncesi son duraktır.
Rusya Federasyonu Komünist Partisi Genel Sekreteri Gennadi Zyugyanov bundan iki yıl önce “Rusya’da tekrar sosyalist toplum düzenine geçilmesi devlet yönetiminin alacağı karar ve açıklamasına bağlıdır” görüşünü ortaya koymuştu. Çünkü, devlet organlarının ve devlet kontrolündeki temel sanayii sektörleri ile ekonominin, hukukun, eğitimin, kültürün yönetimi Sovyetler Birliği döneminden kalma eski komünist aparat kadrolarının elindedir. Bu kadrolar ABD ve AB emperyalistleri ile aralarındaki asıl sorunun toplumsal düzen sorunu olduğunu anlamayacak kadar a-politik değillerse ve dolayısıyla ABD ve AB ile uzlaşmayacaklarsa gereken tavrı koymanın rol ayrımına gelmiş durumdadırlar. Değilse bu kadar karşıtlık ve çatışma, hatta savaş neden gerekli olsun? Günümüz Rusya devlet yönetimi ABD ve AB’nin bu yayılmacı politikalarına karşı ise toplumsal olarak bir farklılık yaratmak ve bu çelişkileri tekrar uzlaşmaz sınıfsal çelişkiler durumuna yükseltmek zorundadır. Bunun adı ilk aşamada muhakkak Sosyalizm olmak zorunda değildir. Üretim araçları üzerindeki özel mülkiyetin sınırlandığı, kilit sektörlerde toplumsal mülkiyetin egemen olduğu, sosyal adaletin tekrar tesis edildiği Demokratik Halk Cumhuriyetleri Birliği böylesi bir sürecin başlangıcı olabilir.
Değilse önlerinde tek bir seçenek kalacaktır. Bu seçenek de Rus milliyetçiliği temelinde dünyadaki diğer kapitalist emperyalist merkezler ile dünyayı paylaşma ve hegemonya savaşı yürütmek. Bu düzeni tesis etmek aşırı baskıcı bir diktatörlüğü gerektirecektir. Ancak, Rusya gibi sınıf çelişkilerinin keskin olduğu, farklı milliyetlerin, din ve mezheplerin oluşturduğu bir devlette bu yönelimin er ya da geç çöküşle sonuçlanacağını ve sömürü düzeninin yıkılacağını görmek için falcı olmak gerekmemektedir.
RFKP Genel Sekreteri Zyugyanov’un görüşü politik olarak reformist, hatta çok safça, masum ve iyiniyetli olarak değerlendirilebilir. O zaman da sınıf savaşımının yükseltilmesi ve kapitalist düzene son verilmesi için sonuna kadar mücadele her zamanki gibi Rusya Federasyonu işçi sınıfı ve halkları için tek seçenektir.
Bu açıdan bakıldığında Ukrayna savaşının da hiçbir anlamı kalmayacaktır. Biz de böyle bir savaşın ve benzer savaşların tarafı olmayacağız. Onlar yesinler birbirlerini, bizler özgürlük ve sosyalizme yürüyeceğiz.
Onun için Rusya ve tüm dünya için “Ya Barbarlık, Ya Sosyalizm!” diyoruz.