Kürt Özgürlük Mücadelesi ve Kadın Devrimi -2-
Kadının Özgürleşmesi Yolunda Engeller Aşılmalı
Kürt kadınlarının özgürlük mücadelesinin bugün ulaştığı boyut, bölgemizi etkilemekle kalmayıp uluslararası alanda da önemli sonuçlara yol açmaktadır. Kadın direnişinin ve mücadelesinin toplumsal değişim için taşıdığı önemi bir kez daha gözler önüne sergilemektedir. Bu mücadele bölgemiz kadınları açısında da apayrı bir öneme sahiptir. Esasında da en yakıcı etkisini bölge kadınları üzerinde göstermektedir.
Bugün itibarıyla sonuçları tam olarak görülmese de yakın zamanda, toplumsal değişimde kendisini gösterebileceğini söyleyebiliriz. Bu bakımdan Kürt Özgürlük Hareketinin gelişmesini sadece ulusal sorunun çözümü ile sınırlı bir mücadele olarak görmemek gerekir. Kadının toplumda hak ettiği rolü üstlenmesi ve toplumun ileriye doğru demokrasi ve özgürlükler temelinde değişikliğe uğraması için de yürütülen bir mücadeledir. Etkileri kendisini gösterdikçe kadınların mücadeleye katılımı giderek daha geniş bir boyut kazanmaktadır.
Kürt Özgürlük Mücadelesinde Kadınlar
İlk yıllarında Kürt Özgürlük Mücadelesinde yer alan kadınların sayısı hani parmakla sayılacak kadar azdı denilebilinir. Bunun toplumsal nedenlerinin en başında geleni kadının aile içerisinde eve hapsolmuşluğunun aşılamamış olması ve eğitimde erkeklerin çok gerisinde bıraktırılmalarıdır. Ulusal kazanımların yanısıra kadının bu mücadeleden neler kazanacaklarının yeterince bilince çıkarılmamış olması da bunda önemli bir rol oynamıştır. Sadece kadınların değil erkeklerin de bunun yeterince bilincine vardıklarını söyleyemeyiz. ‘Özgürlük herkes için’ bir slogan düzeyinde kalmış, kadınların geleceği kurmaya eşit katılımını sağlayacak bir temele kavuşturulamamıştır. Özgür kadın tam kavranamamıştır. Mücadelede yer almayla sınırlı bir slogan olarak benimsenmiştir. Erkeğin değişmesi, kadınların mücadeleye katılımlarının artması ve söz sahibi olmalarıyla orantılı bir şekilde gerçekleşmiştir.
Dersim direnişinde Seyit Rıza’nın eşi Bese ile Alişer’in yanında yer alan Zarife ve Güney Kürdistan mücadelesinin sembolü olan Leyla Qasım adları Kürtler için çok büyük bir önem ifade etmektedir. Bunlar yakın tarihte Kürtlerin özgürlük mücadelesinde yer alan kadınlardır. Kahramanca da bir direniş göstermişlerdir. Buna rağmen bunlardan etkilenip mücadeleye katılan kadın sayısı azdır. Erkek egemen anlayışı kadının mücadelenin bir parçası haline getirilmesinde engel olmuştur. Zaten bunun önemini kavrayacak bir siyasal gelişmeden de uzak kalmışlardır. Güney Kürdistan ve Doğu Kürdistan’daki mücadele deneyimlerine baktığımızda da kadının kayda değer bir rol üstlenemediğini görmekteyiz. Hep geri planda kalmışlardır. Mücadelenin getirdiği zorluklardan kendi paylarına düşeni almış olmalarına rağmen, söz sahibi olacak yerlere gelememişlerdir. Örneğin Doğu Kürdistan’da kurulmuş olan Mahabat Kürt Cumhuriyetinde kadınların temsil edilmediğini görmekteyiz. Yine Güney Kürdistan’daki mücadelenin de kadın katılımı açısından çok geri kaldığını söyleyebiliriz. Kadınları mücadelenin yönetim ve karar sahibi organlarında görmemekteyiz.
Kuzey Kürdistan’daki özgürlük mücadelesinin de, ilk yıllarında kadınların katılımı açısından zayıf kaldığını görmekteyiz. Toplumsal gelişmenin ve aydınlanmanın geri kalmış olması bir engel gibi ileri sürülse de, esas olarak bu eksikliğin kadın mücadelesinin öneminin kavranmamasında yattığını söyleyebiliriz. Kadına belli bir rol biçilmiş, bunun dışına çıkabileceği ve kadının da bu mücadelede önemli bir rol oynayabilecek güçte olduğu anlaşılamamıştır. Teorik izahlar her ne kadar kadına ayrı bir önem verilmesi üzerine kurulsa da pratikteki sonuçları bambaşka olmuştur. Toplumu değiştirebilmek ve bunda kadının bin yıllık köleliğine dur diyebilmek, erkek kafasındaki ön yargıları kırmakla mümkündür. Kürt Özgürlük Hareketinin dayandığı toplumsal zeminde bunu gerçekleştirmek, öyle çok kolay bir adım olmayacağı da bir gerçektir. Erkekleri değiştirmenin yanısıra, kadınların kendi güçlerinin farkına varmalarını da sağlamak önem taşımaktadır. Mücadelenin 40 yıllık tarihinde bugün varılan nokta önemlidir. Kadınların katılımı karar verme ve yönetme boyutuna ulaşmıştır. Bunun yeterli olduğunu söylemek için daha erken. Ama katılımın her geçen gün artarak devam etmesi, doğru bir yolda ilerlendiğini göstermesi açısından önemlidir.
Birlikte Direniş Birlikte Karar
12 Eylül sonrasında Diyarbakır zindanlarında kadınlar da erkekler ile birlikte uygulanan insanlık dışı vahşete karşı direnişlerde yer almışlardır. Kadınlar burada da bu mücadelenin bir parçası olduklarını göstermişlerdir. Dışarıdaysa analar insanlık dışı işkencelere karşı evlatlarını yalnız bırakmamışlardır. Yurtdışına çıkabilmiş ve eğitim olanaklarından yararlanabilen kadınlar da Kürt Özgürlük Hareketinin yeniden geliştirilmesi çalışmalarında yer almış ve bu mücadeleye cesaretle katılmışlardır. Bu gelişmeler, kadın mücadelesi açısından birer dönüm noktası olmuştur. Hem erkek kafalarda ve hem de kadınlarda önemli değişikliklere yol açmıştır. Mücadelenin önemli bir ayağının kadın mücadelesi olması gerektiği, bu gelişmeler ışığında yeni bir boyut kazanmıştır. Aynı zamanda kadın direnişinin örgütlenmesi gerekliliğini de kaçınlmaz bir şekilde açığa çıkarmıştır.
Kadınların özgürlük mücadelesine yoğun katılımı, 1990’lı yılların ağır baskı koşullarında ve faili meçhul cinayetlerinin peşpeşe işlendiği bir dönemde gerçekleşmiştir. Bu aynı zamanda TC’nin yoğun sindirme ve baskı politikalarına bir cevap da olmuştur. Kadınların sahiplendiği bir mücadelenin, öyle kolay kolay yenilgiye uğratılamayacağını göstermesi bakımından da önemli olmuştur. Bu dönemlerden itibaren adeta kadınlar mücadelenin yükünü sırtlarına almışlardır dersek abartı olmaz. Geri bir toplumsal yapı içerisinden kadınların, mücadelede bu şekilde öne çıkmış olmaları, kadının kendi kazanacaklarının farkına varması ile açıklayabiliriz. Kadınlar bunun farkına varmakla birlikte mücadelenin hayatlarında yarattığı değişiklikleri de görmüşlerdir. Sadece dillerini değil, ulusal haklarını değil, kültürlerini değil, kadın olarak özgürlüklerini de kazanacaklarını, bunu, verdikleri mücadelenin başarıya ulaşması ile elde edeceklerinin bilincine de varmışlardır. Bu nedenle de giderek daha fazla sahiplenmişlerdir. Biz ve mücadele, eşitiz noktasına gelmişlerdir.
Kadınların bu büyük katılımı karşısında erkek egemenliğinden kaynaklanan sorunlar tamamıyla aşılmamış da olsa, önemli oranda geriletilmişlerdir. Kürt Özgürlük Hareketinin bu konuda kendi içerisinde de yoğun bir tartışma yaşadığını görmekteyiz. Erkekleri değiştirebilmenin öyle kolay olmadığı görülmektedir. Burada önemli olanın kadınların bu değişimi mücadeleye daha fazla katılarak zorlamaları ve doğru bir yöne kanalize etmeleridir. Sorunun, ortak mücadele ve ortak karar verme temelinde atılacak adımlarla çözüme kavuşacağını görebilmek gerekmektedir. ‘Xwebun’ kendin olmak çalışmaları ve Jineoloji tartışmaları ile Kürt kadınları bugün mücadeleye katılımlarını daha üst düzeyde gerçekleştirmek için yoğun bir eylemlilik içerisindeler.
Kadınların mücadeleye katılımının bu şekilde artması karşısında TC’nin özellikle de kadınları hedefleyen saldırıları yoğunluk kazanmıştır. Kadın gerillaların çıplak cesetlerinin sergilenmesinden tutun da Taybet ana gibi kadınların cesetlerinin günlerce sokakta bırakılmasına kadar daha bir çok vahşet uygulanmıştır. Yine şehirlere karşı uygulanan ablukalar döneminde bölgede mücadeleleriyle öne çıkan Pakize, Seve ve Fatma gibi kadınlar vahşice katledilmişlerdir. Kadınlara karşı bu saldırıların en belirgini MİT tarafından organize edilen ve Paris Kürt Enstitüsü’nde 9 Ocak 2013’de katledilen Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez cinayetleridir. Burada kadınlara açık bir şekilde tehdit mesajı verilmek istenmiştir. Mücadeleden uzak durmaları için korku yaratılmak istenmiştir. Kürt kadınları tüm bu vahşi saldırılar karşısında geriye çekilmek yerine mücadeleye daha çok sahip çıkmışlardır. Katılımları daha da kitleselleşmekle kalmamış, karar verme ve yönetimde yer alma olarak da kendisini geliştirmiştir.
Kürt Özgürlük Hareketinde kadın mücadelesinin kazandığı bu boyut, diğer kadınları da etkilemiş ve siyasal örgütlenme alanında da kendisini göstermiştir. Kadınlar toplumun her kesiminde kendi örgütlenmelerini yaratmakla kalmayıp bir çok alanda söz sahibi olmaya da başlamışlardır. Bir çok alanda eşbaşkanlık kurumlaşmasına giderek toplumun geleceğinde söz sahibi olmaya da başlamışlardır. Kadın mücadelesinin gelişmesi toplumu da değiştirecek öğeleri içerisinde taşıdığından dolayı da olsa şu anki mevcut rejimin saldırılarına daha çok maruz kalmaktadırlar. Kadınların evin dışına çıkmasına bile tahammül edemeyen bir erkek egemen faşist rejimin geriletilmesi, aynı zamanda bu kadın mücadelesinin gelişmesi ile mümkündür. AKP’nin faşist ve gerici kadın düşmanı bir elbiseyi toplum üzerine giydirmek istemesinin karşısında, aynı zamanda bu kadın mücadelesi durmaktadır. Bundan dolayıdır ki kadınlar hedef alınmakta ve her türlü insanlık dışı uygulamalara maruz bırakılmaktadırlar. Kürt kadınlarının mücadelesinin bölgeye etkisinden Türkiyeli kadınların da etkilendiğini mücadeleye daha bir kararlılıkla katılmalarından anlıyoruz. Kadın cinayetleri başta olmak üzere kadına karşı uygulanan her türlü şiddete karşı sesleri daha bir gür çıkmaktadır. Kadınların sadece evin bir parçası haline getirilmek istenmelerine karşı, kadınlar daha çok mücadele diyerek, seslerini her alanda daha bir yükseltmektedirler.
Kürt Özgürlük mücadelesinin temel bir ayağı olan kadınların mücadelesini geriletmek için AKP’nin faşist saldırganlığının kazandığı boyut her geçen gün artmaktadır. Kadın direnişinin geriletilmesi için her türlü saldırganlık tezgahlanmaktadır. Kadın direnişinin yenilgiye uğratılmasında kendi varlıklarını gördüklerinden olacak, bu saldırganlıkta sınır tanımamaktadırlar. Kadınları küçük çocuklarıyla birlikte cezaevine atmaktan ve onlara çeşitli işkenceler uygulamaktan geri durmamaktadırlar. Kayyumların atandığı belediyelerdeki ilk icraatları kadınlarla ilgili kurumları, daireleri ve müdürlükleri kapatmak oldu. Bu şekilde kadınların mücadelesini dumura uğratıp geriletmeyi amaçlamaktadırlar. Kadın uyanışının önüne geçme çabaları olarak da değerlendirilebilinecek bu girişimler, kadınların mücadeleye daha çok sahip çıkmaları ile birlikte boşa çıkan çabalar olarak kalmaya mahkumlardır. Nitekim bu tür saldırıların bir sonuç vermediğini görmüş olacaklar ki kadınlara dönük yaygın bir gözaltı ve tutuklama girişiminde bulunmaktadırlar. Kadınların bu türden bir saldırganlığa karşı verdiği cevap daha fazla mücadele olmaktadır. Baskılar onları yıldırmadığı gibi mücadeleye daha fazla sahiplenmeleri sonucunu doğurmaktadır.
Rojava-Kadın Devrimi
Kürt kadın hareketinin bayrağının yükseklerde dalgalandığı yerlerden biri de Rojava’dır. Buradaki gelişmeler kendiliğinden ortaya çıkmış değildir. Bu, Kürt Özgürlük Mücadelesinin yıllardır bu alandaki çalışmalarının ve kadın mücadelesine verdiği önemin bir sonucudur. Bugün uluslararası bir boyut kazanması ve bölgeyi de etkisi altına alması son dönemlerde yaşanan gelişmelerle yakın bir bağ içerisindedir. Kürt halkının özgürlük mücadelesinde kadına verilen önem yeni bir mücadele eksenine daha kavuşmuştur. Bu aynı zamanda kadına dayatılan DAİŞ gericiliğine karşı özgür kadın olmanın da mücadelesidir. Kadının köleleştirilmesine karşı özgürlüğün yolunun da açılmasıdır. Kobani direnişi Kürt kadınları ile diğer halklardan kadınların mücadelesine bir köprü olmuştur. Kadınların mücadele ile neleri başarabileceğini göstermiştir. Arin Mirkan’ın Kobani-Miştenur tepesinde DAİŞ’e karşı kadın özgürlüğünüde savunarak ölümsüzlüğe kavuşması Arap, Türkmen, Ermeni ve Süryani kadınlarına da direniş ateşini ulaştırmıştır. Bu kadınlar da Kobani’deki Kürt kadınlarının yolunda yürümeye ve onların direnişine ortak olmaya başlamışlardır. Kobani direnişinde bir çok kadın çocukları ve eşleriyle birlikte yer aldılar. Kürt kadınlarının bu mücadelesinden etkilenen bir çok enternasyonalist kadının yanısıra Arap ve diğer halklardan kadınlar da katılmaya başlamışlardır. Bu ortak mücadelenin en belirgin örneğini Mınbıç’ın kurtarılmasında gördük.
Rojava’da kadınlar bugün sadece savaşta değil toplumun yeniden örgütlenmesinde de önemli görevler üstlenmektedirler. Eşbaşkanlık uygulaması toplumun tüm örgütlenme alanlarında hayata geçirilmiş durumdadır. Bu şekilde de kadınlar her düzeyde kararların alınmasına katılmaktadırlar. Bu uygulama bölgede kadın mücadelesinin geliştirilmesi için de önemli bir örnek teşkil etmektedir. Siyasal ve ekonomik kararlarda kadınlarda söz ve karar sahibi durumundadırlar. Askeri kararlarda da kadınların kendi örgütlenme ve komutanlıklarıyla yer aldıklarını görmekteyiz. Reqa’da DAİŞ’e karşı yürütülen askeri operasyon kadınların komutanlığında yürütülmektedir. Bu operasyon aynı zamanda DAİŞ’in köleleştirdiği binlerce Ezidi Kürt kadınının da kurtarılma hamlesidir. YPJ, başlangıçta sadece Kürt kadınlarının katılımı ile kuruldu. Bugün saflarında değişik halklardan kadınlar da yer almaktadır. Bu 4 yılda Rojava Kürt kadın mücadelesi, önemli başarılar elde etti. Kendi örgütlenmeleri YPJ’de esas karar gücü kadınların kendileridir. YPG içerisinde ise erkeklerle eşit bir temelde temsil hakkına sahipler. Bunun dışında kadınlara dönük çalışmalarda yapılmaktadır. Kadınların ekonomik bağımsızlıklarını güçlendirmek için de değişik projeler hayata geçirilmektedir. Jinwar projesi bunlardan biridir. Kadınların katılımı ile kadın kooperatifleri kurulmakta ve dayanışma temelinde komünvari bir çalışma yürütülmektedir. Kadınlar ekonmide de örgütleniyorlar. Bunlar kadının özgürleşmesi açısından küçümsenmeyecek adımlardır. Kürt kadınlarının, bu özgürlük mücadeleleri, bölge kadınlarını da etkilemekte ve onların da mücadeleye katılmalarından önemli bir çıkış noktası olmaktadır.
Rojava kadınları kendilerini ortaçağ karanlığına kapatmak isteyen DAİŞ’e karşı savaşmanın yanısıra kendi özgürlükleri için de bir mücadele vermektedirler. Bu mücadele önemsenecek gelişmelere yol açmakla birlikte daha çok yolun da alınması gerektiği gerçeğini de gözardı etmemeliyiz.
Güney ve Doğu Kürdistan’da durum nedir?
Bu parçalarda Kürt halkının özgürlük mücadelesinin tarihi eskilere dayanmakla birlikte kadınların mücadeleye katılımları çok sınırlı düzeyde kalmıştır. Doğu Kürdistan’daki mücadele bugün itibarıyla diğer parçaların gerisinde kalmıştır. Kadınların rollerini oynayabilmeleri için örgütlenme düzeyinin geliştirilmesi gerekmektedir. Rojava’daki kadın mücadelesi burayı da etkilemekte ve bir çok kadının katılımını sağlamaktadır. Bunun örgütsel bir güce kavuşması için daha zamana ihtiyaç duyulmaktadır.
Güney Kürdistan’ın durumu kadın örgütlenmesi ve kadınların yönetime katılması açısından pek de iyimser bir görüntü sergilemiyor. Partilerde ve federal hükümette kadınların katılımı yok denecek kadar azdır. Buradaki özgürlük ortamı kadın örgütlenmesine yansımış değil. Bu konuda gösterilen herhangi ciddi bir çabadan bahsetmek de mümkün değil. En azından bu konularda atılan belirgin bir adım görememekteyiz. Kadınların sorunları ev ve iş arasında kalmış bir görünüm arz etmektedir. Siyasal örgütlenmeleri ve yönetime katılmaları sınırlı tutulmaktadır. Erkek egemenliği ve bundan kaynaklanan şiddet önlenebilinmiş değil. Kadın sünneti ve çok eşliliğin önüne geçebilecek yasal düzenlemeler de henüz uygulanabilinmiş değil. Oysaki kadın haklarının geliştirilmesi Kürdistan’ın geleceğinin de önemli bir garantisi olacaktır. Rojava’nın buraya etkisi kendisini nasıl gösterecektir? Önümüzdeki günlerde bunu daha yakından görebileceğiz. Şengal’de Kürt Özgürlük Hareketinin etkisiyle Ezidi kadınlar, meclislerde örgütlenmiş ve kendi askeri birliklerini kurmuşlardır. Bu tür öz örgütlenmelerin tüm Güneyi de uzun vadede etkileyebileceğini söyleyebiliriz. Kürt kadınları özgürlük mücadelesine katıldıkça özgürleşecek, kadın özgürleştikçe de toplum özgürleşecek ve toplumsal gelişme doğru bir raya oturacaktır.