Deprem İnsanları, Dayanışma Ve Çocuklar…

Deprem İnsanları, Dayanışma Ve Çocuklar…

Deprem İnsanları ve ÇocuklarYıkıntılar arasında dolaşan insanlar eski sokaklarını arıyor. Göçük altında kalanlardan umut kesildi. Birbirleriyle yaşlı gözlerle iletişim kuruyorlar sessizce. Meydan diye bilinen, takoz, beton parçaları, içine iyi kötü anıların saklandığı eşyaların serpildiği daracık alanı çevreleyen kahveler yok.

Oyunların gürültülü sesleri, nargile fokurtuları belleklerden silindi. “Kaç ölün var” sorusu bir selamlaşmaya dönüştü. İlk günlerin açı çığlıklarına sessiz kalanlar gösterişleriyle gelip, sessizce kayboluyorlar. İnsanlar susuz, aç, çadırsız. Yürekleri yangın yeri, ölülerini ararken, onlar yeni konutlar yapacaklarından söz ediyorlar. Ellerini ovuşturan sermaye gurupları, yalancı boyun büküşleriyle kazanacağı paranın hesabını yapıyor. Suçlarını örtme ve siyasi gelecek kaygısıyla iktidarını kurtarmaya çalışanlar, bir yılda bitiririz bu işi diyerek bilime meydan okuyor. Sermaye ders çıkarmaz, asıl olan çıkarıdır. Acılardan yüzlere yansıyan hüzün, çıkar guruplarının bayram günü olmuştur… Gelecek böyle heba edildi, gençlerin umudu kartondan yapılar arasına böyle gömüldü.

Siyasi kaygı ve maddi çıkar endeksli projelerin, acı deneyleriyle çözüm olmadığını yaşamını yitirerek, aç kalarak gördü bu ülkenin insanları. Bilim insanları her fırsatta günümüz teknolojisiyle depreme yüzde yüz dayanıklı binalar üretmenin mümkün olduğunu söylüyor. Sessiz bir baş eğiş içinde olunmamalı diyor. Yıkıntılar arasında ay ışığında yansıyan dilsiz bir sütun gibi durmayın diyor.

Yerel inisiyatifler yıkıntı ve şaşkınlığın arasından sıyrılıp daha deprem sabahı umutlu bir heyecanla çaresiz feryatlara ilk ulaşanlardı. Çıkarcıların yüzünü allak bullak eden bir dayanışma ile can suyuydu onlar. Geleceğin aydınlık düşlerine hizmet eden birlikçi bir bakışla yardıma çağırdılar dostlarını. Köylerden, mahallelerden, şehirlerden, sonra ülkelerden sesler geldi.  Tasalı ve kaygılı durumdan çıkışın ilk adımı böyle atıldı. Boyun eğmeyen bir halkın en kuşku duyulan yerinden, çıkarsız güven ve dostluğun adımları böyle örüldü. Sadece bir dayanışma değildi bu. Yaşamın en kanlı yerinden üretilen yeni siyasal yolun ilk adımlarıydı. Bin bir çeşit sinsilik ve ayrımcılıkla gözden çıkarılan kentler, boğmaya çalıştıkları halkların dayanışması ile yeni bir yaşamın taşları döşeniyordu… Tehdit edici suçlamalarla üç gün sonra bölgeye ulaştı yönetenler. Çaresizliklerini meydan okuyan kararnamelerle aşmak istediler. Kayyum atadılar yardım koordinasyonlarına, el koymayı denediler, dayanışma ağlarını boşaltmak istediler… Yenik bir komutanın şaşkın bakışlarıyla saldırmanın yollarını aradılar… Geçici bocalamalara rağmen halklar tarihte hiçbir dönem baş eğmedi. Gururla başını kaldırıp, tehditkâr bakış ve dillere direnerek hep yürüdü…

Zaman kavramının yittiği bir anda, göz kapaklarının inip kalktığı zaman kadar bile değil, düşlerimiz yıkıntılar arasında kaldı. Nerede kardeşlerim, annem babam nerede? Yarım kalan oyunlarım bozuldu. Işıklar birbirine karıştı, sonra bilinmez bir yolculuğa çıkartıldım. Gözkapaklarımı yumdum yeni bir yaşama, yaralarım sağalmadan. Çocuk yüreğimi aydınlatacak ışık kayboldu. Tek bir bakışla onca yalanlar içine atıldığını fark etmek, masum maskelerinin sahte gülüşlerinden bir parça umut dilenmek nedir bilir misiniz? Verimsiz süslü vaatlerin arasına sıkıştırılmış kayıp deprem çocuklarız biz. Yapayalnız, kimliksiz, dualar ininde kaybolmuş geleceksiz bir karanlık. Çıkarın bizi buradan!

İyi yürekli kibar bir insan yüzüyle sırıtıyorlar televizyon camından. Tedirgin bir kolaylıkla söylenen bazen yumuşak, despotluk ve tutkulu bir tehditle çözüm yollarını sıralıyorlar. Kurbanlarının geleceğini tasarladıkları karlı bir çukur kazıyorlar yeniden. Çok önceleri karara bağlanmış ballı derin düşünceler yalanlarla süslenip konuyor önümüze… Deprem kesintisi adında kanı emildi bu halkın… Nerede bu paralar. Yıllar geçti, yeniden başımıza çöktü damımız.  Yeniden göçük adlında kalan bedenlerimizi, soğukta çatısız titreyişimizi, acımızı, ağıtımızı sömürerek yardım şölenleriyle milyarlara el koydular… Yapılan hesaplamalar toplanan paralar ile, iki yüz binin üzerinde konut yapılabileceği söyleniyor. Onlarsa yapılacak yeni konutlar için yirmi yıllık vadelerden söz ediyor, borçlu olmalarına rağmen bu insanlar yıkılan eski damıma…

Konut bir insan hakkı olarak görülmedikçe, sosyal bir alan olarak sermaye birikiminin konusu olmaktan çıkarılmadıkça çözüm üretilemez. Bu anlayış içselleştirilmedikçe depreme dayanıklı konutlar da üretilemez. Emek sömürüsünün kölelik sınırlarına vardırıldığı bir ülkede, emekçilerin gelirleri kaliteli ve dayanıklı konut edinme olanaklarını yok ediyor. Deprem bölgesinin dayanışma ağları bu bakış açısıyla değerlendiriyor olan biteni, bu zeminden bilinç aktarıyor, örgütleniyor… Bu nedenle saldırıya uğruyor, engellenmek istiyorlar… Ama bir mum yakılmış, köşesini aydınlatıyor karanlığın. Buradan yürünecek... Oluşturulan yardım koordinasyonları büyüyecek. Kalıcı meclislere dönüşüp, doğrudan demokrasinin bir unsuru olarak halklar kendi sözünü özgürce söyleyecek… 

Bu çığlıklar, bu direnç karanlık bir gökte kaybolmamalı. Binlerce ışıyan bir mum gibi fışkırmalı yıkıntılar arasından. Çok açılar çekti deprem insanları. Ama dayanışma denilen hiç bitmeyecek bir örgü örüldü orada. Artık ülkenin bütün emekçileri ve halkların acısı haline dönüştü. Kapitalizmin sömürü, rant ilişkilerinin yıkım ve katliamı getiren sonuçları, bütün ülkenin eşitlik ve özgürlük mücadelesinin konusu oldu. Maraş merkezli yaşanan yıkım, bir deprem bölgesi olan ülkemizin diğer bölgelerinde de yaşanabilir. Depremin sonuçları yoksulları vuruyor çokça. Burjuva düzeninin ayrımcı ve sömürü ilişkilerine karşı birlikçi, dayanışmacı bir mücadele örgüsü örülmedikçe bu katliamın hesabı sorulamaz...

Deprem riski taşıyan bir ilçedeki girişimin iletisi geçti elime. Kapsayıcı ve bir meclis çalışması örneklemesiyle bu yazıya ekleme gereği duydum. Dayanışma sessizliğin sesidir, yaranın iyileşmeye dönük kabuğudur. En önemlisi başarmanın ilk koşuludur… 

Değerli Köy Ve Kent Sakini,

Maraş merkezli, on bir ilde yaşanan depremde resmi rakamlara göre elli bini aşkın ölüm, yüz bini aşkın yaralı ve milyonlarca insan yaşadıkları yerden göç etmek zorunda kaldı. Bu acıyı, depremden yüzlerce kilometre uzakta olsanız da sizlerde yüreklerinizde yaşadınız, yardımcı olmanın yollarını aradınız… Televizyon ekranlarında deprem bölgesinin acı çığlıkları, böyle bir durumun bir gün sizlerin de başınıza geleceği kaygısıyla bilincinize kazındı.

Bu ülkenin yaşayanı olan sizler, geçmişte Marmara depremine de tanık oldunuz. O günden onlarca yıl sonra yaşanan Maraş depremiyle görüldü ki, hiçbir ders çıkarılmadığı, önlem alınmadığıdır. Bilim insanlarının ısrarlı uyarılarına rağmen yetkililerin sessiz kalışı, deprem kuşağı olan ülkemiz yaşayanı olarak, sizlerin de yapacak şeyler olduğunun farkına varmanızdır…

Bildiğiniz gibi, depremin ilk günlerinde ülkenin her yerinden uzanan halkın yardımı ve gönüllülerin müdahalesi olmasaydı, yaşamını yitirenlerin sayısı katlanabilirdi. Bu örnek ve bilinçle yaşadığımız bölgenin deprem kuşağı üzerinde olduğu gerçeği, sizlere hazırlıklı olmanız gerektiği işaretlerini veriyor… Bizler ne yapabiliriz diyebilirsiniz? Şu bilinmelidir ki, deprem bir gerçeklik ve doğa olayıdır. Onlarca, binlerce yıl önce olduğu gibi, gelecekte de deprem yaşanacaktır. İnsanları öldürenin deprem olmadığını; çürük binalar, ihmal, aşırı kar hırsı ve yetkililerin görevlerini hakkaniyetle yapmadığından kaynaklı olduğunu bilmelisiniz.

Bu gerçeklik ve duyarlılıkla, ilçemizde halkın doğrudan katılabileceği bir DEPREM KOORDİNASYONU oluşturmanın yaşamsal bir ihtiyaç olduğunu düşündük. Bu kurumun temel görevi sizlerin deprem gerçeğiyle yüzleşmeniz, depremin değil çürük binaların öldüreceği bilinciyle şimdiden önlem almanızdır. Şöyle ki;

  -Mahallelerden, sitelere ve köylere kadar bir dayanışma ağının oluşturulması, en yakınımızdan başlayarak etrafımızda kimlerin yaşadığı ve depremle karşılaşma anında acil-seri bir haberleşme ve dayanışmanın gerçekleşmesini sağlamak,

  -Bulunduğumuz bölgelerde toplanma alanlarının gerçekçi bir şekilde belirlenmesi ve belli noktalara konteynırlar koyup depremde kullanılacak iş aletleri, ilk yardım malzemeleri, dayanıklı gıdalar vb. stoklanması için yetkilileri uyarmak,

  -Zayıf zemine yapılan binaların ve çürük, ruhsatsız yapıların tespiti için acil girişimlerin yapılması yönünde yetkilileri uyarmak,

  -Mevcut durumdaki binaların deprem testlerinin ücretsiz bir şekilde yapılmasını, ihtiyaç duyulan binaların makul fiyatlarla güçlendirilmesini sağlamak.

  -Yaşanan depremlerde kurtarma ekiplerinin hızlı hareket edemediği ve yeterli olmadığı görüldü. Bu nedenle genel deprem eğitimi yanında yaygın, anında kurtarmaya katılabilecek halktan insanların eğitilmesi yönünde girişimlerde bulunmak… 

Daha da çoğaltabileceğimiz bu taleplerin gerçekçi bir şekilde yaşama geçirilmesi, olası bir depremde can ve mal kaybını en aza indirecektir… Son yirmi beş yıl içinde ülkemizde yaşanan depremlerde, savaşlarda bile görülmeyen çok sayıda insan yaşamını yitirdi, ocaklar söndü. Maddi kayıpların hesabı bile yapılamıyor. Bazı ülkelerde daha büyük şiddette deprem yaşanmasına rağmen can kaybı üç beş kişiyle ifade ediliyor. Bu da gösteriyor ki deprem bir kader değildir… Çıkarcı yönetici ve yapsatçıların İhmal ve kar hırsı sizlerin kaderi olmamalıdır…

Maraş ve on ilde insanların acı çığlıklarına ve katliama varan deprem gerçeğine rağmen hiçbir yetkili istifa bile etmedi, sorumluluk üstlenmedi. Böyle bir ortamda sizlerin köylerden şehirlere, mahallelere, sitelere varıncaya kadar, dayanışma ağı etrafında bir araya gelmeniz yaşamsal bir ihtiyaçtır. İhmalci, kayırmacı, kar hırsından başka gözleri hiçbir şeyi görmeyenlerin karşısında sapa sağlan duracak tek güç sizlerin birliğidir.

Böylesi bir anlayışla, ilçemizde kurulu bütün demokratik kurumların, meslek örgütlerinin, muhtarlıkların, kadınların, geçlerin deprem gerçekliği üzerinden dayanışması ve çözüm arayışları geleceğinizin kararmaması için tek seçenek olduğunu bilmelisiniz. Konut bir insan hakkıdır. Bu konu rüşvet ve kolay para kazanma alanından çıkarılmalıdır. Ülkenin tüm değerlerini hoyratça kendileri için kullananlar yarattıkları enkazın hesabını da vermek zorundadırlar. Bunu ancak sizlerin dayanışması sağlayabilir…

Deprem değil, ihmal ve çürük bina öldürür… Haydi dayanışmaya!..


Konuyla ilişkili diğer makaleler