Demokratik bir yaşamı hep birlikte kuracağız!

Demokratik bir yaşamı hep birlikte kuracağız!

Kürt halkının, işçi sınıfının, emekçilerin, ezilenlerin ve kadınların mücadelesine karşı uygulanan baskı ve şiddet katmerleşerek devam etmektedir. AKP-MHP iktidarı tarafından her ne kadar baskı ve şiddet artırılmaktaysa da Kürt halkının, emekçilerin ve kadınların mücadelesinin/direnişinin önünde hiçbir barikat duramamaktadır.

Yüz yıllık tarihinin en derin krizini yaşamakta olan ülkede enflasyonun, yoksulluğun, hırsızlığın, talanın, şiddetin ve toplumsal çürümenin had safhaya ulaştığı bir dönemde Maraş Depremini yaşayan ve iktidarın acizliğini, ayrımcılığını, ırkçılığını ve ikiyüzlülüğünü yaşayan halk yığınları yeniden düşünmek zorunda kaldı.

Yaşadıklarıyla ve gözleriyle çok şeyi görerek öğrendi. “Bir musibet bin nasihatten evladır.” der, bir halk deyişi. Kararsız kalmanın, kurtarıcı beklemenin, itaatin ve biatin had safhaya ulaşması yığınlarda yılgınlığı doğurur ve bireysel çıkışları tetikler. Devrimci öncülüğün olmayışı veya yetersizliği her zaman yığınları durağanlığa, çürümeye ve popülizme sevk eder. Dini hassasiyetler ve milliyetçilik üzerinde yapılan bir politikayla yoksul ve ezilen yığınları yüz yıldan beri peşinde sürüklemeyi başaran gerici, ırkçı ve faşist devlet partileri ve iktidarları onların desteğiyle ayakta kalmaktadır. Günden güne baş aşağı inmekte olan AKP’nin arkasında güçlü bir yığın desteği olmasaydı yirmi bir yıldan beri iktidarda kalamazdı. Bugün AKP-MHP iktidarı ölüm kalım meselesi haline gelmiş bulunmakta. Bu gidişatı durdurmak ve tersine çevirmek için uyuyan devin uyandırılması gerekiyor. Ve her şeyden önce iktidarın/devletin/burjuvazinin kirli propagandasının zehirli oku kırılmalıdır.

O halde ülkenin bataklıktan kurtarılması, halkların özgürleşmesi ve işçi sınıfının örgütlenerek üretimden gelen gücünü kullanarak tarihsel devrimci misyonunu yerine getirmesi nasıl mümkün olabilir? Başka bir deyimle uyuyan büyük dev nasıl uyandırılabilir? Bütün mesele burada!

Birincisi, bütün ilericiler, devrimciler ve sosyalistler eleştiri/özeleştirisini vermekle yükümlüdür. Sağduyulu davranarak geçmişe ve günümüze önyargısız bakmalı, olaylar ve olgular doğru değerlendirilmeli, bir insan bir devrimci olmanın sorumluluğuyla görev alarak işini muazzam ve kusursuz yapmak için elinden geleni yerine getirmelidir. Teori, pratik içindir. Yaşamla buluşmayan bilgi, bilgi değildir. Beyinde bir yük, yürekte bir dert ve gözler için bir sistir.

İkincisi, büyük dev (işçiler, emekçiler, kadınlar, gençler, açlar, yoksullar, işsizler ordusu) bir devrimci etkiyle, sıcak insani bir dokunmakla uyanır. Hepiniz bilirsiniz ki koca dev, bir sinek vızıltısıyla, bir karın uğultusuyla bir kuş cıvıltısıyla uyanmaz.)) Derin olur, koca devin uykusu. Devin geriye yaslanıp toprağa abanması da yeniden ayaklarının üzerine dikilerek şahlanması da ağır olmakta. Yani onlarca yıllık bir süreçtir. Bilinirse baharın kıymeti, bereketli olur harman güz vakti.

Üçüncüsü, şimdi bağlayalım sözümüzü; büyük devin uyanması için içimizdeki küçük devin uyanması gerekir. Nasıl mı? Yaşam aşkıyla yanarak, toprağa düşen yoldaşlarımızın bir hiç uğruna canlarını feda etmediklerini anlayarak, bu güneşli dünyayı bize, emekçilere, halklara zehir edenlere karşı büyük bir öfke duyarak ve işten, uykudan, eğlenmekten artan zamanımızı değil tam tersine ömrümüzü bütün boyutlarıyla mücadeleye, büyük insanlığa, savaşsız sömürüsüz, eşit ve özgür bir ülkenin ve dünyanın kurulmasına adayarak…  Çek gazeteci, edebiyat eleştirmeni ve komünist bir lider olan Julies Fuçik’in deyişiyle, “Katkımı nasıl artırabilirim?” sorumluluğuyla davranarak! Faşist Nazi cellatları tarafından kurşuna dizilerek katledilen bu yiğit insanın hücrede yazdığı  “Darağacından Notlar” adlı yapıtı bugün de yolumuzu aydınlatıyor. Canla, kanla, eşsiz bir inanç ve hırsla yazılmış olan bu yapıtı okumayan, okumak istemeyen ve bir daha bir daha okumak istemeyen bir devrimci var mıdır dünyada? Ve Nikolay Ostrovski’nin “Ve Çeliğe Su Verildi” adlı bir baş yapıt olan biyografik romanını…

Burjuvazi/egemen güçler sınıfsal çıkarı gereği her kim kendisine başkaldırırsa, insanca bir yaşam için mücadele verir, dik durur, onurlu yaşarsa baskılamaya, engellemeye ve yok etmeye çalışır. Dün Mustafa Suphi’leri katleden, Dersim Tertelesini yapan, Deniz Gezmiş’leri asan, Mahir Çayan’ları kurşuna dizen, Kemal Türkler’i katleden ve Sakine Cansız’lara suikast düzenleyen burjuvazi bugün de Kürt halkına karşı asimilasyon uygulayarak yok etmeye çalışmaktadır. Dolayısıyla işçi sınıfının, emekçilerin, ezilenlerin, devrimcilerin ve Kürt halkının düşmanı birdir, ortaktır. Bugün politik arenada halkların özgürlük bayrağını yükselten HDK ve HDP’ye karşı acımasızca sürdürülen kara propaganda ve saldırılar da özünde ülkede yaşamakta olan bütün halklara, işçilere, emekçilere, devrimcilere ve komünistlere yöneliktir. HDK/HDP, burjuvaziye karşı örülen bir duvardır. Faşizmin geriletilmesi, saldırıların durdurulması, açlık ve yoksulluğun yok edilmesi barış ve demokrasi mücadelesinin ivme kazanmasıyla mümkündür. Bu gerçeğin bilince olan AKP-MHP iktidarı devlet gücünü arkasına alarak, kara propaganda ile puslu bir hava yaratarak var gücüyle HDP ve Kürt halkına saldırmaktadır. HDP’nin kapatılması için dava açılması ve hazine yardımına bloke konulması burjuvazi, devlet ve iktidar işbirliğiyle olmaktadır. Bugün ülkede hava müthiş sisli! Kurt, puslu havayı sever.

Ülkeyi zindana çeviren bir avuç zengini, çeteyi, celladı ve haramiyi durdurmanın, saltanatlarına son vermenin yolu HDK/HDP’de örgütlenmekten, Emek ve Özgürlük İttifakı’nı büyütmekten ve en geniş emekçi, ezilen, yoksul, yurtsever ve devrimci güçlerinin demokrasi cephesini örmekten geçmektedir. Halkın depremini yaratarak halklara yaşamı zehir ve ülkeyi zindan yapan halk ve doğa düşmanlarını enkazın altında bırakmak gerekmektedir.

Bugünlerde 8 Mart Dünya Kadınlar Günü birçok yerlerde farklı etkinliklerle anılmaktadır. 21 Mart, Newroz yaklaşıyor, sonrasında 1 Mayıs. Cumhurbaşkanlığı Seçimi havası çoktan memleketi sardı. Öte yanda büyük deprem felaketinin acısı hepimizin yüreğini dağlamaya devam etmekte. “Dayanışma Yaşatır!”belgisi günlük yaşamda karşılığını bulmakta. Dayanışmaktan, mücadele etmekten ve örgütlenerek çoğalmaktan başka bir seçeneğimiz yok. Bugünün ekonomik- politik gerçeği ve depremde yaşananlar demokratik mücadelenin önüne haddinden fazla olanaklar ortaya sermiş bulunmaktadır. Malzeme ve acı gerçekler çok ve ortada… Önemli olan bunları devrimci politik bir öngörüyle bir sanatkâr titizliğiyle işleyip halka sunmak, halkı kazanmak ve demokratik bir yeni yaşamın kilometre taşlarını bugünden döşemektir.

Onun için parti örgütlerimizi daha da güçlendirmek görevi bizler için vazgeçilmezdir. Bu da bire bir çalışmalarla, aile ve hasta ziyaretleriyle, yüksek katılımlı halk toplantılarıyla, politik etkinliklerle ve koordineli bir çalışmayla olur. Bu tarzda bir çalışmayla halkta güçlü bir heyecanın uyanacağına inanıyoruz, demokratik yeni bir yaşamı hep birlikte kuracağımıza da. Devrimci demokratik bir politika ve yeni bir yaşamı kurmak aynı zamanda bir güven ve heyecan işidir.


Konuyla ilişkili diğer makaleler