VOLVO… Kapitalist Kale ve Biz

VOLVO… Kapitalist Kale ve Biz

Bir işçi kadın

Volvo 1927 yılında İsveç’in ikinci büyük kenti ve liman endüstrisinin geliştiği  Göteborg’ta kuruldu. Fabrika İsveçliler için gurur verici bir kurum olsa da tüm kapitalist işletmelerde  olduğu gibi, karını işçi sınıfının artı değeri üzerinde oluşturup bu günlere geldi. Fabrika 1999 yılında uluslararası bir  şirket olan ABD’li Ford Motor Company  satılır. Daha sonra ÇHC’den bir firma olan Zhejiang Geely Holding Group’a satıldı.

Volvo bir ahtapota benzer. Sadece araba üretmez,  tüm motorlu ürünler, yedek parça, gemi motorları, inşaat makinası ve özel bir bankası ile dünya sahnesinde faaliyet göstermektedir. Bu devasa şirket günümüzde her ne kadar İsveç’te yaşayan genç insanlar için bir kariyer hayali olsa da gerçek öyle değildir.

Çarpık işçi çalıştırma politikaları bu kurumda da var. Dünyada tüm işletmelerde moda olan taşeron sistemi Volvo’nun başvurduğu  bir yöntemdir. Volvo’nın Göteborg’un Torslanda araba üretim tesisinde 6500-7000 civarında işçi çalışmaktadır. Bunların yanında yaklaşık % 20 oranında taşeron işçisi mevcuttur. Kapitalizm sınıf arasında uçurum oluşturma gayreti ve sınıfın birliğini bozma düstürü nedeniyle haklar ve maaşlar arasında farklılıklar oluşturmuştur.

Taşeron işçilerin iş garantisi yoktur.  Daha da önemlisi şirket düzenli planlı bir şekilde işten atma veya işe alma politikası uygulamaktadır. Volvo, kendi asli işçisini de ve uzun yıllardır çalışanlarını mümkün mertebede çıkartmaya çalışıp, yerine genç işçileri alma politikası yürütmektedir. Bunun sebebi devletin uzun süre işsiz kalan genç nesile eğer çalışması karşılığında maaşının % 75’i ödemesidir. Volvo öylece bedavaya gelen bu genç işgücü ile çalışmak için can atıyor.

Volvo’nun kendi işçisi ve taşeron firmalar arasında maaşlar arasında büyük bir fark olmasa da  iş garantisi kaygısı devasa halde duruyor. Taşeron işçiler için işsizlik kapıyı  her an çalabilir.Geçmişte sendikaların güçlü olması işçi haklarının ve maaşların daha iyi olmasına neden oluyordu. Son yıllarda sendikaların zayıflaması işverenin toplu sözleşmelerde elini güçlendirdi.

Sermayenin globalleşmesi sonucu fabrika her an işgücünün daha ucuz olduğu ülkelere taşınma ihtimali bulunduruyor. Çok sayıda  göçmen çalıştıran Volvo bu konuda da şanslı. Çünkü haklarından habersiz olan bu işçilere mümkün mertebede iş yükü bindirilmektedir.  Volvo saatte 65 araba üretmekte ve üç vardiya esasına göre çalışmaktadır.

Evet Volvo dünyada önemli bir kapitalist işletmedir. Yan sanayisi ile onbinlerce çalışanı ile bu devasa işletme, işçilerin artı değeri üzerinden var olmaya devam etmektedir. Diğer şirketlere göre daha iyi maaş verdikleri yönündeki ifadeleri safsatadır. Bunun tek sebebi işçilerin sırtından daha fazla art-değer üretilmesidir. İşveren marifeti değil işçinin alınteridir.

İsveç’te diğer ülkeler ile karşılaştırıldığında görece olarak daha ”rahat” olan yaşam koşulları ve Volvo’da çalışmanın ”ayrıcalığı”, sendikaların uzlaşmacı ve danışıklı dövüş politikaları, işçi sınıfının politik örgütlenmesinin zayıflığı, otomotiv işçilerini varolan koşulları korumak ve ”etliye sütlüye dokunmamak” olarak açıklanabilecek bir ruh haline sokmuş durumda.

Ancak, bilmiyorlar ki, ”varolanı da yitirmemek” üzerine kurulu pasif ve uzlaşmacı bir yaklaşım anlayışı, yarın kazanılmış sosyal haklara bir saldırı olduğunda da yetersiz tepki verecektir. İşçi sınıfı koşulların gelişimine göre sürekli sosyal, ekonomik haklarını geliştirmek için bir mücadele içinde olmalıdır. Var olan ile veya işverenin reva görüp verdiği ile yetinmemelidir.

Bu düşünce biçimi işyeri özelinde işvereni, ülke genelinde de egemen sınıfları ekonomik, sosyal ve siyasal hakların daha da budanmasında yüreklendirecek bir özelliğe sahiptir.

 Onun için gerek Türkiyeli ve Kürdistanlı gerekse de İsveçli ve diğer uluslardan göçmen işçiler arasında bu konuları konuşmaya çalışıyoruz. Kolay olmayan bir durum ile karşı karşıyayız.

 ”Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” mantığını kırmak kolay olmuyor. Politika Gazetesi bu konuları tartışmamız için bize olanak sunuyor. Bizim de daha fazla katkıda bulunup burada yaşadığımız sorunları ve çözmek için yaptığımız çalışmaları gazeteye aktarmamızın ne kadar önemli olduğunu her geçen gün daha iyi anlayabiliyoruz.

Önümüzdeki dönemde işçi arkadaşlar ile Politika Gazetesi’nden yetkililer davet ederek İsveç’te değişik bölgelerde 2 veya 3 toplantı planlamaktayız. Bu toplantılarda İsveç’te yaşadıklarımız ve mücadelemiz ve aynı zamanda Türkiye’de, dünyada neler olup bittiğini tartışmak istiyoruz.