Haziranın Güzelliğinden Temmuzun Sıcaklığına…

Haziranın Güzelliğinden Temmuzun Sıcaklığına…

Bir halk deyişi derki, “Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir.” Bu halk deyişini ülkenin bugünkü ekonomi-politiğine uyarladığımızda şu sonucu çıkarmak mümkündür. Ülkede yaşanan ekonomik kriz önümüzdeki günlerde, yaz mevsiminde ve sonrasında zirveye ulaşacak, politik hareketlilik artacak, halkların öfkesi daha da kabaracak ve birleşik devrimci demokratik mücadele kendini daha da dayatacaktır. Buna paralel olarak Halkların Demokratik Partisi ülkenin politikasındaki rolünden dolayı bir kilit taşı işlevini gördüğü için milyonların dikkatini daha da üzerine çekecek. Değişimin, devrimin kalbi HDP’de daha hızlı ve daha güçlü atacaktır. Bu bir hayal değildir. Tam tersine somut çıplak bir gerçektir. Egemenler, çeteler, hırsızlar, kirli politikacılar, provokatörler ve bukalemun gibi renkten renge giren, her ipte oynayan cambazlar oyunun son perdesini oynamak için kollarını sıvayacaktır.

Şimdi oyunun son perdesindeyiz. Her zaman ve her yerde en can alıcı mesajlar, keskin bakışlar, pür dikkat anlar, trajik, komik, epik, dramatik sahneler son perdede sahnelenir. Sınıf mücadelelerinin ve halk savaşlarının galeyana geldiği noktada yenilgi ve yengiler yaşanır ve kesinlik kazanır. Ülkemizin tarihi acılarla doludur. Her karış toprağı kanla sulanmıştır. Ana ve evlat çığlıkları göğe erişmiştir. Bir Cumartesi Annesi, “Oğlum Çayan’ımın çığlığı göğe erişti” dedi. Bu cümle ülkemizin yüzünü açıkça göstermektedir. Buna karşın dönemsel devrimci atılımlar ve dalgalanmalar da yaşandı. Buradan bakıldığında en büyük zaaf ve üzerinde düşünülmesi gereken nokta farklı zamanlarda ve yerlerde yaşanan bu olumlu gelişmelerin bir zincirin halkaları gibi birbirlerine eklenmemesidir, kopukluğun olmasıdır, kazanımların sönümlenmesidir. Bu trajik bir sonuçtur.

Bugün sayıları onlarca olan –belki de yüzleri aşan- işçi, emekçi, devrimci yapı kendi sahalarında oynadıkları için bir türlü çoğalmamakta milyonlara ulaşamamakta ve yeteri kadar bir ilerleme kaydedememekteler. Bir sürpriz yaşanmazsa eğer görünen odur ki bu dağınıklıktan değiştirici, devrimci bir özne ortaya çıkmayacak veya çıkamayacaktır. Ta ki Kürt halkının demokrasi ve özgürlük mücadelesine kucak açıncaya ve el ele verinceye kadar. Türkiye sol güçlerinin çok dağınık olması ve var olan her yapı ve parçalardan kapsayıcı bir etkileşim ve çekim merkezinin ortaya çıkmaması pasif kalmayı ve oportünist davranmayı beslemektedir. Oysa politika bir sanattır. Politika yapmak bir inceliği, öngörüyü, zeka kıvraklığını ve hızlı davranmayı, yeni gelişmelere karşı anında bir pratiği ortaya koymayı gerektirir. Yıllardan beri Türkiye sol güçlerinin büyük çoğunluğu klasik sosyalist eserlerin sayfalarında yazılanları okumakta, bakmakta, algılamaya anlamaya çalışmakta, enerjilerinin çoğunu buna harcamaktadır. Yani olmasını istediği heyulaya kafa yormaktadır. Sadece bir şeyi düşünmekle, hayal etmekle değişim ve ilerleme olmuyor. Toplumun ekonomik ve politik yapısını iyi çözümleyemeyen ve toplumun devrimci değişimini kapsamayan hiçbir çalışma ve program halkta olumlu bir tepki yaratamaz ve yaratamamaktadır. Halktan karşılık almayan hiçbir çalışma da toplumda heyecan uyandıramaz. Dar sahada politika yapılamaz. Eğer ‘politika’ kavramından halkları, ülkeyi yönetmek olarak anlaşılıyorsa o zaman onun gerekleri yerine getirilmelidir. Güçler ona göre hazırlanmalıdır. Bu yapılmadığı müddetçe hayal denizinde yüzmeye devam edilecektir.

Mücadele içinde kitleselleşmek, kitleleri eğitip bilinçlendirmek ve farklı katmanları buluşturarak örgütlemeyi sağlayıp güçlendirmek özgür ve demokratik bir yaşamı kazanmanın olmasa olmazıdır. Demokrasi, barış, eşitlik, özgürlük ve adalet isteyen ve onun için mücadele veren güçler kapitalizme karşı çıkmaktadır. Ne yazık ki bu güçlerin söylemleri birbirine benzerlik gösterse de anlayışları birbirinden farklı olduğu için mücadele için birlik ve ortaklaşma gerçekleşmemektedir. Bu nitelik bugünkü sistemin işine yaramaktadır. Birliğin sağlanamamasının ve güçlü bir mücadelenin ortaya çıkmamasının birçok nedeni vardır. Bunların başında gelen nedenlerden biri sosyalizmi savunma kisvesinin altında Kemalizm’in savunulmasıdır. Bir yandan sosyalizme kanat açarken diğer yanda bugünkü düzen olan kapitalizmin sınırlarının içinde çırpınmaktır. Diğer bir önemli neden ise Kürt halkının gerçekliğine olan bakıştır, Kürt halkının demokratik mücadelesinin gücünü de bağrında taşıyan HDP’ye olan yaklaşımdır. HDP’ye uzak durmaktır. HDP’ye uzak durmak demokrasi mücadelesini zayıflattığı gibi düşmanın ekmeğine yağ sürmektedir. Bu yanlış politikalar bugün AKP-MHP iktidarının elini güçlendirmekte ömürlerinin uzamasına yaramaktadır. Bu yanlış politikalardan dolayı işçi, emekçi, yoksul kitlelerin büyük çoğunluğu devlet politikalarının peşinde gitmektedir. Bu durumu tersine çevirmek her zaman mümkündür. Ama nasıl?

Ülkenin karanlığın içinde olduğunu kabul eden, faşizmin ayak seslerinin günden güne arttığını gören, ateş çemberinin an be an daralmakta olduğunu hisseden her kişi, kesim, yapı ve partiler kayıtsız şartsız olarak demokratik ve özgür bir yaşamı arzulayan Demokratik İttifak’ın içinde yer almak zorundadır. Bu ittifak yağmurun denizin üzerine yağması gibi ezilen ve yoksul kitleleri kendine doğru çekerek büyüyüp güçlenecektir. Faşizme karşı mücadelede ikiyüzlü davranmanın yeri ve anlamı yoktur. Böyle bir davranışın acı sonuçlarını hep birlikte yaşayarak gördük ve hala da görmekteyiz. Demokratik İttifak’a karşı her savsaklama ve Kürt halkının destansı mücadelesine karşı en ufak bir kibir asla kabul edilemez.

Ülkede olması gereken fakat çok büyük eksikliği hissedilen işçi sınıfının devrimci örgütlülüğü de görünen odur ki Halkların Demokratik Kongresinin bağrından beslenerek vücut bulacaktır. Burada şaşılacak bir şey söz konusu değildir. Kürt halkının destansı direnişi işçi sınıfını da sarsmaktadır. Onun için şahlanışı da biraz geç de olsa yaşanacaktır. Burada herhangi bir mucize beklenmemelidir. Herhangi bir ham hayal kurmuyoruz. İşçi sınıfını en diri kesimi Kürt işçilerdir. Kürt işçilerinin yüzde doksan dokuzu yurtseverdir, bağrı yanıktır, fedakardır, barışa susamıştır, özgürlüğe aşıktır, önderliğine sadıktır ve bunun için de HDP’nin saflarındadır. Böyle bir neferi, sınıfı ve halkı kim tutabilir?

Hiç kuşkusuz tarih tekerrür etmiyor. Eski camlardan bardak olmuyor. Puşttan dost çıkmaz. Yaşamaktan her gün yeni bir şey öğreniyoruz. Eğer geçmişten ve yaşanmışlıklarımızdan ders almamışsak ve her gün yeni bir şey öğrenemiyorsak demek ki bizde bir sıkıntı vardır. Kişiliğimiz zayıf ve çürüktür. Bastığımız zemin kaypaktır. Okuduklarımız öğretici değildir, kendimizi eğitmemiş ve yenilememişizdir. Böyle olunca ileriye varmak yerine geride kalırız. Burada ah vah etmenin hiçbir yararı olamaz. Çünkü tren çoktan kaçmıştır…

Artık yeni şeyler yapmanın zamanı. Mücadeleyi büyütmenin, umudu çoğaltmanın zamanı. Daha doğrusu zamanın çoğu çoktan geçti de biz yine yitirmeyelim umudumuzu, yeniden sıvayalım kollarımızı kazanmak adına, özgür ve demokratik bir yaşam adına, büyük insanlığın kurtuluşu adına. Daha ne olsun ki!?

15/16 Haziran Büyük İşçi Direnişi’nin şanıyla gurur duyuyoruz. Aradan 52 yıl geçmiş olmasına rağmen gururumuzdan bir zerre eksilmedi ama her geçen yıl ile birlikte özlemimiz bir kat daha artmakta. Yeni şanlı işçi direnişleri tartışmasız olarak biz işçileri, işçi sınıfını onurlandıracaktır. Bu duyguyla her gün yatıp kalkmakta işe gidip gelmekteyiz. Haksız da değiliz ama şu dağınıklıktan gelen olumsuzluk her birimizi kahrediyor, uykularımızı kaçırıyor ve düşmanlarımızın ağzı kulaklarına varıyor. Her şeye rağmen çalışacağız. Nicelik niteliği doğuracak, bu güzelim memleketin bağrından taptaze filizler boy verecek, rüzgar işçiden, ezilenden, yoksuldan ve halklardan yana esecek. Ve iman gücüyle, beyin gücüyle, yürek gücüyle ve bilek gücüyle çalışarak mutlaka kazanacağız.

Aylardan beri süren Halkların Demokratik Partisi’nin il ve ilçe kongreleri, il, bölge ve büyük konferansları Haziran ayında tamamlanarak 3. Temmuz’da Ankara’da yapılacak olan 5.Olağan Büyük Kongresiyle taçlanacaktır. Haziran güzel geçmekte, Temmuz’un çok sıcak olacağı buradan belli olmakta. Bizlerden yana güçlü bir rüzgarın esmesi dileğiyle…


Konuyla ilişkili diğer makaleler