İKİ YIL OLDU GÖRÜŞEMEDİK…

İKİ YIL OLDU GÖRÜŞEMEDİK…

Kemal Tayfun BenolSevgili Tayfun,

Aradan tam iki yıl geçti. Geçenlerde Ayla ile aramızda konuşuyorduk. Eğer o gün Ankara’da kalmasaydın bu iki yılda birlikte neler yapmış olurduk diye. Gazetenin çalışmalarına yapmaya devam edeceğin katkı mı belirli olurdu, değilse İnşaat İşçileri Sendikası’nda daha fazla mesai harcamak zorunda mı kalırdın?

Biliyor musun, geçen Mustafa ile dertleştik. Hani o Başakşehir’de Birİstanbul Şantiyesi işgalinde ve daha sonra ilk açıldığı günlerde Zorlu Center’de yaşadıklarınız. Birİstanbul’da işveren işçilerin maaşlarını ödemediği gibi bir de yanlış hesap çıkarmıştı. Sen de orada her zamanki titizliğin ile maaşları yeniden hesaplayıp, ardından da kıdem tazminatlarını ekleyip ortaya bir hesap çıkarmıştın. Sanırım, Serdar, Tekin ve Nurani ile bu işlerle uğraşırken, Mustafa da diğer şantiyelerdeki gelişmeleri takip ediyordu. O ara işverenin arkadaşı olduğunu ileri süren eski bir MHP Trakya milletvekili arabası ve köpekleri (sonradan ‘korumaları’ olarak vedalaştınız) ile içeri dalıyor. “Boşaltın burayı” diyor, komünistlere hakaret etmeye yelteniyor. Siz aslında hepiniz bu konuda çok hassas olmanıza rağmen adama “sen madem ki eski Vekilsin gel bakalım önce durumu anla” diyorsunuz. Bu söz senin sözün tabii. Mustafa ile adamı içeri alıyorsunuz ve adam yarım saat sonra arabasını rehin bırakıp işveren arkadaşı ile konuşmaya gidiyor. Onu ikna ediyor ve yanlış anımsamıyorsam 39.000 TL civarında parayı ödetiyor. Arabasını da alıp gidiyor. Sen hesaba oturmadan işçilerin beklentisi 14.000 ila 17.000 TL arasında değişiyordu.

Kemal Tayfun Benolİnşaat-İş Sendikası'nın eylemindeZorlu Center meselesi de çok ders çıkarıcı bir olay. Açılış yapılmış, daha önce Akmerkez ve İstinye Park müdavimi olan İstanbul burjuvazisi akın akın geliyor. Fakat taşeronlardan biri de işçilerin ücretlerini ödememiş. Bu işçiler de inşaatı yeni biten AVM’de çıkacak olası aksaklıkları anında çözmesi gereken işçiler. Bodrum katta atölyede yerleri var, herhangi bir sorun olduğunda AVM’nin içinde müdahale ediyorlar. Bodrum’da toplantı yapılıyor ve siz taşerondan sonuç alınamayacağını anladığınız için ana işveren Zorlu Holding’e haber uçuruyorsunuz. 10 dakika geçmiyor Mustafa’nın telefonu çalıyor; “Başkan, benim adım Ahmet Nazif Zorlu. Galiba bir yanlışlık olmuş, bizim taşeron zamanında ödeme yapmamış. Sizden rica ediyorum, lütfen işçiler AVM’nin içine çıkıp huzursuzluk yaratmasın, ben yarım saat içinde ödemeyi yaptırıyorum.” Mustafa, “hocam ben o işlerden anlamam, Tayfun’u vereyim onunla konuş, derdini ona anlat” diyor. Uzatmayalım, yarım saati dahi bulmadan ücretler yine olması gerektiği gibi gecikme zamları ve kıdem tazminatları ile ödeniyor ve eylem sonuçlanıyor.

Bunların hepsi çok değerli deneyler. Özellikle de günümüzde. O kadar fazla deney yaşadık ki, bunlar aklımda yer eden iki küçük anı. Ancak bunlar genç işçi arkadaşlarımız, yoldaşlarımız için birer deney hazinesi, eğitim konusu. Devrimci mücadeleyi sadece eylemden eyleme koşmak zanneden, veya komünist olmayı toplantıdan toplantıya büyük sözler söyleyip, sosyal medya cengaverliği yapmak zannedenler için ders. Tabii ki anlayanlara…

Seninle sohbet ederdik. İlişkiler üzerine konuşurduk. Kime nasıl yaklaşmak lazım, kiminle nereye kadar yürünür, eksiklikleri gözardı etmeden ama o arkadaşı da kırmadan onların nasıl düzelmelerine yardımcı oluruz… Sokakta yürürken selam verecek insanlarımız olurdu. Mahallede, komşular, esnaf, pazar esnafı, herkesle bir temas, bir ilişki… Sonuçta bir toplantı veya eyleme gidilecekse listeler yapıp, zaten her gün birlikte olabildiğimiz arkadaşlarımızın dışında kimleri çağırırız diye tartışırdık.

Tayfun, geçen gün aklıma ne geldi biliyor musun? Hatırlar mısın, gazetenin 4. veya 5. sayısı yeni çıkmıştı. Mecidiyeköy’e bir eyleme gittik. HES’lere karşı eylemdi. Eylem sonrası elimizde yaklaşık her birimizde 15-20 gazete kalmıştı. Hadi dedik “yürüyelim Taksim’den Kabataşa ineriz, oraya kadar satabildiğimizi satarız”. Taksime gelene kadar Şişli, Harbiye ve Elmadağı’nda konuşarak gazetelerin bir kısmını erittik. Satarken uzun uzun sohbetler de ettik, abone olanlar oldu. Hızımızı alamadık, İstiklal’den, Tünel’e oradan Karaköy’e indik, Şehir Hatları ile Kadıköy’e geçtik. Vapur’a binerken elimizde gazete kalmamıştı. Bu ve benzeri güzergahlarda her sayı çıktığında satış yapalım, insanlarla sohbet edelim ve tanışalım demiştik. Zaman darlığından bu işi gerçekleştiremedik, ancak o gün bugündür çantamda 10-15 gazetem vardır ve dolmuşta, otobüste, çarşıda olanaklı olan yerlerde ilişki kurarak gazete veriyorum. Sen emekli olduğundan dolayı daha fazla zamana sahiptin ve Kadıköy, Acıbadem, Koşuyolu, Maltepe, Kartal, Gebze… 16D otobüsünde insanların cep telefonları ile ilgilenmelerinden veya yorgunluktan uyumalarından şikayetçi olurdun, nereye gidersen git, 5-10 arası gazete “erittiğini” anlatırdın.

2007 senesinde ilk kez bu adla, yani Politika adıyla gazete çıkarmanın gereği üzerine konuşmaya başladığımızda topu topu 7-8 arkadaştık. O dönemde Radikal gazetesi henüz yayınına devam ediyordu. Formatını beğeniyorduk. O ayrıntıya kadar konuştuk. 7 sene sürdü hazırlıklar. Dile kolay. Herhalde bir şehirlerarası otobüsün 7 senede yaptığına yakın kilometre yol yapmışızdır. Kimlerle görüştük, nelerle karşılaştık. Kolay değildi insanlarımızın yaşadıkları. Kimseye kızmadık, sitem etmedik. Hepimiz aynı sorunları yaşadık, şimdi iş başa düştü dedik. Sen en güzel tarifi 2008 yılında Taksim Sütiş’te emektar yoldaşlarımız ile bir görüşmede dile getirmiştin; “Ben atomize olan bir partinin küçücük atom parçacıklarından sadece biriyim, başkalarını bilmem ama ben üzerime düşen sorumluluğu yerine getireceğim”. Nokta, diyelim ve sohbetimizi tadında bırakalım.

Yaşamın, eylemin, anlayışın, hepimize örnek olsun. Kıssadan hisse…

Seni çok özledik ve eksikliğini hissediyoruz. Aklın bizde kalmasın, hoşçakal yoldaşım.

Kemal
10 Ekim 2017


Konuyla ilişkili diğer makaleler