Yaşlılar Geçmişle Gelecek Arasında Köprüdür, Köprülerimizi yıkmayalım!

Yaşlılar Geçmişle Gelecek Arasında Köprüdür, Köprülerimizi yıkmayalım!

Yalı bir adamMahinur ŞAHBAZ
Emekliler Dayanışma Sendikası
Genel Başkanı

Yaşlılık kronolojik, biyolojik, psikolojik sosyal boyutları olan bir kavramdır. DSÖ (Dünya Sağlık Örgütü) tarafından kronolojik olarak 65 yaş ve üzeri kimseler yaşlı olarak kabul edilmiş. Bu sınırın önümüzdeki yıllarda 74 e çekilmesinin düşünüldüğü ifade edilmektedir. Yaşlanma sürecini aktif ve sağlıklı geçirebilme, yalnızca bireyin kendisi ile ilgili değildir. Yaşanılan ortam ve çevre, toplumun da bu sürece uyumlu bir değişim geçirmesi gerekir.

2002 yılında Madrid’de toplanan Birleşmiş Milletler Meclisi Dünya 2. Yaşlılık Asamblesinde “Herkes insan hakları ve özgürlüklerin geliştirildiği, korunduğu bir toplumda güven içinde ve saygın şekilde yaşlanmalı” kararı alınmış ve Uluslararası Eylem Planı hazırlanmıştır. Yaşlılarda ciddi sağlık sorunları yaratan şiddet ve suiistimallere karşı 15 Haziran “Dünya Yaşlılara Şiddet ve Suiistimal Farkındalık Günü”  kabul edilmiş. Bu konu da az gelişmiş ülkeleri uyarılmıştır. Bu eylem planı Birleşmiş Milletlere üye Devletleri dolayısı ile Türkiye’yi de bağlar, Hükümetler bu kararların uygulanmasından sorumludurlar.

Bizde, Emekliler Dayanışma Sendikası olarak 15 Haziranı yaşlılarla dayanışma günü kabul ediyoruz. Amacımız, yaşlıların-emeklilerin her türlü sorunlarının çözülmesi, ekonomik, sosyal, fiziksel daha iyi koşullarda aktif ve sağlıklı yaşamaları için mücadele etmek,  yaşam standartlarının yükselmesi için çalışmaktır. Uygulanan ekonomik, sosyal politikalar iktidarların tutumu; demografik değişikliklerle sayıları 8 milyona ulaşan yaşlılarımızın sorunlarını artırmış yaşam koşullarını ağırlaştırmıştır. Ülkemizde yaşlıların bakımı ağırlıklı olarak aile, piyasa, çok az sayıda sivil toplum örgütü ve kamu tarafından yapılıyor. Devlet, yaşlıları yük görüyor ailesi baksın diyor. Bilinçli bilinçsiz ihmal ve suiistimal o kadar büyük ki artık görmezden gelinemez. Yaşlıların sağlığını bozan, sakat bırakan hayatını karartan şiddetin ortadan kalkması gerekiyor. Yaşlılara uygulanan şiddetten bugün söz ediyoruz diye bu utancın dünü yok değil, hatta uzun bir geçmişi var. Bu bizleri, insan olarak inciten aşağılayan, toplum olarak vicdanımızı sızlatan sorundur. Sosyal sorunlar fark edilirse çözüm üretilir. Bu konuda farkındalık yaratmayı görev edindik. 15 Haziran 2016 tarihinde Kadıköy Kalkedon Alanında açtığımız stanttı ziyaret edenlerin paylaşımları endişelerimizi haklı çıkardı.

Yaşlılara “ Bakım Hizmeti” Kamu Hizmeti Olmalıdır

Yaşlılık döneminde karşılaşılan aile içi şiddet bireyi toplumu bir arada tutan bağları, erdemi zayıflatıyor. Türkiye 1.Gerontoloji Atlası Araştırmasına (2012 İsmail Tufan) göre: On yaşlıdan dokuzu psikolojik şiddet, iki yaşlıdan biri fizyolojik şiddet görüyor. Fizyolojik şiddet gören yaşlıların çoğunun ailesi dar gelirli. Ekonomik sıkıntı aile ortamında şiddeti artırıyor. Şiddet özellikle ailenin yetişkin genç kadınları tarafından uygulanıyor. Fizyolojik şiddete maruz kalan yaşlıların %85 kadın. Bunu gelinler ve kızlar yapıyor. Ekonomik sıkıntı yüzünden kadının kadına şiddet uyguladığını görüyoruz.

Aile içi şiddet sağlığı da tehdit eden toplumsal bir sorun. Bütün bireyler bundan etkileniyor. Ama en çok da kadınlar çocuklar ve yaşlılar etkileniyor. Aile içinde; dayak fiziksel şiddet uygulamaları, İlgilenmeme, ihtiyaçların giderilmemesi, aşağılama, küçümseme, yalnızlığa terk etme gibi duygusal şiddet. Yeterli hijyen, beslenme, bakım koşullarının bilerek sağlanmaması, gelirine el konulması, sahip olduğu mal ve mülkün elinden alınması, fiziksel koşulların uygun olmadığı mekanlarda yaşamaya zorlanması, sağlık hizmetlerinden yararlanmasının önlenmesi gibi ihmal istismar ve ekonomik şiddet her geçen gün artmaktadır. Şiddet öğrenilen bir davranıştır. Kişi gençliğinde eşine çocuğuna şiddet uyguladıysa yaşlandığında da şiddet mağduru olma olasılığı artmaktadır. İhtiyacı olan yaşlılara bakım hizmeti kamu tarafından verilmeli, profesyonel bakıcılara yaptırılması gerekmektedir.

Dünyanın her yerinde olduğu gibi bizde de yaşlılar sadece aile içinde değil her ortamda şiddete ve negatif ayrımcılığa maruz kalıyor. Yaşlılar sağlık ve sosyal hizmetlerin verildiği kurumlarda da fizyolojik, psikolojik, duygusal şiddet görüyor, ekonomik istismara uğruyor. DSÖ göre (2014) dünyada yaşlıların %4 ile %6 sı istismara uğrarken, Türkiye’de bu oran %85 ve bunun %71 i kadın, %29 u erkek.

1.Gerontoloji Atlası Araştırmasına göre: “2012 yılında sayıları 6 milyon olan yaşlıların 3 milyonu bakıma muhtaç.800 bini demans hastasıdır.300 bin yaşlı Alzheimer hastası ve bunların sadece 30 binine profesyonel olarak bakılıyor. Bakımını yapamadıkları için her yıl 250 yaşlıyı aileleri sokağa bırakıyor.” Bu gün yaşlı istismarını geçim kaynağı yapan çeteler türemiştir. Yaşlıların toplum içinde ya da ilişkide olduğu kurumlarda, bakımevlerinde, huzurevlerinde aşırı ilaç verme korkutma dayak gibi şiddet ve istismara uğrama oranları artmştır. DSÖ göre(2011) “Türkiye’nin de içinde olduğu 46 ülkede her gün 10 bin yaşlı, her yıl 6 milyon yaşlı fiziksel şiddete, 29 milyon yaşlı psikolojik istismara maruz kalıyor.8 bin 500 yaşlı öldürülüyor.”

Türkiye’de iki milyona yakın yaşlı sosyal güvenlik sisteminin dışında. Ekonomik ve sosyal güvenceden yoksun. Kamu emeklilerin de ekonomik güvencesi ve sağlık hakkı 2008 yılında yürürlüğe giren Sosyal Güvenlik Reformu ile yok edildi. Kamu emekliliğinin kuralsız esnek güvencesiz hale getirilmesi sayıları 11 milyonu aşan emeklilerin %75 ini yoksullaştı. Yoksulluk toplumsallaştı. Yaşlılara şiddetin önüne geçmenin öncelikli şartı yaşlı yoksulluğunun tüketilmesidir. Çünkü yoksulluk en aşağılayıcı şiddettir. Devlet,  sermayeye kaynak aktarıp devasa yaşlılık ekonomisi alanı yaratırken, “yaşlılara aileleri baksın” diyor. Türkiye’de ailelerin (TAYA 2011) % 93 ünün geliri 2500 liranın altında. Yaşlısına bakacak durumda değil. Yaşlı bakımı yönetmeliği yaşlıya bakım değil, yaşlının durumundan yararlanma ve yetersiz muhtaçlık yardımı var. Bu yönetmelik yaşlıya saygısızlık aileye çiledir. Devlete maliyeti yüksek oluyor gerekçesi ile huzurevleri kapatılacakmış. Bu kadar ihtiyaç varken kapatılması ciddi sosyal sorun yaratır. Gündüzlü, yatılı bakımevlerinin sayıları artırılmalı ve insan onuruna yaraşır ve isteyen yaşlının kalabileceği yerler haline getirilmelidir. Özel huzurevleri yönetmeliği değiştirilmeli, uluslararası standartlara uygun hale getirilmelidir.

Belediyeler Yasal Görevlerini Yerine Getirmeli

Kentsel ortamda değişen yaşam biçimlerine bağlı olarak yaşlı bireylerin sürekli değişen, dönüşen kent dinamiğine uyum sağlamaya çalışmaları, yaşlıların fiziksel, sosyal, ekonomik psikolojik birçok sorunla karşı karşıya bırakıyor. Sorunların çözümünde belediyelerin sadece üçte biri yasal sorumluluğunu yerine getiriyor. Bunların da %50 si de yetersiz. Genellikle evde bakım hizmeti öne çıkıyor sağlık hizmeti yok. Bakımevleri, bakım merkezleri yok. Kentler yaşlılar için güvensiz. Kaldırımlar yürümeyi zorlaştırıyor. Yeşil alan parklar yetersiz. Ev içi tamirat, refakatçi hizmetleri yok. Nüfusun %54 ü belediye hizmetlerinden habersiz. Her belediye yaşlı bakım hizmeti ağı kurmalıdır. Daha çok şiddet ve istismara uğrayan Alzheimer, demans hastaları için gündüzlü, yatılı bakımevleri açılmalıdır. Yaşlılar için ulaşımı kolay iletişim kanalları oluşturulmalı. Yaşlıların aktif ve sağlıklı yaşlanmalarını sağlayacak “Yaşlı Dostu Kentler” yaratmak için çalışılmalıdır.

Emniyet görevlileri, sağlık çalışanları şiddet konusunda eğitilmeli. Şiddete maruz kalan yaşlının korunması için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalı ve aktif hale getirilmeli. Şiddet mağduru yaşlıların Devlet koruması ve bakımına alınarak insanlık onuruna uygun yaşama koşullarının sağlanmasına acil ihtiyaç vardır. Sağlıklı bir toplumsal yaşam için emeklilik sistemi, çalışma hayatı, sağlık sistemi ve sosyal politikalarda reformlara ihtiyaç var. 2007 yılında uygulanmaya başlanan “Türkiye’de Yaşlanma ve Yaşlılık Ulusal Eylem Planı”  uluslararası kriterlere uygun, gerontoloji  biliminin esaslarına göre yeniden düzenlenmelidir. Sağlık Bakanlığı “yaşlılıkta bakım hizmeti” anlayışını değiştirmeli. Çünkü yaşlılık hastalık ve özürlü olmak değildir, yaşanılması gereken doğal bir süreçtir. Yaşama ve yaşlıya “saygı” sözcüğüne toplum olarak yeniden anlam kazandırmalıyız. Herkes gibi yaşlılarımız da toplum içinde itibar görmeli güven içinde yaşamalıdır. Sömürüden, fiziksel, zihinsel istismardan uzak tutulmalıdır. Bu toplumsal  görevdir, sosyal sorumluluktur.Herkese sağlıklı yaşama ve yaşlanmalar diliyoruz.


Konuyla ilişkili diğer makaleler