Adalet ve Barış İstiyoruz!
“Sağ olduğumuz sürece davamızdan vazgeçmeyeceğiz. Biz sadece adalet ve barış istiyoruz.“
Fadile Tosun
Takvimler 28 Aralık 2011’i gösteriyordu. Bir haber düştü ajanslara. “Saat 21.39 ila 22.24 arasında, Türkiye ordusu Irak sınırında kaçakçılık yapan bir grubun üzerine dört adet bomba bıraktı. Grupta 38 erkek ve çocukla en az 50 katır bulunuyordu. Katırlar petrol ve sigara taşıyordu. Sadece dört kişi hayatta kalabildi. Ölenlerden 19’u henüz reşit bile değildi.”
Herkesin hatırlayacağı gibi yer Roboski’ydi, ölenler Roboskili Kürtler. Önceleri yöneticilerde bir sessizlik; arkasından grubun PKK’li olduğu açıklaması, arkasından yukarıdaki haber yayıldı. Aradan geçen 4 yılda ailelerin adalet beklentilerine yanıt olabilecek, sorumluların tesbiti ve cezalandırılmalarına yönelik hiçbir olumlu gelişme olmadı.
Peki neler oldu bu süreçte? Bombalama olayında grupta yer alan ihtiyar, genç, çocuklar öldürüldü. Yine aynı grupta yer alan bombalamadan arta kalan katırlar, alınan kararlar gereği, yapılan operasyonlarla telef edildiler. Daha geçenlerde köyde birçok katır infaz edildi ve görüntüleri sosyal medyaya düştü. Roboskili anneler bütün engelleme girişimleri ve baskılara rağmen her hafta adalet istemeye devam ediyorlar. Köye defalarca baskınlar düzenlendi ve köylüler gözaltına alındı. Bazı çocuklar dövüldü, işkenceden geçirildi.En son olay, durumun vahametini göstermektedir. Yeni dönem milletvekili seçilen ve bu köyün bir çocuğu olan Sayın Ferhat Encü, herkesin ve medyanın gözü önünde tehdit edilmiş ve askerlerce darp edilmiştir. Bu durum 3 açıdan kabul edilemez: 1-Herhangi bir saldırı, karşı koyuş olmadığı halde bir insanın bu şekilde bir uygulamaya tabi tutulması kabul edilemez. 2-Bu uygulamaya tabi tutulan kişinin bir milletvekili olması, seçilmişlere ya da seçenlere yapılan bir saldırı olması açısından kabul edilemez. 3-Askerin “siz hainlerin vekilisiniz” ifadeleri bir partiye hainlik suçlaması getirmesi ve ötekileştirmesi açısından kabul edilemez.
Buradan; yapılan tehdit ve saldırıyı kınıyor ve sorumluların bulunmasını talep ediyoruz.
“Yaşam Hakkına Saygı Nöbeti”nin 25. sini tutmak üzere toplandığımız bugün, sizlere, yine Roboski’de katledilen Selahattin (Karker) Encü’nün mektubunu okuyacağız.
İstatistik değil “insan”ım! Benim de bir hikayem var... Ben Karker Encü’yüm
Bilirsiniz, yeni doğan çocuğun göbek bağı kesilip nereye atılırsa çocuğun o işi daha iyi yapacağına inanırlar. Alıp göbek bağımı üniversiteye götürme fırsatları olmamış ki, kim bilir ben doğarken babam ne iş yapıyordu. Herkesin ırgat gibi çalıştığı buralarda, benim göbek bağımı, alın terlerini karıştırdıkları hasatın içine atmış olmalılar ki kendimi bildim bileli çalışırım. O yetmemiş, tutup adımı da Karker koymuşlar. İsmi ile müsemma bu olsa gerek. Karker; yani işçi, yani emekçi, yani toprağın, buğdayın, başağın, ‘’kaçağın’’ adamı. Çobanlık, dükkânda çıraklık, inşaatta ustalık ve en son sınırda ‘’kaçakçılık’’...
Geçenlerde köyden gurbete düştü yolum. Çalışmak için elbet. Lakin şu özlem yok mu şu özlem? Anamı özledim, babam gitmedi gözümün önünden, kardeşim Özlem burnumda tüttü de dayanamayıp geri döndüm.
Bize ‘’kaçakta’’ denilse bu işi yapacak, gece gidecek ama dönüp yine ailemin arasında olacaktım. Devletin deyimi ile kaçakçılık yapacaktım ha. Ama Allah da biliyor ya kaçakçılık değil, bizim ekmek kavgamızdı bu.
Ben Selahattin Encü’yüm
Annem Karker, kimliğim Selahattin dese de aslında ben 34’den biriyim. Katledilen ve cenazesi en son kaldırılanım. Özlemlerimi soğuk toprağın bağrına gömen ve katırıyla ölenlerdenim.
Belki kızacaksınız ama bir çift sözüm var; Eğer beni öldüren bombalar adalet’i de öldürmediyse, Adalet talep ediyorum... Herkesin hakkı değil mi adalet?
Yoksa; O kocaman, pahalı bombalarını beni öldürmekte harcadığı için devletten özür dilemeli, hedefi şaşırmayıp beni öldürdüğü için Genelkurmay’a teşekkür mü etmeliyim!?
Biz insan hakları savunucuları Roboski’ ye adalet gelinceye kadar, bu işin peşini bırakmayacağız!
İNSAN HAKLARI DERNEĞİ / İZMİR ŞUBESİ