Farklı Konular, Tek Sonuç
Düşünün ki, bir yazı yazmak istiyorsunuz, aklınızda konu var ama bununla yetinemiyorsunuz. Çünkü konu bir tane değil. Bir çok konu var. Size ayrı ayrı, birbirinden bağımsız konular gibi geliyor. Ama değil. Çok farklı gibi görünse de bütün konular birbirine bağlı. Nasıl mı? Her konu hakkında bir kaç satır yazalım. Konuların nasıl aynı kapıya çıktığını birlikte görelim.
Soma
13 Mayıs Soma’da 301 canın kar hırsı ve güvenlik yetersizliğinden dolayı toprağın altında kıvranarak ölmelerinin yıl dönümüydü. Ülke seçim sathı mahallinde. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu kent kent miting yapıp AKP’ye oy istiyor. Acaba neden 13 Mayıs’ta Soma’da akıllarına seçim mitingi düzenlemek gelmedi?
Roboski
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu “Kürtlerin yüzde ellisi bize oy veriyor, Kürt sorunu yoktur” diyor. Acaba neden Roboski’de katledilen 34 sivil Kürt vatandaşının yakınlarından oy isteyemiyorlar? 34 sivili öldüren F16 jetleri kimden emir almıştı? Ne garip, hala resmi açıklama yok. Belki de TSK’da bu katliamı kendi başına yapan pilotlar vardır. Sonunda böyle bir açıklama yaparlarsa ona da şaşmamak lazım. Halk her dediklerine inanıyor ya...
Suriye
Sen kendi ülkende uluslara, ulusal azınlıklara, farklı din ve mezheplere yaşam hakkı tanıma. Ondan sonra kalk Suriye halklarına ayar vermeye çalış. Silah, para, eğitim ile islamcı kisveli terör örgütlerini destekle. Komşu ülkenin iç işleri hakkında fikir yürütmeyi bırak, o ülkede iktidarı devirmek için somut stratejiler geliştir. Komşu ülkede yüz binlerin ölümüne, yersiz, yurtsuz kalmalarına, şehirlerin tarumar olmasına sebep ol. O ülkeyi bölmek için uğraş. Ondan sonra da özgürlük ve demokrasiden bahset.
Demirtaş
Uzun yıllardır ilk defa karşına ciddi bir muhalefet çıkıyor. Bu muhalefet, onlarca partisi yasaklanmış, parlamentodan milletvekilleri çıkarılıp tutsak edilmiş bir geleneğin temsilcisi. Binlerce gencini bu mücadelede feda etmiş ve onların kıymetini bilen bir muhalefet. Senin gibi, sen daha çok çalasın, kazanasın, iktidarını koruyasın diye, düşen binlerce halk çocuğu askeri yüreği cız etmeden cepheye yollayan bir anlayış değil. Bir bakıyorsun, işçi sınıfının, ezilen, sömürülen halkların, dinlerin temsilcileri, barış, demokrasi ve özgürlük söylemi ile Yeni Bir Yaşam kurmak için HDP’de bir araya geliyor. Sözde sahte bir ihbar ile o Partinin Eş Genel Başkanı’nın ailesi ve çocukları ile oturduğu eve sivil polis gönderip kapısına dayanıyorsun. “Ben istersem seni evinde, gerekirse ailenle çocuklarınla öldürürüm” demek istiyorsun. Seçim yarışından, demokrasiden işte bu kadar anlıyorsun.
Evren
Evet, “sizin döneminizde Belediye Başkanı olsaydım İstanbul’u uçururdum” dediğiniz, binlerce devrimcinin kanına giren Evren’in seçim döneminde cenazesine gitmek işinize gelmiyor ama “bağımsız” yargınız nedense, Evren’in ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını bir türlü onaylamadığı için resmi devlet töreni ile göndermeyi biliyorsunuz. Evren de sizin gibi, kurmak istediği diktatörlüğün koşullarını yaratmak için ülkede binlerce cana mal olan kanlı ortamı yaratmamış mıydı? Onun diktatörlüğü sermayenin bekçisi, “peygamber ocağı” ordunun diktatörlüğü değil miydi? Binlerce İmam Hatip o dönemde açılmadı mı? Kısacası sizin bugün kurumsallaştırmaya ve sınır ötesine yaymaya çalıştığınız karanlık, gerici diktatörlüğünüzün yolunu o size açmadı mı?
Ruzi Nazar
Ne tesadüf değil mi? Sovyet ülkesine 70. Yılını kutladığımız Anayurt Savaşında ihanet eden, saf değiştirip faşist Alman ordusunda SS subayı olan, ondan sonra ABD gizli servislerinin görevli piyonu olarak Evren ve şürekasına diktatörlüğün koşullarını hazırlayan, o kanlı dönemin fiili örgütleyicilerinden Sovyet ve Özbek vatandaşı Ruzi Nazar, çırağı Evren ile bir kaç gün arayla “yolcu” oldu. Enver Altaylı gibi, Alparslan Türkeş’in sağ kolu MİT ajanı MHP’li faşistlerin, hocası, amiri Ruzi Nazar acaba sizin için ne anlam ifade ediyordu, ne için teşekkür etmeniz gerekiyordu ki, son yıllarını Ege sahillerinde sayfiye yerinde geçirmesine izin verdiniz. Bir yandan 12 Eylül “yargılaması” senaryoları düzenlemek, öte yandan böyle misafirperverlik...Bir sebebi olsa gerek.
Erdoğan
İşte... “Tarafsız” ama “gönlünde bir parti yatan” Cumhurbaşkanı Erdoğan böyle bir geçmişi temsil ediyor ve bugün de belirttiğimiz icraatlara imza atan kişi olarak, utanmadan, sıkılmadan, yüzü kızarmadan “milletinden” başkanlık için oy istiyor, destek istiyor. Din ve Bayrak simsarlığı hala prim yapıyor mu, ne kadar yapacak göreceğiz.
Emperyalizm
ABD Genel Kurmay Başkanı, Başkan Obama ile periyodik olağan görüşmesinde ABD Emperyalizmi’nin dünyada üstünlük ve egemenliğini korumak ve geliştirmek için ne yapılması gerektiğini dikte etmiş. 1) Rusya ile gerginlik yaratmak ve bu görevi F.Almanya’ya yaptırmak. Ukrayna örneği gibi. 2) Böylece F.Almanya’yı ABD çıkarları için kullanırken Rusya Federasyonu karşısında nötr olmasını engellemek, ama ABD olarak Rusya Federasyonu ile kafa kafaya karşı gelmemek. 3) Pasifik bölgesinde Çin Halk Cumhuriyeti’ne göz dağı vermek ve caydırmak için Japonya’yı desteklemek, Hindistan’ı ÇHC ile karşı karşıya getirmek. 4) Ortadoğu’da var olan stratejiyi, hataları düzelterek ısrarla geliştirmek ve bölgede mutlak hakimiyeti güçlendirmek. “Ne kadar barışçıl ve demokratik bir strateji” diyesi geliyor insanın... Erdoğan bu stratejinin neresinde acaba?
Çerkes Soykırımı
Bir yanda Ermeni Soykırımını reddeden, Osmanlı mirasçısı geçinen bir Türkiye, öte yanda Rus Çarlığını yıkarak, “Halkların Zindanını”, halkların kendi kaderlerini tayin ettikleri barış, dostluk, dayanışma ve özgürlüğün egemen olduğu, “Halkların Mozayiği” bir düzene eviren ve böylece Rus Çarlığının sürgün ve soykırımına karşı en doğru yanıtı veren Sovyetler Birliği ve onun mirasçısı bugünkü Rusya Federasyonu. Çerkeslerin SSCB döneminde bir değil bir kaç özerk cumhuriyette, bölge ve idari bölgede kazandıkları ulusal özgürlüklerini sürdürmelerini engellemeyi göze alamayan, Abhazya’ya kendi döneminde Rusya Federasyonu’na bağlı Özerk Cumhuriyet statüsü veren bir yönetim.
Zafer Günü
Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan, Rusya Federasyonu Devlet Başkanı V. Putin’in Ermeni Soykırımı duruşunu protesto etmek için 9 Mayıs’ta davetli olduğu Moskova’da Kızıl Meydan’da düzenlenen Zafer Günü Törenlerine katılmadı. Sadece R.T.Erdoğan değil, batılı kapitalist dünyadan, emperyalist merkezlerden hiç bir Devlet ve Hükümet Başkanı katılmadı. (F.Alman Şansölyesi A.Merkel’in 10 Mayıs’ta Moskova’ya gidip Meçhul Asker Anıtı’na V. Putin ile çelenk koyup saygı duruşunda bulunması uluslararası siyasi dengelerin gerektirdiği utangaç bir istisna). Ama Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Başkanı ve Çin Komünist Partisi Genel Sekreteri Şi Jinping’in törenleri V. Putin’in yanı başında izlemesi kayda değer bir olgudur. Güney Afrika, Hindistan, Küba, Venezüela, Azerbaycan, Ermenistan, Özbekistan, Türkmenistan, Kazakistan, Kırgızistan, Belarus Devlet Başkanları’nın katılımı ve Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin’in ABD’yi saldırganlık ve tek kutuplu bir dünyada güç gösterisi konusunda uyarıp, bu bağlamda dile getirdiği “70 yıl aradan sonra tarih, bir kez daha ırksal ayrıma karşı aklıselim davranmaya davet ediyor. Bugün bir kez daha Nazilere karşı kazanılan zaferin büyüklüğünü anlıyoruz. Bu karanlık gücü babalarımız, dedelerimiz yok ettiği için gurur duyuyoruz” sözleri çok anlam içermektedir. Orak Çekiç amblemli kızıl bayrakların egemen olduğu törenler, seksenli yıllarda geliştirilen Sovyet askeri teknolojisinin anlamını da anlayana bir kez daha göstermiştir.
Kıssadan Hisse
Umarız bir kaç satır ile kısaca değinmeye çalıştığımız Türkiye, Orta Doğu ve Dünyamızı ilgilendiren ayrı ayrı gibi gözüken kimi önemli konulara yaklaşımımız, 7 Haziran seçimlerinde ülkemizdeki karanlık gidişata dur diyecek, Savaşsız ve Sömürüsüz Bir Türkiye ile Dünya umudumuza bizi biraz daha olsun yakınlaştıracaktır.