Arazi ve Emlak Vurgunu: Darbeciler “Dışarı”, Yağmacılar İçeri mi?
Türkiye’nin tarihinde ordunun hiyerarşik düzen içerisinde darbe yapması alışılagelmiş bir durum...
Öncelikli hedefi komünistler, ilerici güçler ve işçi sınıfının örgütlü mücadelesi olan 12 Eylül darbesi sonrası ordunun devlet üzerindeki etkileri, sınır tanımaz gücü AKP iktidarı ile birlikte “el değiştirmeye” başladı görüntüsü verilmeye çalışıldı. Ordunun “mevzi kaybetmesi” birçoğumuzun kulağına hoş gelmekle beraber yerine gelen de gideni aratmayan bir konuma geliverdi diye düşünebilirsiniz. Bu bizi yanıltmasın. Bugünkü iktidarın yolu 12 Eylül faşist diktası tarafından döşenmiştir. Son dönemde Ergenekon ve Balyoz generallerinin anlaşmalı, uzlaşmalı tahliyesi gerçeğini görmezden gelemeyiz.
Konumuz siyasi iktidarın el değiştirmesinin irdelenmesinden çok, erkin “yeni” sahiplerinin temsil ettikleri sınıfın değişmediğini, kapitalizmin kendini sürdürme konusundaki tüm saldırganlığını ve ahlaksızlığını barındırdıklarını belirtmekle yetinelim.
Hatta son dönem, son on iki yıldır sürdürülen rant politikası zirve yaparak şehir merkezlerinde kalan kamu arsalarının yanı sıra askeri alanlar ve lojmanlara yönelerek “ordunun elindeki bu güzelim rant alanlarını kurtarma süreci” başlatılmıştır. Kuşkusuz ki generallerin de “görülmesi” şartıyla.
Öncelikle İstanbul’da başlayan bu atak, Kayseri, Van gibi şehirlere de yayılarak gelişmektedir. Ordu geleneksel olarak şehirlerin manzarası en güzel veya en merkezi yerlerini işgal edegelmişti. Bu İstanbul’da, Ankara’da, Bodrum’da, Antalya’da, Trabzon’da, Kocaeli’de, Diyarbakır’da... her şehirde böyledir. Bu rant alanları değerlendirilmez mi?
İstanbul’da, Osmanlının Abdülhamit zamanında kurulmuş ilk sanayi tesislerinin bulunduğu Kazlıçeşme arazisi ordudan alınıp yeni imar planıyla çoktan yandaş bir şirkete pazarlanmış durumda. Bildiğimiz kadarıyla proje çalışmaları da tamamlanıp inşaat sürecine geçilmekte.
İstanbul rantının kalbi, bilindiği gibi Büyükdere Caddesinde atmaktadır. Bu caddenin önemli noktalarından birinde, iktidarın maharetli elinin değmesini bekleyen iki kıymetli arsa karşı karşıya durmakta. Zincirlikuyu mezarlığına sıra ne zaman gelir bilinmez; ancak karşısındaki Askeri Lojmanlar rantın çağrısına fazla dayanamadı. Hiç şüphe etmeyelim ki kısa bir süre içerisinde de buranın ihalesi yapılır ve yeni yüksek binalarımız caddedeki yerini alır.
Askeri alanlar İstanbul’un yağmalanmasının önündeki son kaleler değil elbette. Askerlerin bu arazileri ve emlakları “kaybetmeleri” bizi rahatsız etmiyor. Bizi rahatsız eden bu arazi ve emlakların çevre sorunları ve halkın gerçek ihtiyaçları dikkate alınmadan rant amacıyla yağmacı emlak çetelerine göstermelik ihaleler yoluyla devredilmesidir.
Yağmacılar karşılarına güçlü bir halk hareketi çıkmadığı sürece, egemenler, bu alandaki yaratıcılıklarını sürdürmeye devam edecek gibi duruyor.
Atlas dergisinin özel ek olarak yayınladığı İstanbulun uydu fotograflarında AKP iktidarı süresince şehrin nereden nereye geldiği ürkütücü bir biçimde gözükmekte... (Fotoğraf:1)
AKP iktidarını hedef alırken 12 Eylül iktidarlarının da çok farklı olmadığını üstteki bir başka karşılaştırmada görmek mümkün. (Fotoğraf:2)
Gidişatın yönü değişmez ise şehrimizi ve içinde yaşayanları mutlu bir son beklemediği açık... Mutlu sonların da kendiliğinden oluşmadığı, ancak ve ancak halkın örgütlü mücadelesinin sonucu elde edilebileceği en azından biz Komünistler tarafından bilinmekte...