HDP’nin Önemi ve Halkların Zaferi Üzerine

HDP’nin Önemi ve Halkların Zaferi Üzerine

HDP'nin mitingi17-18 Ocak 2106 tarihlerinde Ankara’da gerçekleştirilen HDP 1. Olağan Konferansı’nda dile getirmeye çalıştığımız görüşleri bir kez daha tüm okuyucularımız ve çevremizin dikkatine sunmak istiyoruz.

Giriş:

1. HDK ve HDP, Türkiye işçi sınıfı hareketi, Kürt ulusal demokratik hareketi ile Türkiye barış ve demokrasi güçlerinin, Türkiye devrimci hareketi tarihinde en önemli, en büyük ve en somut kazanımdır. Bugüne dek, hem parlamenter, hem de parlamento dışı mücadele ve bu mücadelenin her biçimini ustalıkla birleştiren, ülkede temel muhalif güç konumuna gelebilmiş, geniş muhalefet kesimlerini birleştirmiş bir demokratik birliktelik gerçekleşmemişti. Bu birlikteliği göz bebeğimiz gibi korumalı ve henüz bu birliktelikte yer almayan devrimci-demokratik güçlerle bir şekilde buluşmanın yolunu bulmalıyız.

2. Faşizmin zindanlarında katledilen Almanya Komünist Partisi - KPD’nin Genel Başkanı Ernst Thaelman 30’lu yılların başında “Komünistlerin Sovyetler Birliği’ne karşı tutumu komünist olmanın mihenk taşıdır. Sovyetler Birliği’ne karşı en ufak bir tereddüt taşıyan komünist, burjuvazinin zehirli okunu yemiş demektir” tespitini yapmıştır. Bu tespit bugün, Türkiye devrimci hareketinin, Kürt Ulusal Sorunu’nun çözümüne yaklaşımı konusunda böyledir. Kürt Ulusal Sorunu’na karşı tereddütle davranan her Türkiyeli devrimci, sosyalist, komünist, hatta demokrat, kişi veya kuruluş, burjuvazinin zehirli okunu yemiş demektir. Barış İçin Akademisyenler’in çağrısı bu anlamda çok değerlidir. Selamlıyoruz !

Genel Durum İle İlgili İki Anekdot:

1. Dün (16 Ocak 2016) HDK 3. Genel Konferansı’nda HES’lere karşı direnen Karadeniz halklarının sembolü durumuna gelen Havva Ana’nın adı dört kez anıldı. Ancak HES’ler ve Yeşil Yol’a karşı mücadele eden Rize halkı, Havva Ana’nın köyü dahil silme AKP’ye oy vermiştir. Bu bizi düşündürmeli ve bu yaman çelişkiyi çözmeliyiz. Aynen, “Kadın Partisi” HDP iken, neden AKP’nin kadınlardan en fazla oy alan parti olduğu çelişkisini çözmemiz gerektiği gibi.

2. Renault, TOFAŞ ve otomotiv sanayinin değişik fabrikalarında proletarya direniyor. Direniş kırılamıyor. Bursa Büyükşehir Belediyesi, Vali’nin talimatıyla otobüsleri fabrika önlerine çekiyor. İşçiler Bursa’da kaldırılan bir asker cenazesine taşınıyor. Bakanlar da var. MHP’liler protestoya başlıyor. O işçi, MHP’lilerle beraber “Şehitler Ölmez - Vatan Bölünmez” sloganları eşliğinde iktidara tepki için pet şişeleri bakana fırlatıyor, bakan arabasına binip zor kaçıyor. Biz neredeyiz? HDK ve HDP bileşeni Türkiyeli devrimci bileşenler nerede?

İki Eleştiri:

1. 10 Ekim 2015 Ankara Katliamı’ndan sonra tüm mitinglerin iptali ve protesto eylemlerinin o dönemde çok duyarlı olan halka indirilmesi yerine, basın açıklamaları ve oturma eylemleri ile sınırlanılması tam anlamıyla “arkamızın üstüne oturtulmak” anlamına geliyor. 1 Kasım seçimleri kampanyasını da doğrudan ilgilendiren bu konuya MYK Raporunda değinilmedi. Özeleştiri gerektiren bir konu.

2. Özeleştiri ve değerlendirme gerektiren diğer çok önemli bir konu, bir gün önce ve bir buçuk ay sonra “savaş hükümeti” olarak nitelendirdiğimiz “seçim” hükümetine bakan verilmesidir. Bu sadece öz eleştiri ile geçiştirilecek bir konu değil, aynı zamanda bir politik anlayış sorunu ile ilgili cesaretle tartışma ve gerekirse kadrosal anlamda da sonuç çıkarma konusu olmalıdır. Ancak bu konuya hiç değinilmedi.

Doğru ve Uygulanması Gereken Kararlar:

1. HDK Konferansında alınan ve bu Konferansa sunulup değerlendirilecek olan, “tüm HDP’lilerin yerel HDK Meclis çalışmalarına katılması” konulu karar önerisini çok önemsiyoruz. Bu konunun karara bağlanıp kesinlikle uygulanması ve tüm PM üyelerinin kendi bölgelerinde HDK yerel Meclis çalışmalarına aktif ve sürekli katılmaları gerekir.

2. Karar tasarılarında sadece formel olarak geçen çok önemli bir konu; Vekillerin seçim bölgelerinde HDK Meclis çalışmalarına aktif ve fiilen katılmaları konusudur. Bu sadece bir ihtiyaç değil bir zorunluluktur. O vekilin seçmeni kendi seçim bölgesindedir. Seçmenle sürekli ilişki ve o seçmenin katılabilecek kısmının HDK Meclislerine katılımının sağlanması, ilçe meclisleri dışında, semt, mahalle ve hatta sokak meclislerinin seçmenlerle birlikte oluşturulması ancak böyle mümkün olabilir. Vekiller TBMM’ne HDK Meclislerinin ihtiyaçlarını yansıtmalıdır. Vekilliğin şartı bu olmalıdır. Değilse, sadece TV programlarına ve seçim bölgelerindeki etkinliklere katılmak değil. Ancak bu yolla HDK ve HDP toplum içinde köklü ve yığınsal ilişkileri kalıcılaştırabilir.

Güncel İki Öneri:

1. İktidarın savaş konseptine karşı, özellikle metropollerde, mahalle ve semtlerde fiili dayanışma örgütlenmeli, bu dayanışma günlük yaşamda hissedilir olmalıdır. Bu dayanışma direnişi HDK dışındaki devrimci güçlerin, işçi sendikalarının, demokratik örgütlerin yerel güçleriyle birlikte gerçekleştirilmelidir. HDK burada belirleyici rol oynayabilir. Kürt illerinde savaş sürerken siviller katledilip, şehirler yok olurken, metropollerde insanların rahat yaşam sürdürmeleri anlaşılmaz kılınmalıdır. Bu ikisinin arasındaki çelişki ortaya konmalı ve rahat yaşam biçimine tepki oluşturulmalıdır.

2. HDP’nin batıdaki yerel örgütlenmesi son 1,5 yılda o tarihten önceki BDP örgütlenmesinin gerisine düştü. Eridi. Bunun iki sebebi var. a) HDP yöneticileri yapısal olarak öğrencilere, solculara, aydınlara yakın olabilirler ama halktan uzak ve kopuklar. b) HDP’nin mahalle ve semtlerde Kürt halkı ile bağı koptu. Doku uyuşmadı. Bizce BDP baştan itibaren batıdan çekilmemeli HDK ve dolayısıyla HDP bileşeni olarak kalmalıydı. Bu hata bir şekilde telafi edilmelidir. Başka türlü “yeni bir başlangıç” başarılı olmaz.

Karar Tasarılarına Üç Öneri:

1. HDK ve HDP terminolojisinde sadece “ezilenler” kavramı değil, onunla beraber “sömürülenler” kavramı muhakkak kullanılmalı. Kimlik siyasetinin dışında sınıf siyasetini güçlendirmek öncelikle bunu gerektirir. İkisi ayrı kavramlardır. Kuşkusuz ki “sömürülenler” kavramının kullanılmaması sadece bir dilbilgisi ve yazım hatası değildir. Bunun bilincinde olarak bu konunun değerlendirilmesi ve ele alınmasını öneriyoruz.

2. Mustafa Suphi’lerden başlamak üzere tüm faili meçhul cinayetlerin aydınlatılıp, yaşayan suçluların cezalandırılması konusu, arşivlerin açılması dahil araştırılıp bulguların paylaşılması ve bu çalışmanın sürekli takip edilecek bir karar haline getirilmesini öneriyoruz.

3. 141 ve 142. maddelerin TCK’dan kalkmasına rağmen Anayasa ve TCK’da işçi sınıfının politik örgütlenmesi Komünist Parti yasağı sürmektedir. O adla kurulan partiler olması bu gerçeği değiştirmiyor. Bu yasağın kalkması HDP’nin demokratik istemleri arasında kalıcı ve sürekli olarak yer almalı, Anayasa çalışmalarında dikkate alınmalıdır içerikli bir karar tasarısı hazırlanmasını öneriyoruz.

Sonuç: Geriye Dönülmemeli!

Bu konferans belgelerinde ve günlük politik söylemde sıkça kullanılan, bir süre öncesine kadar bizim de kullandığımız; “Müzakere masasına geri dönüş” önermesi veya çözümü terkedilmelidir. Adı üstünde “geri dönüş”! İktidar hedeflenmeli. Bu amaç tüm Türkiye kamuoyu tarafından bilinmelidir. Madem ki beraber yaşanacak, birlikte yeni bir iktidar ve düzen yaratmalıyız. HDP kendi alanında, HDK kendi alanında, diğer siyasal örgütlenmeler kendi alanlarında bu stratejik amaca yönelik süreci ilan ederek başlatmalıdır. HDP Büyük Kongresi bu konuyu gündeminin en başına almalı ve yenilenme bu temelde gerçekleştirilmelidir.

Bu irade ve kararlılık zaferin ön koşulu ve güvencesi olacaktır ! Büyük Kongre’ye başarılar dileriz...


Konuyla ilişkili diğer makaleler