Hareketli Gündem, Karmaşık İlişkiler, Sınıfsal Net Politik Hat ve Yığınlarla Bağlanmak

Hareketli Gündem, Karmaşık İlişkiler, Sınıfsal Net Politik Hat ve Yığınlarla Bağlanmak

Ülke karmaşık bir dönem yaşıyor. Karmaşıklık sadece ekonomik ve politik krizin had safhaya ulaşmasından kaynaklanmıyor. Asıl karmaşıklık sapla samanın birbirine karışmış olmasından kaynaklı. Tabloya birlikte bakalım.

Kuşkusuz ki seçimlerdeki oy oranlarıyla siyasal partilerin toplum içindeki etkileri yüzde yüz örtüşmez. Her hesaplamayı seçmen ve oy sayılarına göre belirlemek doğru olmaz. Ancak, geçici oy kaymaları, ittifaklar ve seçim özelinde tercihlerin değişmesini de göz önüne alsak oy oranları yine de tablonun belirlenmesinde önemsiz olmayan bir ölçüm olmaktadır. Sonuçta, bütün bu kaymaların ve ittifakların toplumsal mücadele içinde de gerçekleşmesi olağandır. Önemli olan da onların incelenmesidir.

Bu konuya değinme ihtiyacı neden hasıl oldu, onu açıklayalım. Bir yanda MHP-AKP bloku, diğer yanda CHP-İP-SP bloku var. Bu iki blok iç politikada iktidar mücadelesi veriyorlar ve karşı karşıya geliyorlar. Seçimlerde rakip oluyorlar, TBMM’de karşı karşıya geliyorlar. Ancak, bir bakıyorsunuz TBMM’de “savaş tezkeresi” gündeme geliyor, bu iki blok birlikte davranıyor ve aralarında çelişki olmuyor.

Bu çok anlaşılmaz bir durum değil. Burjuva partileri kendi aralarında iktidar mücadelesi veriyorlar, fakat konu Türkiye’deki işbirlikçi oligarşinin temel çıkarlarına gelince aralarında farklılık kalmıyor. Söz konusu yaklaşım sadece siyasi partiler arasında olmuyor. Suriye ve Rojava’ya savaş ilan ediliyor, sözde sıkı AKP muhalifi “Sözcü” gazetesi ile Erdoğan’ın “Star” gazetesi arasında hiç fark kalmıyor. Gazete yazarlarının TV ekranlarında katıldıkları açık oturumlarda aynı görüşleri paylaşıyorlar.

Böyle bir ortamda mücadele yürütmek zorundayız. Yeri geliyor, MHP ve AKP ile uzlaşan ve aynı görüşleri savunan partilerle MHP ve AKP’ye karşı geçici iş birlikleri gerçekleştiriyoruz. Böyle bir durum en son İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Seçimleri’nde gerçekleşti. Genel anlamda Barış ve Demokrasi taleplerinde de yer yer işbirliği gerçekleştirebiliyoruz. Ancak bütün bu farklı zamanlarda değişik işbirliklerinin ortaya çıkması aynı zamanda insanların kafasını da karıştırıyor. Bırakın düz seçmeni, sol adına söz söyleyen kişiler de bazen bu durumlara anlam veremiyorlar veya anlayamıyorlar. Halbuki bu tür farklı yaklaşımlar politikanın doğasında var. Bunlar taktiksel yaklaşımlar ve kesinlikle strateji katına yükseltmemek gerekiyor.

Sınıf mücadelesi açısından bakıldığında konuya yaklaşımda öne alınması gereken asıl stratejik hedef, işçi ve emekçilerin çoğunluğuna ulaşma amacıdır. Düşününüz ki AKP, MHP, CHP, İP ve SP’nin üye, sempatizan ve seçmen tabanı aslında işçi, köylü ve emekçilerden oluşuyor. Sınıfsal çıkarları ile tamamen ters olmasına rağmen işçi sınıfı ve işçi sınıfının bağlaşığı olan toplumsal katmanlar burjuva partilerini iktidara taşıyorlar. İşte asıl yoğunlaşılması gereken ve değiştirilmesi gereken denge bu. Bu nasıl olacak? Değilse geçici taktik işbirlikleri üzerine çok tartışırız.

İşçi sınıfı ve bağlaşığı toplumsal katmanların çoğunluğuna ulaşmak için tutulacak ana halka, tüm bu güçlerin birleşebileceği asgari müştereğin bulunmasıdır. Özellikle ilk aşamada ekonomik ve demokratik toplumsal mücadele içinde asgari müşterekte birlikte ve sürekli harekete geçmeyi sağlayacak konu veya konular belirlenmek zorundadır. Ekonomik, demokratik toplumsal mücadeleler içinde sınıf ile ilişkiler gelişecek ve başta işçi sınıfı olmak üzere, bağlaşığı toplumsal kesimlerin iktidarla olan çelişkileri gün yüzüne çıkarılabilecek bu da onların bilinçlenmesi için ilk aşamayı oluşturacaktır. Kendi sorunları temelinde iktidar ve seçtikleri partiler ile karşı karşıya gelmeleri bu kitlelerde niteliksel düşünsel değişiklikler yaratacaktır. Uzun vadeli, sürekli ve sabırlı bir çalışma gerektiren bu süreç kitlelerin sahada da aktifleşmeleri ile at başı yürüyecektir.

Sınıfın ve bağlaşıklarının destek oldukları, oy verdikleri burjuva partilerine sırtlarını dönmeleri bir anda olabilecek bir değişiklik değilken, bu olmadan da birçok değişim ve dönüşümün gerçekleşemeyeceğini de belirtmek gerekmektedir. Bu görevi yerine getirmek en başta işçi sınıfının politik öncü örgütünün görevidir. İşçi sınıfının politik öncü örgütü, yani Komünist Partisi bu sürecin başarısı için doğrudan veya dolaylı çalışmalar yürütür, araçları değerlendirir. Sendikalar içinde çalışmak başta olmak üzere, dernekler, kooperatifler, mahalle komiteleri vb üzerinden kitlelerle bağ kurar. Komünist Partisi’ni tüm diğer ilerici partilerden ayırt eden en önemli özellik, bu çalışamalarda kendi dar çıkarlarını ön plana çıkarmamasıdır. Üyeleri ve örgütleri vasıtasıyla yığınların düzeylerini yükseltmeye çalışır. Bunu gerçekleştirirken kendi düzeyini bir kibir meselesi yapmadan, ve aynı zamanda yığınların o anda içinde bulundukları düzeye düşmeden, ama onlarla sağlıklı diyalog kurabilecek bir düzeyde ilişkilerini sürdürür ve geliştirir.

Buradan çıkaracağımız sonuç şudur. Kimi zaman görece demokratik veya liberal politikalar izleyebilen ancak ilkesel olarak burjuva devletini koruma ve kollama görevine sahip burjuva partileri verili koşullarda değişmezler. Bu partilerle kimi dönemlerde taktik iş birlikleri yapılabilir. Bu iş birlikleri o partilerden beklenti oluşması anlamına gelmez. Bu partilere oy veren ve destekleyen milyonlarca işçi ve emekçi de bu yolla kazanılamaz, olsa olsa ilk temas sağlanabilir. Ancak sabırlı ve sürekli bir çalışma bu partilere oy veren ve destekleyen kitlelerin kazanılmasını sağlayabilir. Bu çalışmalar da üretim alanlarında ve yerleşim bölgelerinde olmak zorundadır.

Dolayısıyla Parti, üretim birimlerinde, yani fabrika, tersane, maden, şantiye ve atölyelerde ama aynı zamanda operasyon merkezi gibi çalışan büyük ofislerde ve de yerleşim birimlerinde, yani ilçe, semt, mahalle, köy ve sokaklarda tüm yaratıcılığını kullanarak, çeşitli örgütlenme biçimleri yaratarak kitle ile sağlam bağlar kurar. Komünistler her türlü organizasyonların içinde çalışırlar. Kendilerini sevdirirler, saydırırlar. Kurumların yönetiminde olmaları zorunlu değildir. Bu olsa da olur, olmasa da. Asıl olması gereken komünist politikanın bu alanlarda yaşama geçirilmesidir. Bu örgütlenmelerde yeni tanıştıkları insanlara güvenerek, onları yetiştirerek, motive ederek görev almalarını sağlarlar. Böylece hem insanların bilinci olgunlaşır, hem de görev anlayışları gelişir ve kimileri süreç içinde kadrolaşırlar. Bu süreçte komünistlerin mütevazi ama ilkeli ve kararlı duruşu önem taşımaktadır.

Biz Politika Gazetesi ve Çevresi olarak bu çalışmalara değer biçiyoruz. Komünistlerin bu çalışma prensiplerini beğeniyor ve destekliyoruz. Durumdan vazife çıkarır misali bu tür çalışmaları destekliyor ve yaygınlaşması için katkı koymak istiyoruz. Okuyucularımızı ve temsilcilerimizi yaşadıkları ve çalıştıkları alanlarda bu çalışmalara destek vermeye çağırıyoruz. Her Politika okuru ve temsilcisinin çevresinde yığınlarla ve özellikle sınıf ile daha çok bağlanacak sürekli ve kalıcı ilişkiler geliştirmeye çalışmalıyız. Bizler de sınıfın ve bağlaşıklarının sınıf bilincinin oluşmasına kendi ölçülerimizde katkı sağlayabiliriz. MHP destekli AKP-Saray Rejimine ve onun dayandığı devlet yapısının bedeninde açılacak her gedik yarın yükselecek olan sınıf hareketi için bugünden yapılmış bir çalışma ve yatırım olacaktır.


Konuyla ilişkili diğer makaleler