Ülke Gerçekliği İçinde Toplumsal Dinamikleri Kavramak...

Ülke Gerçekliği İçinde Toplumsal Dinamikleri Kavramak...

Ülkemiz devrimci işçi hareketi başladığı tarihlerden günümüze önemli deneyimler biriktiriyor. Osmanlı’dan cumhuriyete geçişle de, mülkiyet ilişkilerinin kapitalist biçimi otoriter yapısını sürdürdü. Bunun nedeni kapitalizmin bağımlı ve işbirlikçi gelişmesi ve burjuva demokratik dönüşümlerin oluşamaması yanında, emek güçlerinin örgütlülüğüyle de ilgiliydi. Çok partili sisteme geçişle birlikte demokrasiyi sadece seçimle tanımlayan anlayış kurulu sistem partilerince aynı içerikte uygulandı… Seçimlerle demokratik bir toplum olunduğu  iddiası, halk muhalefetinin kabardığı dönemlerinde nasıl bir biçim aldığını emekçiler acı deneyimleriyle yaşadı.

Darbe dönemlerinden seçimli dönemlere geçiş, değişik toplumsal katmanların örgütlü bir güç haline dönüşme düzeyi demokratik kazanımları kalıcı hale getirebilirdi. Ne yazık ki ülkemizde güçler dengesinin demokrasi lehinde kalıcılaşamadığı bu dönemler yeni otoriter biçimlere geçişi engelleyemedi.  Yakın tarihimizde seçim sonuçlarını bile tanımayan cüretkarlık karşısında demokrasi güçleri, egemen sınıfın yaklaşımlarından arınmış birleşik bir hat üzerinden yığınların örgütlenmesine yönelik çabaları önceleyen mücadele biçimleri geliştiremedikçe, demokrasiyi kazanmak ve kalıcılaştırmak zorlaşacaktı.

Geçtiğimiz yerel seçimlere bu bilinç üzerinden hazırlanırken yerellik ve demokrasi tartışmalarını iki sistem içi blok (Cumhur-Millet) üzerinden daraltmak yanlışlığına karşı, diktatörlük ve demokrasi mücadelesi ekseninde ele alıp genişletmek seçim sonrası mücadele perspektifini de sunuyordu aslında. Burjuva demokrasilerinde çokça dile getirilen düşünce, ifade özgürlüğü ve değişik düşünüşlerin örgütlenme alanlarının genişlediği savı bırakın pratik karşılığı, söylemde bile kovuşturma, hapsedilme korkusuyla unutturulurken, ülkemiz toplum durumu demokrasi zemini üzerinde en geniş kesimin ortaklaşmasını zorunlu kıldı. Yapısı gereği kapitalist devlet erkini kullanma biçimindeki avantajla çeşitli burjuva guruplarının farklılaşması, tarihsel gelişiminde değişik anlayışlar ortaya çıkarabiliyor… Değişik ülkelerde sınıf ilişkilerinde farklar oluşabiliyor… Değişik burjuva kümeleşmeleri arasında guruplaşmalar olabiliyor... Ek olarak ideolojik kültürel gelenekler farklı düşünüş biçimlerine zemin hazırlayabiliyor. Burjuva kesimi  içinde oluşan bu kümelenmeler farklı siyasal tercihlerin, farklı burjuva partilerinin oluşmasının da nesnel nedeni…

Kapitalist sosyo- ekonomik yapılarda egemenlerin yekpare olmayan bu durumuna karşın burjuva düzenini savunmada, emek karşıtlığında aynı tepkiyi verdiklerini, birlikte davrandıklarını biliyoruz. Tam da bu noktada hak mücadelesi ve kapitalizmin sınırlarını demokrasi lehine genişletmede takınılacak tutum nasıl olmalı… Demokrasi mücadelesinin maddi taşıyıcısı nedir, kimlerdir sorusuna verilecek yanıt bu soruyu açıklayabilir elbet. Yerel seçimlerde diktatörlük karşıtı yapılanmalar, burjuvazinin değişik kanatlarından emek örgütlerine kadar uzanan geniş bir kesimi kapsadı. Bir bakıma ilkesiz oluşan bu durum burjuva partilerince devrimci-demokrat ve sosyalistleri dışlama çabalarıyla demokrasi anlayışları ve sınırı çizilirken, diktatörlük karşıtlığını sistem içine hapseden çabanın da ürünüydü. Saray karşıtlığı üzerinden seçim çalışması yürüten burjuva parti mensuplarına,  uzun soluklu bir demokrasi mücadelesi hattını tarifleyen devrimci demokrasi güçlere; “bizim partimizde yer alın veya bizim pratik hattımızda mücadele verin” yaklaşımları yığın ilişkilenmesinde önemli problemler ortaya çıkaracaktı. Halbuki yerel demokrasi, çevre, şehircilik, inanç, Kürdistan illerinde kayyum sorunu, işsizlik, toplumun demokratik yeniden organizasyonu v.b.  konularında farlı davranış şekillerine örgütsel ve ideolojik olarak saygı demokratik ortaklaşmanın olmazsa olmazıydı. Devrimci demokratik güçler, sosyalistler bu yaklaşım üzerinden, bir partinin kazanmasını aşan ve demokrasinin kazanılması mücadelesi perspektifiyle çalışmalarını yürüttü. Seçimlere ilişkin önemsiz gibi gözüken bu durum insanların gündelik yaşam sorunları konusunda saray karşıtı gibi gözüken daha önce oy verdikleri partileriyle de güven sorunu yaşaması ve oluşan küskünlükler sandığa gitmeme tavrını besleyecekti. Devrimci demokratların, sosyalistlerin saray karşıtı partileri kapsayan ve aşan noktadan otokratik yapıya karşı demokrasi mücadelesi perspektifi küskün kesimin de sandığa gitmesinin nedeni oldu. Çıkan sonuçlarla bir nefeslenme bile olsa bu çabaların önemini görmek gerek…

Aslında uzunca bir çalışmanın konusu olabilecek ‘demokrasi mücadelesinin taşıyıcısı’ sorusu devrimci demokrasi ve sosyalist cenahın da önemli bir konusu. Burjuva toplumunun farklı tarihsel süreçlerindeki sınıf ilişkileri, değişim dinamiklerini yeniden tanımlamayı gerektirebilir. Fakat ilkesel anlamda değişimin motoru olabilecek karşıtlığı-katmanları yok sayan noktadan teoriler üretmek işin başında yanlış yola sapmak olacaktır. Yüzyıllardır idealist felsefe maddesiz hareketi tanımlamaya çalıştı. Doğadan maddeyi atabilselerdi her şey yoluna girecekti. Yakın tarihte elektriğe sarıldılar, işte maddesiz hareket diye. Enerjinin her biçimi maddenin farklı düzeyde devinimi olduğu kanıtlanınca başka yollar aramaya başlandı… Birde sınıf savaşı ve işçi sınıfı kavramları yok edilebilse!… Toplumsal meseleler de böyle. Sınıf savaşı ve işçi sınıfı değişimin, gelişmenin taşıyıcısı-itici gücü olduğu  kavranamazsa değişimin kitlesel öznesi  de oluşturulamaz. Burjuva toplumundaki değişimler bir yandan o toplum içinde demokrasi sınırlarını geliştirecek, kazanımları kalıcılaştıracak maddi gücün sermaye birikiminin ana kaynağı emek ve onun etrafında birleşecek diğer ezilen ve dışlanan katmanlar olduğu tespiti üzerinden bir hat oluşturulamadıkça, kapitalizme aşan seçeneklerde oluşturulamaz…

Demokrasi havadan gelen bir meteor değil. Bir toplumda ezilen, dışlanan o toplumu ileriye devindirecek güçlerin kendilerini var etme mücadelesidir. Ülkemizde bu güçler başta işçi sınıfı olmak kaydıyla ezilen ve dışlanan tüm kesimlerdir. Kapitalist toplumda farklı burjuva kesimlerinin aralarında yaşadığı çelişkiler demokrasi güçlerine fırsat sunabilir. Böylesi dönemlerde sınıfın ve demokrasi güçlerinin örgütlenmesinde kalıcı bir ilerleme sağlamıyorsa kazanılan bir şey de olmayacaktır. Sadece bir yerlerden seçilme hedeflemesiyle oluşturulan politikalar demokrasi mücadelesine katkı sağlayamayacaktır.

Ülkemiz, demokrasi ve diktatörlük karşıtlığı üzerinden yeni deneyimler yaşayarak bir süreçten geçiyor. Yerel seçimlerinden önemli illeri yitirerek büyük moral çöküntüsüyle çıkan iktidar, bu alanları karanlık tezgahlarla terk etmek istemiyor. Bu oyunlara fırsat vermeyecek olan demokrasi güçlerin örgütlülüğüdür. Gerçek demokrasi mücadelesinin taşıyıcısı işçi sınıfı ve diğer kapitalizm karşıtı güçler kazanımları koruyacak maddi bir örgütlülük seviyesine ulaşmadıkça demokrasi kazanılamaz, korunamaz. Bu sorumluluk ve bilinç üzerinden birleşik demokrasi mücadelesini örmek önümüzde duran en acil görev olmalıdır…


Konuyla ilişkili diğer makaleler