Hasretinden Prangalar Eskittim

Hasretinden Prangalar Eskittim

Politika Gazetesi olarak cezaevlerinde, güneşli günler için direnen, hepimizin onuru, tutsak devrimcilere, özgürlük savaşçılarına atfen Ahmed Arif’in bu şiirini yayınlıyoruz.

Seni, anlatabilmek seni.
İyi çocuklara, kahramanlara.
Seni anlatabilmek seni,
Namussuza, halden bilmeze,
Kahpe yalana.

Ard- arda kaç zemheri,
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.
Dışarda gürül- gürül akan bir dünya...
Bir ben uyumadım,
Kaç leylim bahar,
Hasretinden prangalar eskittim.
Saçlarına kan gülleri takayım,
Bir o yana
Bir bu yana...

Seni bağırabilsem seni,
Dipsiz kuyulara,
Akan yıldıza,
Bir kibrit çöpüne varana,
Okyanusun en ıssız dalgasına
Düşmüş bir kibrit çöpüne.

Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
Yitirmiş öpücükleri,
Payı yok, apansız inen akşamlardan,
Bir kadeh, bir cıgara, dalıp gidene,
Seni anlatabilsem seni...
Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum, kapama gözlerini...

 

Ahmed ArifAhmed Arif, 21 Nisan 1927’de Kürt bir anne ve Türkmen bir babanın çocuğu olarak Diyarbakır’ın Hançepek semtinde dünyaya geldi. Diyarbakır Lisesi’nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Dil-Tarih-Coğrafya fakültesi felsefe bölümü öğrencisi iken 1951 yılı Ekim ayında başlatılan “TKP tevkifatı’nda” işyerinden alınarak götürüldü gözaltına alındı. Bu yüzden de eğitimini de tamamlayamadı.İşkenceye maruz kaldı. Para toplayarak komünistlere dağıttığına dair bir belge imzalaması için. Daha sonra İstanbul’daki TKP operasyonu soruşturması kapsamında İstanbul’a götürdüler. Sansaryan Hanı’nda bir hücreye attılar. 7 Ekim 1954’te tahliye edildi.

Şiirlerinde hep ezilen insandan yana oldu ve ezilenlerin kardeşliğine vurgu yaptı. Şiirlerinin toplandığı tek kitabı Hasretinden Prangalar Eskittim 1968’de yayımlandı. Türkiye’de en çok basılan kitaptır. Ankara’da 2 Haziran 1991 tarihinde geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitirdi.

Taş Atan Çocuklar”ın öncüllerinden olan Ahmed Arif’i ölüm yıldönümünde saygıyla anıyor ve sözü ustaya bırakıyoruz:

İlkokulu Diyarbakır Siverek İlkokulunda okudum. Hatırlıyorum o dönemde ‘Vatandaş Türkçe Konuş’ kampanyası başlatılmıştı. Türkçe konuşmayanlar ya da konuşamayanlar, karakola götürülüp dövülüyordu. Tam olarak hatırlamıyorum ama galiba 1934 yılıydı. Karakolun önene birini yatırmışlar, adam çıplak. Polis öldüresiye dövüyor adamı. Adam “Ya Muhammed” diye bağırıyor durmadan. Bağırmasından adamın Arap olduğunu anladık. Çünkü Türk, Kürt ya da Zaza olsaydı başka türlü bağırırdı. Biz çocuklar, aşağı yukarı yetmişseksen metre daha yukarıdayız; hepimizin elinde ip sapan. Anlaştık aramızda ve polislere bıraktık taşları; Arab’ı vurmamaya da gayret ettik tabi. Sapanlarla iki polisi yıktık yere, sonrada başladık kaçmaya. Akşama herkes bizden söz ediyordu mahallede.


Konuyla ilişkili diğer makaleler