1 Mayıs’ın Ardından…
Rejim, Pandemi’yi gerekçe göstererek İşçi Sınıfı’nın Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs’ı yasakladığını zannetti. Yanıldılar… Unuttular ki tüm yasaklamalara ve sözde Pandemi tedbirlerine rağmen işçi sınıfı tezgah başındaydı. Her fabrika, atölye, tersane, maden, şantiye ve her işçi yatağı mahalle birer 1 Mayıs Alanı’na dönüştü. 1 Mayıs yasak tanımadı.
Bu yıl Taksim 1 Mayıs Alanı’na çıkmak, 1 Mayıs Alanı yasağını kırmak için geçmiş yıllara göre çok daha fazla direniş gelişti. Sadece gözaltı yaptıkları 286 direnişçi açıklandı. Bir de gözaltı edilemeyenler var. Direnişçi işçiler ve işçi sınıfının yolunda mücadele eden gençler ile kadınlar sınıf savaşımının yüz aklarıdır.
Hiç bir kazanım bedel ödemeden, savaşmadan, mücadele etmeden, direnmeden kazanılamaz. Türkiye işçi sınıfının gerek tarihsel, gerekse de yakın geçmiş tarihi bizlere bunu öğretti. Yakın tarihimizde 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi ile başlayan, MESS ve DGM grevleri ile süren gelenek bize değerli deneyler bıraktı. Nasıl ki 12 Eylül sonrası her şeyi göze alarak direnmemek ve sürmekte olan grevleri sonlandırmak yenilginin başlangıcı olduysa…
Gönül isterdi ki bu geleneğin birikimlerinin üstüne oturanlar da bu dersleri çıkarabilselerdi ve 1 Mayıs günü İçişleri Bakanlığı izniyle Taksim Anıtına selam duracaklarına 1 Mayıs Alanı’na zorlayarak çıkmaya yönelselerdi. Başta, DİSK Merkez Yürütme Kurulu, Genel Yönetim Kurulu ve Başkanlar Kurulu olmak üzere, DİSK’e üye işkolu sendikalarının ve DİSK’in tüm yöneticileri, fabrikalarda, mahallelerde 1 Mayıs buluşmalarına katılsalar, bu kutlamaları daha da güçlendirseler ve gerçekten bir mücadele alanına dönüştürselerdi.
Bilinmelidir ki, sınıf mücadelesinde elde edilecek tüm kazanımlar mücadele ve direniş ruhunun fiilen ne kadar etkin olacağına bağlı olacaktır. Değilse daha on yıllarca sınıf hareketinin üzerindeki ölü toprağının kalkmaması edebiyatı yapılacaktır. Önümüzdeki dönem sınıf savaşım süreçleri bunun böyle olmayacağını kanıtlayacaktır.