Yönetim, Öz Savunma ve Demokratik Özgür Toplum

Yönetim, Öz Savunma ve Demokratik Özgür Toplum

Öz savunma tanım olarak, demokratik siyasetin yoğunlaştırılmış ifadesidir. Öz savunma ve öz yönetimden bahsederken Paris Komünü’nü anmadan geçersek haksızlık yapmış oluruz. Paris Komünü 1870-1871 yıllarında konseylerinin oluşum talebiyle başlar, kendi kendilerini yönetme istemleri, mevcut sisteme; işçi, köylü, gençlik, halkın başkaldırması, yerinde yönetimi talep etmeleri, belediye başkanlarını seçme, polisin denetimlerine bırakılması, yargıçların, kaymakamların, valilerin seçimle gelmesi ve denetimi, basının, halk toplantılarının ve örgütlenmelerinin mutlak özgürlüğü birincil önem taşıyan maddelerdi. Toplumun örgütlenmesini sağlamaktı. Paris Komünü’nün temel hedefi buydu. Özyönetim; işçi-köylü kooperatifleri, işçi konseyleri, komünal katılımcı ekonomi ve işyerlerinin patronsuz halk tarafından yönetilmesidir. Bugün Meksika’da Zapatistlerin kendi komünlerini yaratmaları, kendilerini yönetmeleri, Latin Amerika ülkelerinde topraksız köylü ve işçi hareketinin çalışmaları, İspanya’da bir bölgede belediyenin her türlü kararları halkla beraber almaları, hayata geçirmeleri, özyönetim olarak örnek gösterilmektedir. Öz yönetim aslında yerelde halkın ve belediyelerin öncülüğünde seçilmiş kişi ve kurumlarla kendi kendini demokratik bir şekilde yönetmesidir. Sovyetler’de uygulanan “tüm iktidar halka, halklar iktidara” şiarıyla gerçekleştirilenin yapılması gerekir.

Demokratik Özerklik YürüyüşüA.Öcalan’ın belirttiği Demokratik Özerkliğin tüm boyutlarıyla hayata geçmesi, adalet, hukuk, siyaset, kültür, kadın, özgür yaşam, demokrasi, diplomasi, ekonomi, v.s. alanlarının tümünde, yerel yöneticilerin halkla birlikte uygulamaları ile mümkündür. Maalesef ve üzülerek söylemek zorundayım ki, yereldeki yöneticilerimiz ben merkezci, herşeyi ben bilirim, ben yönetirim, ben idare ederim mantığıyla toplumdan kopuk, kadından, gençlikten, işçiköylüden, en önemlisi de halkından kopuk oldukları için örgütlü toplumun yaratılmasında, demokratik toplumun inşasında zorluklar yaşanmaktadır. Kürt halk hareketinin önderinin belirttiği boyutlar ile mahalle meclisleri, köy meclisleri, şehir meclisleri, akademiler, kooperatifler, dar-grupçu zihniyet ve ahbap çavuş ilişkilerinden dolayı oluşamamıştır. Yerel seçimlerde belediye başkanları, eş başkanlar, belediye meclis üyeleri merkez tarafından, halka danışılmadan, yetenek, liyakat, kabiliyetleri, ideolojik, politik durumları analiz edilmeden atama yoluyla seçilmeleri, beraberinde handikap ve çelişkileri de getirmektedir. Bölgemizde özellikle Kürt halkının önderinin tüm eserlerinde belirttiği olmazsa olmazı olan, halka gitmek, halkın kendi yöneticilerini kendilerinin seçmesi, ki doğrusu budur, maalesef uygulanmıyor. İsmi demokratik olan partilerimizin yöneticilerinin de son dönemde halktan kopuk atama yoluyla gelmeleri demokratik toplumun, örgütlü toplumun yaratılmasını sağlıklı bir şekilde gelişimini engelliyor. Eleştiri-özeleştiri insanı yüceltir, doğru yolu gösterir. Verili koşullarda demokrasi demek, tüm farklı etnik ve dinsel toplulukların, ezilen sömürülen halkların, işçi sınıfının, tüm emekçilerin özerk hale gelmesi demektir. Günümüzdeki demokrasi ancak böyle olduğunda demokrasi olarak adlandırılabilir. Örgütlü toplum ve örgütlü halk, devlet karşısında özerk olan halktır. Yerelden demokrasi, halkın ve toplumun kendi kendini yönetmesiyse demokratik özerklik, halk demokrasisinin doğal sonucudur. Halk Demokrasisi toplumun güç olmasıdır, demokratik toplum, kendi işini kendi yaptığında, yani tüm yöneticilerini halka seçtirdiğinde, ahbap çavuş ilişkileri olmadan, demokratik toplum kendini yönettiğinde gerçekleşecek olan demokratik özerkliktir. Yani öz yönetimdir. Öz savunma kesinlikle silaha sarılmak anlamına gelmez, sadece silahlı mücadele hiç değildir, öz savunma, ırkçı şoven kafatasçı DAİŞ’vari bir şekilde faşizan uygulamalara karşı, dilini kültürünü, tarihini çocuk, kadın, özgür geleceğini garanti altına almak isteyen gençlik savunma konseyleridirler. Öz savunma doğada yaşayan herkesin demokratik hakkıdır, bunu silahlı örgütlenme biçiminde algılamak kürt halkına ihanettir, halkını savunan gerilla unsurları vardır. Bunların tümünün hayat bulması için de halkların desteğine ihtiyaç vardır. Önemli olan tüm demokrasi güçlerinin birlik ve dayanışmasını sağlamaktır. Türkiye halkları, işçi sınıfı, köylüler, ırgatlar, üniversiteliler, öğrenciler, hayatın her alanındaki insanların Gezi ruhuyla öz yönetimlere, öz savunmaya destek olmaları önemlidir. Kürt halkını yalnız bırakmak onurlu devrimci ruha yakışmaz. Bunları yazdıktan sonra öz yönetim ile öz savunmanın federe yapı içindeki konumları dikkatle incelenmelidir.

Dikkat edilmesi gereken bir husus da federe ve kendilik birimlerinin çok zengin bir kapsamda düşünülmesidir. Bir köy veya şehir mahallesinde bile konfedere birliklere ihtiyaç olacağını anlamak büyük önem taşır. Her köy veya mahalle rahatlıkla bir konfedere birlik olabilir. Örneklersek, bir yandan köyün ekolojik birimi, yani federesi, diğer yandan özgür kadın birimi, öz savunma, gençlik, eğitim, folklor, sağlık, yardımlaşma ve ekonomik birimlere kadar çok sayıda doğrudan demokrasi birimi köy çapında birleşmek durumundadır. Bu yeni birimler birimine de rahatlıkla konfedere (federe birimlerin birimi) birim veya birlik denilebilir. Aynı sistemi yerel, bölgesel, ulusal ve küresel seviyelere kadar taşıdığımızda, demokratik konfederalizmin ne denli kapsayıcı bir sistem olduğu rahatlıkla anlaşılabilir. Demokratik toplumun temel boyutlarından üçünün de birbirini tamamlayıcı nitelikte olduğunu konfederalizm sistematiği ile daha iyi anlamak mümkündür. Her boyut bu sistem içinde kendini tartışma, değerlendirme, kararlaştırma, yeniden yapılandırma ve evrenselleştirme potansiyeline sahip olduğu için, toplumsal doğanın tarihsel toplum gerçekliği ve bütünselliği de en iyi biçimde sağlanmış oluyor.

Ağrı ve Diyadin’de halk canlı kalkan eylemindeToplumsal öz savunmayı da demokratik konfederal sistemde en iyi biçimde gerçekleştirmek mümkündür. Öz savunma demokratik siyasetin bir kurumu olarak konfederal sistem kapsamındadır. Öz savunma tanım olarak, demokratik siyasetin yoğunlaştırılmış ifadesidir. Demokratik siyasetin en üst biçimi ve örgütlenmesidir. Ulus-devlet esas olarak askeri bir sistemdir. Tüm ulus-devletler içte ve dışta çok acımasız, çeşitli, uzun süreli, değişik biçimde gerçekleştirilen savaşların ürünüdür. Savaşların ürünü olmayan tek bir ulus-devlet düşünülemez. Sadece kuruluş aşamasında değil, hatta ondan daha fazlası kurumlaşma ve çözülme dönemlerinde ulus-devlet tüm toplumu içten ve dıştan militarist (askeri) bir zırhla kaplar. Toplum tümüyle askerileşir. İktidar ve devletin sivil idare denen kurumları esas olarak bu askeri zırhı örten perde durumundadır. Burjuva demokrasileri denen aygıtlar ise, daha da ileri gidip demokrasi cilası ile bu militarist yapılanma ve zihniyeti örtbas ederek, liberal demokrat bir toplumsal sistemin yürürlükte olduğu propagandasını yükümlenir. Toplum yönetiminin bu yaman çelişkisini çözümlemeden, herhangi doğru bir siyasallaşma ve demokratik siyaset yapma olgusundan bahsetmek mümkün değildir. Asker-millet denilen olgu budur. Bu, dört yüz yıldır inşa edilen tüm ulus-devletler için geçerli bir olgudur. Tüm toplumsal sorunlar, bunalımlar ve çürümelerin altında bu gerçeklik yatar. Çözüm olarak dayatılan ve sıkça tekrarlanan her tür (darbeli, darbesiz, askeri, sivil faşizmler) faşist iktidar uygulamaları ulusdevletin doğası gereğidir; onun biçimsel ifadesinin en özgün halidir.

Demokratik konfederalizm, ulus-devlet kaynaklı bu militaristleşmeyi ancak öz savunma aracı ile durdurabilir. Öz savunmadan yoksun toplumlar kimliklerini, politik özelliklerini ve demokratikleşmelerini yitirmek durumundadır. Bu nedenle öz savunma boyutu, toplumlar için basit bir askeri savunma olgusu değildir. Kimliklerini koruma, politikleşmelerini sağlama ve demokratikleşmelerini gerçekleştirme olgusuyla iç içedir. Toplum ancak kendini savunabiliyorsa kimliğini koruduğundan, politikleşmesini sağladığından ve demokratik siyaset yapabildiğinden bahsedebilir. Bu gerçekler ışığında demokratik konfederalizm aynı zamanda bir öz savunma sistemi olarak boyutlanmak durumundadır. Emperyalizm çağında ve bütün toplumu ulus-devlet biçiminde militaristleştirdiği koşullarda, demokratik toplum aynı kapsamda, tüm zaman ve mekân koşullarında, öz savunma demokratik siyaset temelinde, konfederal ağlardan oluşan öz sistematiğiyle ancak hegemonyaya karşılık verebilir. Ne kadar hegemonik ağ, şebeke (ticari, finansal, sınaî, iktidar, ulus-devlet ve ideolojik tekel) varsa, demokratik toplumda o denli konfederal, öz savunmacı ve demokratik siyaset ağları geliştirilmek durumundadır.

Kapitalist toplum ile demokratik toplum, sisteminin daha önce koşulları ve ilkelerini sunduğumuz biçimde barış ve çatışmalarla dolu uzun bir süreyi birlikte yaşamaları kaçınılmazdır. Bu, hayatın bir gerçeğidir. Uzun süreli bu birlikte yaşam sürecini ne ilkesiz, teslimiyetçi barış yaklaşımlarıyla, ne de her koşulda çatışmacı ve savaşçı anlayış ve uygulamalarla sürdürmek doğrudur. Öz yönetim ve öz savunma, tarihsel-toplumun özgürlük, eşitlik kardeşlik ve adalet temelinde demokratik toplum yürüyüşüne daha uygundur.

Kürt komünistler, Kürt Özgürlük ve Demokrasi Hareketi’nin geliştirdiği yukarıda aktardığımız stratejik yönelimini ikircimsiz desteklemek ve bizzat aktif olarak içinde olmak zorundadır. Demokratik toplumsal yapı ve onun temelini oluşturan öz yönetim temelli yerel örgütlenmeler Sosyalist toplum inşasının nüveleridir. Komünistler ile Kürt devrimci demokratlarının ve Kürt ulusal hareketi içinde bulunan kimi toplumsal kesimlerin bakış açılarının ve stratejik yönelimlerinin süreç içinde farklılıklar göstereceği bugünden öngörülebilir. Neki, bu farklı yaklaşımlar verili koşullarda Bilimsel Sosyalizm odaklı toplumsal düzeni yaratma mücadelemizin önünde bir engel değil, onu geliştirici bir süreçtir. Hedefimiz Marksist-Leninist ilkeler temelinde Sosyalist Toplum Düzenini kurmaktır. Sosyalizmden kuşku duymak, insandan ve onun özgür geleceğinden kuşku duymaktır.


Konuyla ilişkili diğer makaleler