Y. M. SVERDLOV Anısına

Y. M. SVERDLOV Anısına

Y. M. SverdlovTarihi, devrimci bir tarihin biriktirdiklerini, tüm dünyada proletarya enternasyonalizmi ilkesi çerçevesinde “içselleştirmek”; devrimci bir parti ve bu partinin en özgün altyapısı “komünist” bilinç ve insanı yaratma hedefiyle, yeniden ve yeniden anımsamak ve yaşama katmak sanırım büyük bir görev olarak duruyor önümüzde..

Bu görevi, kapitalizmin öğüttüğü dehlizlerden çıkarıp, insanın ve yaşamın örgütlenmesinde mücadeleye inatla iliştirmek önemlidir.

Tam da bugün, öznel ya da “nesnel” yetersizlik diye sığındığımız bekleyişlerden; direnci, inadı ve zoru göze alarak, insanlığın kurtuluşu olan bir dünyanın ütopya olmadığını, damlaların nasıl bir okyanusa dönüşebileceğini, kim bilir belki bizde bazen şaşırarak da olsa tanığı ve parçası olacağız. Bu mümkündür.

Zoru mümkün kılanlardan; parti, örgütlülük ve insana bizi hizalayanlardan birini anımsamak hem de 16 Mart’ta. 33 yıla devrimci bir mirası sığdıran Yakov Mihailoviç Sverdlov’un ışığını 1919’dan bugüne taşımak düştü bu satırlara...

Sverdlov : Urallı Delikanlı*

Rusya’nın Nijiniy Novgorod kentinde, 1885’te bir Yahudi ailenin oğlu olarak dünyaya gelip, maddi zorluklar içinde, kalabalık bir ailede büyür. Lise yılları isyanı ve devrimci hayatın yolunu açtı kendisine. Çıraklık yaparken, çevresinde olan işçilerle tanışır ve yükselen sosyal democrat mücadele içinde yer alarak, işçi sınıfı mücadelesine kendini adar.

“Iskra” içinde yer alır. İlk illegal örgütlenmeleri babasının atölyesinde başlatır. Yaşamının sonuna kadar Bolşevik saflarda kalır. 1906’dan başlayarak sayısız kez tutuklanan bir devrimcidir artık ve sayısız kez kaçar. Sibirya’da buzlar içinde kaldığı bir takım firar girişimleri, 10 yıl sonra hayatına malolacak hastalığın da habercisi olacaktır.

1912’ler “Pravda” da çalıştığı yıllar olur, 1913’ten itibaren Parti Merkez Komitesi’ne seçilir. Lenin’in en istikrarlı destekçisi olur. İlk Sovyet Anayasası, onun sesinden dünyaya duyurulur. Ölümüne dek, Kamanev’den devraldığı Merkezi Yürütme Kurulu Başkanlığı’nı sürdürür.

Çok genç yaşta sahip olduğu örgütlenme yeteneği, kadro deneyimi, inanılmaz bir hafıza gücü ve hiç yorulmaksızın yürüttüğü çalışmalar onun kişiliğinin unutulmazlarıydı. Ölümü üzerine Lenin’in konuşması bütün köşeleriyle bize Sverdlov’u anlatır:

“... Böylesine çarpıcı bir örgütçü yeteneğini kendinde cisimleştiren bir insanın yeri doldurulamaz... Yakov Mihayiloviç’I yakından tanıyan hiç kimse, onun bitmek bilmeyen çalışmasını gözlemiş olanlardan hiç biri bu konuda tereddüt etmeyecektir: Yakov Mihayiloviç’in yeri doldurulamaz. O’nun kendi başına örgütlenme alanında yürüttüğü çalışma; insan seçimi ve bu insanların değişik alanlarda sorumlu mevkilerde görevlendirilmesi idi. Sverdlov yoldaşın kendi başına yönettiği işlerin her birini ayrı faaliyet dallarına ayırıp her birini farklı bir grup insana devrettiğimiz taktirde ve bunlar onun çizdiği yolu takip ettikleri müddetçe, ancak o zaman onun tek başına yerine getirdiği görevleri yerine getirmeyi becerebilirler...

Sverdlov yoldaşın anısı sadece bir devrimcinin davaya bağlılığının ebedi bir sembolü olarak kalmayacak. O sadece pratik kavrayış açıklığının ve pratik cüretin birleştirildiği bir örnek; kitlelerle tam bir bağlılığın ve onları yönlendirme kapasitesinin bir örneği olarak kalmayacak. Sverdlov yoldaşın anısı aynı zamanda ondan esinlenen ve sayıları hergün artmakta olan proleter yığınların durmaksızın ileri gitmelerinin, dünya komünist devriminin tam zaferine kadar yürüyüşlerinin de teminatı olacaktır.” (V.İ.LENİN, Sverdlov Anısına Konuşma, Tüm Eserler, Cilt 29, Sayfa 74-79, Almanca baskı, Dietz Verlag, 1985)

Bilinç, Parti Disiplini, Örgütlenme, Kişilik... Eşittir Sverdlov... Peki Neden?

Mücadeleyle tanışması 16 yaşında lise öğrencisi iken olup, devrimci olgunluğu ile bir çekim merkezi haline gelmek, 21 yaşında Bolşevik Partinin merkez komitesinde yer alabilmek, çevresindeki gençlerden başlayarak Marksist okumalardan, işçi sınıfının göbeğinde bir örgütçülük yeteneğine sahip olabilmek, illegal çalışmanın sorumluluğunu alarak, tüm Uralların parti örgütlerinden sorumlu olmak, Lenin’in ve Leninci parti örgütlenmesinin yılmaz savaşçısı ve zora rağmen son nefesine kadar sınıf mücadelesinin onurlu bir neferi olmak komünist “bilinç”in izdüşümüdür Sverdlov’da.

Sergei Yutkevich’in 1940 yılında yönettiği filmin orijinal afişi.O bilinç ve inanmışlık “parti disiplini” ve “örgütçü” yanını da 33 yıllık yaşam pratiğine yansıtmıştır. İster hapishaneler de ister sürgünlerde olsun, hep örgütlenmeye koyulur. Devrim mücadelesine inancı, teorik açıdan çalışmalarıyla da beslenir. Her gittiği sürgünde işçilerle ve aileleriyle dostluklar kurar. Siyasal bilinç yaşamın içinde örgütlenir, yaşamına dokunduğu her işçi partinin örgütlü gücü haline gelir. Proletaryanın zaferinde ise Lenin’le yan yanadır.

1912’de tüm Sovyetlerin MK sekreteryası ve MYK Başkanlığı görevinini üstlenen Sverdlov’un tüm bu başarıları aynı düzeyde bir tevazu ile göğüslemesi, bugün tanınırlığını da anlatıyor bizlere. Bu görkemli yaşama tanıklık ederken diğer yandan biliyoruz ki; komünist olmak tüm yaşama yansıyan çelikten bir “kişilik” le mümkündür.

Devrimci bir kişilik olarak Sverdlov, yaşamının her alanına aynı bilinçle yaklaşan bir kişilikti. Yokluklar içinde büyüyen, tüm mücadeleyi birkaç saatlik uykuyla yürüten, düzenli beslenemeyen, Sibirya soğukları ve sürgünlerde sürekli hastalanan ancak devrimci mücadeleden bir an bile vazgeçmeyen Sverdlov, aynı özeni özel yaşamında da gösterir. Parti çalışmaları, konspiratif görevler, sürgünler sebebiyle eşi ve çocukları ile çok kısa süreler içinde görüşebilen, bu sürelerde çocuklarına eksiksiz zaman ayıran, ev işleri yapan ve gerçek bir bolşeviğin sözde değil aynı zamanda aile içinde kadın özgürlüğü ve yaşamda eşitliğini savunabilmesi gerektiğini düşünür. Siyasal alanla öznel alan arasındaki akışkanlık onda, içselleşmiş bir yaşam biçiminin en çarpıcı örneğidir.

Devrimci Kadro’nun Önemini Sverdlov’da Görmek

Bu topraklarda devrimci mücadele, bu mücadelenin yenilgi ve yılgınlıklarından sıyrılıp düne dönersek, nice Sverdlovlar yaratacak bir örgütlülüğün filizlerini de içinde taşıyordu.

En yakın tarih olarak 80 öncesinde, sınıfla yaşamın içinde bağ kuran ve sayısız direnişin öncülüğünü yapan komünistler ve Türkiye Komünist Partisi’nin, İLD ve İGD gibi gençlik örgütlerinde, sınıf bilinci ve direncini ateşleyen muazzam bir çaba ve direncin mirasını taşıyoruz.

“Gençler gelirlerdi. Bize anlatırlardı. Maden İş’teki biz işçiler onları dinler ve etkilenirdik. Düşünürdük; bu çoğu üniversiteli genç, bizim haklarımızı, emeğimizin sömürüsünü, sorunlarımızı, her şeyi göze alıp neden savunuyorlar derdik. Kendimizin sesini onların sloganlarında bulurduk. Merak eder, okurduk. Şalteri indiren el biz olduk. Onlar da sesimiz ve yüreğimizdiler. Yarın devrim olacak gibi heyecanlı, kararlı ve üretimden gelen gücümüzü kullanır olduk. Artık her şey, ekonomik talepler olmaktan çıkıp daha iyi bir yaşam isteğine dönüşmüştü. Birlikte yürüdük, birlikte dövüldük, işkenceler gördük, öldük, öldürüldük. Ama bugün 60’lı yaşlarda halen nefesimiz tükenmeksizin dönüyoruz o günlere.” diye geçmişi bugün gibi aktaran işçilerden anlıyoruz ki, hiç zor değil göz göze, yan yana durabilmek. Hiç zor değil Sverdlov gibi kadroları yaratan bir parti öncülüğünü başat görev olarak hedefe koymak. Kadro yetiştirmek ve sınıf mücadelesinin zaferine inanmak.

Yaşam, rastlantısal deneyimler ya da keyfe keder, olduğunca bir yol alış değil, yaşamını bilinçle, örgütlülükle geleceğe taşıyacak, devrimci bir sınıfsal mücadeleyi göze almaktır. O geleceğin ufuk çizgisinde, örnek bir yoldaştır Sverdlov.

* Ara başlıkta Klavdiya Sverdlova’nın, “Sverdlov: Urallı Delikanlı” adlı kitabından esinlenilmiştir.


Konuyla ilişkili diğer makaleler