Başımızda Esen Sevda Yeli Değil, Savaş Rüzgarıdır...

Başımızda Esen Sevda Yeli Değil, Savaş Rüzgarıdır...

Çok kötü! Akan kanın ardı arkası bir türlü kesilmiyor. Asker, polis, gerilla, çocuk, genç, yaşlı ve kadınlar savaşta ve çatışmalarda yaşamını yitiriyor. Planlanarak veya provokasyon yaratılarak katlediliyor. Bu kan deryasını yaratan, ondan nemalanan, sınıfsal egemenliğini sürdüren ve pekiştiren burjuvazidir.

Burjuvazi, bugün kan deryasında besleniyor. Halk kitleleri, gerçeklerin bilincine varmaması için propagandasını çok ince ve kirli yürütüyor. Halkın değer yargılarıyla oynuyor. Dün elinde dini kitabı sallayanlar, bu gün bayrağı sallıyorlar. Bu memlekette din mi elden gidiyor? Hayır. Peki, bayrağa mı saldırılıyor veya ayaklar altına mı alınıp kirletiliyor mu? Yok öyle bir şey. O zaman sorası geliyor insanın, nereden çıkıyor bu din ve bayrak ‘sevdası’? Bilirsiniz, kedi bir hayvandır. Yaptığı pisliğinin üstünü örter. Utancından mıdır, terbiyesinden midir veya içgüdüsünden midir yapar bunu. Yönetenlerin dine, bayrağa ve değer yargılara sarılmaları ‘hayır’dan değil, şerdendir.

Cızîr’de kirli bir tezgah sergilendi. Katliam yapıldı. 7 Eylül’de kapısının önünde vurularak öldürülen Cemile Çağırga’nın annesi, “O gece kızımın cesedini koynuma alarak uyudum.” “Uyudum” diyor ama ben gerçekten uyuduğuna uyuyabildiğine inanamıyorum. Yüreği acılı, beyni bitkin ve vücudu yorgun bir insan, özellikle o bir anne ise nasıl uyuyabilir?

Eylül ayı güzel bir aydır; bereketiyle, hüznüyle, umutların yeşermesiyle... Eylül ayı ile birlikte kavurucu sıcaklar etkisini yitirir, havalar serinlemeye başlar, tatil dönemi biter, okullar açılır, çocuklarımız okula yeniden başlar, arkadaşlarıyla buluşur, boş sıralar yeniden dolar. Sadece sınıflar okullar değil, mahalleler, sokaklar, alanlar ve her taraf cıvıl cıvıl olur. Trafik bile yoğunlaşır ve herkes hisseder okulların açıldığını. Sanki tatile çıkan çocuklar değil de yaşamın kendisiymiş gibi bir durum çıkar ortaya. Ne yazık ki Eylül, eylül olmaktan çıkmış.

Cemile, yok artık! Okula gitmeyecek! Cemile’nin annesi eylül’ü ve güz mevsiminin has güzelliğini doyasıya yaşamak yerine acı ve keder içinde geçiriyor. Cemile katledilen ne ilk çocuğumuzdur ne de sonuncu olacağa benziyor. Nerden biliyoruz bunu? Her gün ölüm haberleriyle yatıp kalktığımızdan.

Katliam! Eğer katliamlar devlet eliyle yapılıyorsa bir ülkede, o ülke halkının işi zordur. Özünü savunmaktan başka çare kalmıyor kendisine.

Eylül ayının ilk günlerinde “şehit” haberlerinin ardından gelen cenazelerle birlikte bir milliyetçilik histerisi dalgalandı, bayrak asma furyası sürüyor. Kürtlere karşı bir sendrom başladı. Bu dar siyasete sığınanlar evlerinin, işyerlerinin kapılarına, pencerelerine, korkuluklarına Türk bayrağı, çoğunlukla da Atatürk’lü bayrakları astılar. Sanki yeni bir 12 Eylül askeri darbesi yapılmış gibi geliyor insana.

Türkiye, ucuz işgücü cennetidir! Böyle diyor, kapitalistler ve de emperyalizmin uşağı işbirlikçiler. İşgücü, emek ucuz olunca yurttaşın canının değeri olur mu hiç?

Bu devran böyle sürmeyecek. Herkes er veya geç yaptığı vahşetin, döktüğü kanın hesabını verecektir. Hiç kimse unutmasın bunu.

Aman çocuklar, okullar açıldı. Derslerinize çok iyi çalışın! Geleceği siz kuracaksınız. Bugün başımızda esen sevda yeli değil, savaş rüzgarlarıdır. Bu rüzgarı bertaraf edecek güç, pırıl pırıl gözlerdir, analardır, yaşamı yeniden yoğuran, harmanlayan ve dönüştüren emekçilerdir. Pırıl pırıl bir yürek taşıyanların, anaların ve yaşamı yeniden yaratan nasırlı ellerin savaşın rüzgarını, kirli bulutlarını dağıtanların buluşma yeri “DEMOKRASİ ve BARIŞ BLOKU”dur. Burada yer alanlar, gönüllü insanlardır. Atama yoluyla gelmezler. Burada koltuk, yüksek maaş, her hangi bir rant ve ayırma kayırma yoktur. Yüreğin sesi, barışın sıcak yüzü, insanlık sevdası vardır.


Konuyla ilişkili diğer makaleler