Kızıldere Katliamı’nın 43. yılında ON’ları Anıyoruz!
Mahir Çayan ve arkadaşları Kızıldere’de nasıl öldürüldü?
Sene 1972. 18 Mart’ta, Ertan Saruhan’ın kullanmakta olduğu kamyonla Mahir Çayan, Ertuğrul Kürkçü, Cihan Alptekin ve Ömer Ayna Ünye’ye ulaşırlar. Ahmet Atasoy, Ünye’de aldığı grubu, abisi Mehmet Atasoy’un Fatsa’nın Yapraklı köyündeki evine götürür.
Bir parantez açmak gerekiyor, tam da bu noktada: Ertan Saruhan’ın, güzergâh boyunca yapılan kontrolleri kendi kimliği ile geçtiği, uzun yıllar evvel Uğur Mumcu tarafından işlenmiş ve kuşkulu bulunmuştu. Konspiratif yaklaşımlar, bu mevzu üzerinden Kızıldere’nin zaten devletçe planlanmış bir senaryo olduğu ve akıbetin bu şekilde organize edilmiş olduğu iddiaları zaman zaman seslendirilmişti.
“Karadeniz Dev-Genç – THKP-C” denince akla gelen ilk isimlerden biri de, geçtiğimiz aylarda vefat eden “Çörtük İsmet” lakaplı İsmet Öztürk’tür. Mahir’in Karadeniz örgütlenmesi için ilk görüştüğü simalardan biri olan İsmet Öztürk, köy çalışması ya da kaçak olduğu için Karadenize gelen militanların ilk temas kurduğu mahalli kadrolardan olduğu için ve Maltepe firarı sürecinde görev de verildiği için olayların iç yüzüne vakıf olmasının yanı sıra, Karadeniz kadrosunu, hele de THKP-C’nin Karadeniz sorumlusu Ertan Saruhan’ı hem çok iyi tanımakta, hem de sıkı ilişkisini sürdürmektedir. Ölümünden evvel yayımlanan “THKP-C’den Kurtuluş’a MÜCADELE HAYATIM” isimli siyasi anı kitabının 64. sayfasında bu mesele hakkında şunları yazıyor:
“Benim aranıp aranmadığım belli değildi, ama Ertan serbest dolaşıyordu. Uğur Mumcu’nun köşe yazılarına malzeme olan ‘Ertan aranmasına rağmen polis hüviyetine bakıp serbest bıraktı’ safsataları boş kuruntudan başka bir şey değildir. Ertan’ın arandığına dair şüphelerin oluşması, ... Mahir’leri Karadeniz’e geçirdikten sonra izini kaybettirmesinden kuşkulanan polisin izini bulmak için sürdürdüğü çabaların sonucu olmuştur. Yani Fatsa’ya geldikten sonra.’’
Kızıldere’ye gitmeye nasıl karar verildi?
Fatsa’nın Yapraklı köyünde, kararlaştırılan eylemin planı yapılır. Ünye’deki Amerikan radar üssü çalışanları, tesadüf, THKP-C sempatizanı bir avukatın bürosunun da bulunduğu apartmanın üst katında ikamet etmektedirler.
Ahmet Atasoy, avukatın bürosuna giderek Mahir’lerin istediği istihbaratı toplayıp, gruba iletir.
Mehmet Atasoy’un evinde, tamamen yapılacak eyleme odaklanmış bulunan Çayan ve arkadaşlarının, eylemden sonra rehinelerle birlikte gidecekleri güvenilir bir yer bulunması işi de yine Ahmet Atasoy tarafından halledilir. Ne Çayan, ne de diğerleri o sıralar ne Kızıldere, ne de kalacakları ev hakında bir bilgiye sahiptirler. Ahmet Atasoy, Alevi bir sülaleden gelmektedir. Önce, “Yüncü Hasan” diye anılan Hasan Yılmaz’ı bağ fidesi sattığını bildiği için pazar yerinde bulur. Kazandığından daha fazlasının kendisine verileceğini söyleyerek kalınacak yer bulmasını ister. Kızıldere köyü muhtarı ve Alevi olan Emrullah Aslan’ın yakını olduğunu söyleyen Yüncü Hasan ile birlikte Emrullah Aslan’la görüşülür. Kızıldere’de öldürülen Nihat Yılmaz’ın kardeşi Abdullah Yılmaz’ın da bulunduğu görüşmede, yetenekli ve vasıflı bir insan olan Ahmet Atasoy, Emrullah Aslan’ı şu sözlerle ikna eder:
“Maltepe Cezaevi’ni yarıp geçen arkadaşlardan dört kişiyi buraya getireceğiz. Bunlar Alevidir. Bunları saklamak bizim görevimizdir. Sen de görevini yapmalısın. Bunlar yiğit insanlardır, doğru insalardır, namuslu insanlardır. Kayseri’de Hıdır diye biri var, Hüseyin İnan’ın babası.” ( THKP-C ve KIZILDERE – Koray Düzgören, Sy: 31)
Böylece kalınacak ev meselesi de hallolur. Köyün “Kızıldere” olan adı ile garip bir tesadüf eseri, olayın özü denk düşecektir!
‘Ne devrimi görmesi, altı ay yaşarsak iyi!’
Eylem timi Mahir Çayan, Ertuğrul Kürkçü, Cihan Alptekin, Ertan Saruhan, Nihat Yılmaz, Ahmet Atasoy, Hüdai Arıkan olarak belirlenir. Eyleme katılmaması kararlaştırılan Saffet Alp, Ömer Ayna, Sinan Kazım Özüdoğru, 23 Mart günü Sabahattin Kurt’un kalmakta olduğu Fatsa, Nurettin köyündeki Hüseyin Gümüş’ün evine getirilir. Evdeki bir sohbet sırasında Hüseyin Gümüş, sorar:
“Sabahattin ne dersin, devrimi görebilecek miyiz?‘’
Sabahattin Kurt’un cevabı şimdi bile yürek sızlatıyor; “Ne devrimi görmesi, altı ay yaşarsak iyi...”
24 Mart günü, Ömer Ayna, Yüncü Hasan, Sinan Kazım Özüdoğru, Sabahattin Kurt ve Saffet Alp, şoförlüğünü Mehmet Bayrak’ın yaptığı araçla ulaştıkları Niksar’ın Reis köyünde araçtan inerler.
Ömer Ayna, Sinan Kazım Özüdoğru, Sabahattin Kurt ve Saffet Alp, Yüncü Hasan tarafından Kızıldere’ye getirilir. Vakit sabaha karşı olduğundan, eve girmek mahzurlu görülür ve gün boyu köy dışında havanın kararması beklenir. Hava kararınca da muhtarın evine girilir.
‘T.C. Cumhurbaşkanı, Parlamentosu ve Hükümetine...’
25 Mart 1972 tarihli, “Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı, Parlamentosu, ve Hükümetine” başlığını taşıyan bildiri ile eylemciler isteklerini şu şekilde sıralayarak dünya ve Türkiye kamuoyuna ilan ederler:
1 – İnfazlar derhal durdurulacak,
2– Hiçbir yurtsever ve devrimci asılmayacaktır.
3 – En çok kırk sekiz saat içerisinde bu konuda Türkiye radyolarından infazların durdurulduğu hakkında yayın yapılması şarttır.”
Ve Ünye’de teknisyenler kaçırılıyor
26 Mart 1972 günü Ertuğrul Kürkçü, Mahir Çayan, Cihan Alptekin ve Hüdai Arıkan, Charles Turner, Gordon Banner ve John Stuart Law’ı rehine alırlar. Grup, dışarıda İngiliz teknisyenlere ait Land-Rover’a Ahmet Atasoy, Ertan Saruhan ve Nihat Yılmaz ile birlikte binerek Niksar’a doğru hareket eder. Aracı Nihat Yılmaz kullanmaktadır. Eylem başlamadan Ünye’ye gelmiş olan (Çörtük) İsmet Öztürk, ilk etapta zaman kazanılması için gerekli gördükleri kurum ve kişilerin telefon hatlarını kesmiştir.
27 Mart’ta apartmana gelen müstahdem evdeki diğer İngilizleri elleri bağlı, ağızları flasterli vaziyette bulunca olay açığa çıkar.
27 Mart saat 01:30 sıralarında Kızıldere eteklerine gelen Mahir Çayan, arkadaşları ve rehineler araçtan inerler. Ahmet Atasoy kılavuzluğunda yürüyerek Kızıldere’ye varılır, ancak günün ışımış olması nedeniyle muhtarın evine girilmez, bir ağılda akşamın olması beklenir. Gece geç saatte ekip eve girer.
Bütün bunlar olurken, istihbarat güçleri, özellikle de Mehmet Eymür ve Hiram Abas hiçbir açığı kaçırmadan iz sürerken Mahir’lerin Karadeniz’e geçtiklerini öğrenirler. Ziya Yılmaz’ın Fatsa’lı olması akıllarına gelir sorguyu yapan Eymür ve ekibinin. Fatsa’ya odaklanırlar ve sorgulamalar akabinde hemen tutuklamalar başlar.
Arkadaşlarının yanına dönüp öldüler
Mahir Çayan, Kızıldere yöresine geldiklerinde Land-Rover’dan inerken aracı kullanan Nihat Yılmaz ile yanındaki Ertan Saruhan’a aracı uzak bir yere bırakarak Ankara, İstanbul’a gitmelerini, izlerini kaybettirmelerini ve bu tarihsel eylemi gelecek kuşaklara anlatmalarını ister. Jipi en uzak noktaya götürüp terk eden Saruhan ve Yılmaz, 28 Mart 1972 günü, bugün anlaşılması, algılanması ve izahı güç bir duygudaşlık ve cesaretle son derece zor koşullarda, saatlerce yürüyerek, sora sora Kızıldere’ye dönerler. Ve iki gün sonra cenazelerinin çıkacağı o meşum evde yoldaşlarının yanına yerleşirler.
Hem ihtiyaçları karşılaması, hem de etrafı bir kolaçan etmesi için 28 Mart’ta Tokat’ın Niksar ilçesine gönderilen muhtar, askeri birliklerin ve sıkı önlemlerin boyutunu evdeki konuklarına aktarır. Mahir Çayan ve arkadaşları artık kendilerine doğru adım adım yaklaşıldığını tahmin ederler.
Peşpeşe tutuklamalar ve sorgulamalar sonucu özellikle Yüncü Hasan’dan alınan bilgilerle Kızıldere tespit edilir. 29 Mart gecesi saat 23:00 sıralarında Yüncü Hasan güvenlik güçleriyle Kızıldere’ye getirilir. Muhtar Emrullah Aslan’ın (Koray Düzgören – THKP-C ve Kızıldere syf: 111) anlatımından öğreniyoruz ki, Mahir Çayan ve arkadaşları Yüncü Hasan’ın ele geçtiğini ve kendilerine doğru yaklaşıldığını ellerindeki telsizden zaten öğrenirler. Hasan Yılmaz’ın oyalayıcı tutumu üzerine Jandarma Teğmen Mustafa İlerisoy ile Astsubay Başçavuş İsmail Hakkı Topaloğlu 30 Mart 1972 tarihinde köyün muhtarı ile görüşmek üzere eve gelirler. Ama henüz Mahir’lerin o evde oldukları bilgisine sahip değillerdir, muhtardan bilgi almak amacıyla gelinmektedir.