Kapitalizm’de Halk Sağlığı (Mı)? -2-

Kapitalizm’de Halk Sağlığı (Mı)? -2-

Halk Sağlığının Doğuşu Ve Gelişiminde Etkili Bazı Etmenler

Geçen sayımızda halk sağlığının tarihçesine ve bu alana katkıda bulunan üç önemli isimden bahsettikten sonra halk sağlığına etki eden nedenlerden bahsedelim biraz da. Her ne kadar, halk sağlığı gelişimi, Avrupa ve Amerika’da farklı seyretse de halk sağlığının doğuş ve şekillenişindeki temel noktaları ve temel dinamikleri benzer. Bunlara sırasıyla değinelim.

1-Devletin rolü

Halk sağlığının gelişiminde, kapitalist devlet, 18.yüzyılda halk sağlığı alanında pek bir sorumluluk sahibi değildi.    Bazı halk sağlığı reform çabaları bir yana bırakılırsa, devletin halk sağlığı alanında yaptıkları çok sınırlı ve etkisiz işlerdi.

Hastane yapıyorlardı, yoksullar için. Temizlikle ilgileniyorlardı, özellikle çöp toplama işi önemliydi. Bilgi topluyorlardı. Ama, genel bir saptama yapılırsa, “devlet, halk sağlığı ile ilgilenmiyordu”. Bu işleri, ya yerel yönetimler (belediyeler gibi), ya da daha çok dini amaçlı gönüllü kuruluşlar yapmaktaydı. Ama, merkezi hükümetin, bu tür görevleri üstlenmesi söz konusu değildi.

Ama 19.yüzyılla birlikte, devletleri sıkıştıran bazı gelişmeler yaşanması (özellikle, bulaşıcı hastalık salgınlarının toplumda yarattığı korku, bu gelişmelerin başında geliyordu) hükümetleri, geçici bir şeyler yapmaya zorladı. Ama, devletleri asıl zorlayan “sağlığın bir hak olarak benimsenmesi” oldu. “Hak mücadelesi kavramı” politik hareketlerin katkısıyla sağlığı da içine alacak şekilde genişledi. Bu da liberal anlayışın “tarafsız” devletini, halk sağlığı alanında adım atmaya zorlayan bu anlayış doğurdu. Chadwick’ten söz ederken değindiğimiz “1848 Halk Sağlığı Yasası” da, devletin halk sağlığı alanında görev üslenmesi açısından bir dönüm noktası oldu. Devlet, gönülsüz de olsa, halk sağlığı alanında sorumluluk almaya zorlandı. (1) (2) (3)

Yetersiz ve “şekli” de olsa, İngiltere’yi izleyen diğer devletler, yasal düzenlemeler yaparak, halk sağlığı sorumluluklarını sahiplenmeye başladılar. Örneğin, Fransa’da yerel sağlık konseyleri danışmanlık sistemi, 1848 devrimi ile kurulmuştu (19.yüzyıl sonlarında kaldırılan oldukça zayıf bir yapıydı). Fransa, Napolyon reformlarının bir kazanımı olarak, tıp eğitiminde hijyene önem verilmesi nedeni ile, güçlü bir hijyen geleneğine sahip olmasına karşın, merkezi hükümet desteği ve isteği olmamasından dolayı uygulamada sağlam bir gelenek oluşturamadı. Yine, dönemin güçlü devletlerinden olan Rusya, çok gelişkin yasal düzenlemelere sahip olmakla birlikte, uygulamada oldukça yetersiz bir durumu yansıtıyordu. Salgın hastalıklarda     yetersiz kalan bir sağlık sistemi de ABD’de karşımıza çıkmaktadır. Eyalet sisteminin varlığı nedeni ile, uzun süre, merkezi otoritenin halk sağlığına çok “bulaşmadığı” bir ülke oldu. ABD’de, devletin halk sağlığına müdahalesi, ancak 20.yüzyıl  başlarında mümkün olmaya başladı. Bu müdahalede, yaşanan krizler, savaşlar ve  ABD sömürgeci yayılmacılığının katkıları oldu. Ayrıca, ABD’de devletin halk sağlığına müdahalesi, daha “parçalı” bir tarzda oldu. Örneğin, 1912’de ABD Çocuk  Bürosu kuruldu, yine aynı yıl ABD Donanma Sağlık Servisi, Halk Sağlığı Servisi’ne     dönüştürüldü. Halk sağlığı, genellikle ya belirli yaş gruplarına (çocuklar) veya hastalık gruplarına (tüberkülozlular) yönelik hizmetler olarak ele alındı. Bu arada, 1929 büyük ekonomik bunalımı, merkezi hükümetin, halk sağlığına el atmasında etkili oldu. Daha sonraki yıllarda, ABD’de halk sağlığı etkinlikleri, özellikle hastane yapımları şeklinde seyretti. Yani koruyucu sağlıktan ziyade hep, tıbbi tedavi/bakım ağırlığı kendini hissettirdi. (2) (4)

2-Sınıf Mücadelesi Ve Kolektif Hareketler İle Bireysel Özgürlükler

19.yüzyılda halk sağlığı,“sağlığın korunması ve geliştirilmesi için kolektif eylemlilik” diyetanımlanabiliyordu. Çünkü, halk sağlığı, daha iyi bir dünya, daha sağlıklı bir dünyaiçin mücadele veren çeşitli kesimlerin, öncelikli taleplerinden biriydi. Liberalizmin,herkesin bireysel sorumluluğuna vurgu yapan yaklaşımına karşı, kolektif sorumluluğa ve onun için kolektif eyleme vurgu yapan sosyal anlayış güçlenmekteydi. Halk sağlığı krizlerinde, örneğin bulaşıcı hastalık salgınlarında, toplumu kendi sorunları etrafında eyleme çağırma, onları örgütleme daha mümkün olmaktaydı. Kapitalizmin hızlı sanayileşme döneminin yarattığı sosyal sorunların başında gelen bulaşıcı hastalık salgınları, halk sağlığı alanında kolektif eylemlerin örgütlenmesine yol açarak, bu alandaki değişimleri tetiklemiştir. ABD’de çiçek hastalığına yakalananların tecrit edilmesi için yapılan mücadele, kapitalist ekonomi ile toplum sağlığını karşı karşıya getiren ilginç bir örnektir. ABD federal hükümeti karantinanın, ticareti ve tüccarların çıkarlarını engelleyeceği savı ile, tecrite karşı çıkarken, tecriti savunanlar, halk sağlığının, her türlü ekonomik çıkarın önünde olmasını öne çıkarmaktaydılar. Sonunda, karantinanın, ekonomik çıkarları engellemeyecek düzeyde uygulanması gibi ortak bir nokta bulundu. Bu anlamda, şöyle bir son cümle söylenebilir; hükümetler, ancak, güçlü, inatçı baskılar ve toplumsal       eylemler varsa, halk sağlığı alanında adımlar atmak zorunda kalmışlardır. Sağlık alanında yapılmış eylemlerin hemen hepsi, toplumun demokratikleştirilmesi için çaba harcayan sosyal/siyasal hareketlerin bir parçası olmuştur. (5)

3-Bilimsel Paradigmanın Belirleyiciliği

Bir dönemde hangi bilimsel paradigma egemense, tüm bilimlerde -tabii ki tıpta da- o paradigmanın etkinliği söz konusudur. 1800'lü yılların başlangıcında egemen olan “miasma” teorisi, halk sağlığında tüm teori ve uygulamayı belirlerken, aynı yüzyılın sonlarına doğru “germ” teorisine geçen egemenlik, halk sağlığı alanını değişime uğratmıştır. “Miasma” teorisinin de halk sağlığının temel sloganı -biraz basitleştirirsek- “çevremizi temiz tutalım idi”. Halk sağlığının amacı, çevreyi temiz tutmaksa, mücadele nesnesi neydi? Çöpler. Çöpler temizlenecekse, bu işi kim yapacaktı? Çevre/sağlık mühendisleri. Hastalıkların temel nedeni neydi? Çevredeki pislik. Kısaca, halk sağlığı uygulamasının 19.yüzyılın ortalarına kadarki bakış açısı buydu. (2) (3) (5)

1870, bir dönüm noktası oldu. Pasteur ile birlikte, ilgi, çevreden mikroba doğru bir kayış yaşadı. “Germ” paradigmasına geçiş olmuştu. Artık çevre-çöp-pislik-sefalet zincirinin yerini, mikrop almıştı. Bu da doğal olarak, bakteriyoloji- mikrobiyolojiyi halk sağlığının odağına oturttu.  Halk sağlığı, bilimsel olarak daha gelişirken, etkinlik alanı olarak daralmaya başladı.

Artık halk sağlığı laboratuvar bilimi ile bulaşıcı hastalıklar epidemiyolojisine* indirgenmiş olmuştu. Mücadelede, çevreyi içine alan daha geniş yaklaşım yerine, hastalık önlemleri öne çıktı. “Kentleri temiz tutalım”dan, hastalığın yayılma yollarına engellemeye doğru yönelim, halk sağlığının bakteriyolojiye indirgenmesinin de bir yansımasıydı. Zaten oldukça sınırlı ilgiye “mazhar” olan yoksulluk, bütünüyle halk sağlığının ilgi alanının dışına atılıyordu. (3) (6)

Yeni paradigma ile, her şey kötüye mi gitti? Hayır; halk sağlığı yeni profesyonel-bilimsel bir kimlik sahibi oldu. Eskiden eğitimsiz amatörlerin işi olan halk sağlığı, tıbba giderek yaklaşan, daha bilimsel, eğitimli profesyonellerin işi haline geldi. Ama 19.yüzyıl başında, halk sağlığı tüm toplumla ilgilenirken, 19.yüzyıl sonlarına doğru ilgi alanı, risk gruplarına daralmıştı. Bu da yeni paradigma ile gelen bir olumsuzluktu. Halk sağlığı, yüzyıl başında sosyal reformun ve reformcuların bir uzantısıyken, yüzyıl sonunda, reform mücadelesinin dışına düşmüş ve meslekten profesyonellerin tekeline alınmıştı.

Statüleri yeni bilimsel dalga ile yükselen, halk sağlıkçılar, 19.yüzyıl sonunda şu yorumu yapıyorlardı: “tıbbi etik ve politika ile uğraşanlar, çok zaman kaybediyorlar”. Hatta, dönemin ünlü halk sağlıkçısı Sedgwch, “1880’den önce hiçbir şey bilmiyorduk, 1890’dan  sonra her şeyi biliyoruz. Bu mükemmel bir on yıl” diyerek, işi abartıyordu. “Yeni” halk sağlıkçılara göre, “eski”ler pazaryerlerinde çöplerin arasında sinek ararken, kendileri “hasta ile başlayıp, hastalık kaynağına ulaşan” bir yolla uğraşmaktaydılar. Öyle, modası geçmiş sosyal-reform yöntemleri yerine, bakteriyolojinin bilimsel yöntemlerini tercih ediyorlardı! (2) (5)

“Yeni” halk sağlığı yaklaşımının, en büyük katkısı, toplumun yönetenlerine olmuştu! Nasıl mı? Artık tüberküloz mücadelesi için, 100 milyon insanın yaşam koşullarının iyileştirilmesi yerine, 200 bin tüberküloz hastasını tedavi etmek, daha ucuza gelecekti.

Bu dönemde daha bilimsel hale gelen halk sağlığı için ilk el kitabı Mc.Nutt tarafından yaklaşık 600 sayfa olarak yayınlandı. Daha çok “hastalık yönelimli” yaklaşım içindeydi. El kitabının çoğu bulaşıcı hastalıklara ayrılmışken, endüstri hijyeni, çevre sağlığı, su, konut, halk eğitimi gibi konulara çok az yer verilmişti. Dönemin egemen anlayışını yansıtıyordu, ama egemen anlayış dışında da yaklaşımlar -etkisiz de olsa- mevcuttu. Örneğin, Hamilton endüstri hijyeninin oluşmasında önemli adımların sahibiydi. (2)(5) (9)

Kısaca toparlayacak olursak halk sağlığının, bulaşıcı hastalıklarla mücadeleye indirgenmesinin getirdikleri 5 maddede özetlenebilir

  1. Tıp ve halk sağlığı arasındaki mesafe, daraldı. Halk   sağlığı, tıbbın içine dahil olmaya başladı.
  2. Ancak, o zamana dek, özel bir      uygulama olan tıp ile, kamusal ağırlıklı olan halk sağlığı arasında yeni bir gerilim oluştu.   Diğer tıp alanları, halk sağlığını pek benimsemeye yanaşmadılar.
  3. Bir mücadele konusu olan halk sağlığı, bilimsel eğitim ve bilimsel bilginin öneminin arttığı bir alan haline geldi.
  4. Bilimsel çerçevesi genişleyen ve daha tıbbi bir alan haline gelen halk sağlığının, bakış açısı giderek daraldı. Daha bilimsel, ama daha ufku dar bir alan oldu.
  5. Bilimselleşen halk sağlığı, daha genel sosyal ve sağlık reformu çabalarından ayrışma gösterdi. Toplumsal mücadelenin parçası olmaktan çıkan halk sağlığı, bir tıp alanı olarak   yeni bir kimlik edindi.

Günümüzde, halk sağlığının karşı karşıya olduğu, yeni bir paradigma kayması mevcut. Toplumun geniş halk sağlığı sorunları ile ilgili olan bu alanın, hastalıkların moleküler ve genetik temeline yönelmesi gerektiği öne sürülmekte ve halk sağlığı, böyle   yeni bir kavşağın ağzında olduğu görülmektedir. Bu paradigma kayması sonucunda, halk sağlığına, sosyal ve çevresel yaklaşımdan çok, moleküler epidemiyoloji gibi daha da teknik bir yaklaşımı öngören bir gidiş beklenebilir. Yani, iyice kliniğe sıkışmış, giderek teknikleşmiş, toplumdan daha da uzaklaşmış bir halk sağlığı karşımıza çıkmakta. Bu da doğal olarak sermayenin kapitalist sistemin işine gelmektedir.

4-Halk Sağlığı, Kimin Mesleği

Halk sağlığı, çevresel mücadele kapsamında ele alınırken, hekimlerin de içinde olduğu, ama birçok meslek grubunun (hukukçular, mühendisler, sosyal bilimciler, vb) ilgi alanıyken, 19.yüzyıl sonlarına doğru, giderek daha fazla hekim mesleği haline geldi. Halk sağlığının ilk dönemlerinde, hekimlerin rolü çok sınırlıydı.Daha çok hekim olmayan reformcuların uğraş alanıydı. 19.yüzyılın başlarında, sanayileşmenin yarattığı sosyal ve sağlık sorunları karşısında, daha çok dini ve insani gerekçelerle tepki duyan, duyarlı topluluklar vardı. Gayretli ve partizan insanlar olaraknitelenen bu ilk halk sağlıkçılara, “zealot” denmekteydi. Bu insanların özellikleri,kararlılık ve davaya adanmışlıktı, ama uygun ve yeterli felsefi temelleri yoktu. Halk sağlığıkavramları belirsizdi. Dolayısıyla, halk sağlığı bir meslek grubunun tekelinde değildi. Birtoplumsal mücadele alanıydı. (2) (6)

1800’li yılların ortalarından itibaren, halk sağlığı bir hekimlik mesleği haline geldi. Profesyonelleşti. 1872’ye gelindiğinde, o yıl çıkan halk sağlığı yasası, Britanya’daki tüm halk sağlığı yöneticilerinin hekim olmasını zorunlu kılıyordu. Bu yasanın, halk sağlığının profesyonelleşmesinde (hekim ağırlıklı bir meslek olmasında) özel bir yeri vardır. Tıp kökenli yeni yöneticiler, besin denetimi, sanitasyon, barınma, halk sağlığı konularında rapor hazırlanması gibi görevleri vardı. Hekimlerin halk sağlığında ağırlık kazanmalarında, Simon’ın yönetim dönemi çok etkili olmuştu. Halk sağlığının bir devlet görevi haline gelmesi ile, hekimlerin devlet görevlerine gelmeleri daha fazla söz konusu oldu. (2) (4)

Halk sağlığının bir hekimlik mesleği haline gelmesinin ardından, bir başka gelişme ise, halk sağlığının klinik tıpla yakınlaşması olmuştur. Özellikle, İngiltere’de 1948’e kadar, hastane yöneticilerinin halk sağlıkçısı olma zorunluluğu, klinik-halk sağlığı yakınlaşmasında etkili oldu. Bu alanın bazı uzmanları ve akademisyenlerin itirazlarına karşın, halk sağlığı içindeki bir kesim, kliniğe yakınlaşmaya, yeni iş olanağı diye bakanlar ağırlık kazandı. 1920’lerde tıp kökenli sağlık yöneticilerinin hastane ve klinik sorumluluklarını almaları ile, halk sağlığı, klinik tıbbın bir dalı olarak görülmeye başlandı. Halk sağlığının klinik tıbba yakınlaşması ile, politik felsefeden teknokratik bakışa dönüş söz konusu oldu. Toplumsal bir mücadelenin politik felsefesi olarak algılanan halk sağlığı   profesyonelleşen bir meslek grubunun klinikleşen uygulamalarının teknik bakışı ile donanmaya başladı. İngiltere, özel olarak epidemiyoloji ve sağlık yöneticiliği becerileri ile      halk sağlığının klinikleşmesi sürecinin merkezi oldu (3) (10)

Ancak. ABD’de, halk sağlığı beklendiği gibi finans kapitalin güçlü etkisi ile farklı bir evrim yaşadı. Hekimlik, ABD’de parasını verene yönelik -paralı- bir meslek olarak yaşandığından, halk sağlığı gibi, çok paralı olmayan ve bir kamu görevi olan “iş”, hekimlere çok cazip gelmiyordu. Bunun sonucunda halk sağlığı alanında, hekimler ve hekim olmayanlar gibi bir ayrışma oldu. Hekimler, genellikle yönetim görevlerinde, hekim olmayanlar ise teknik ve araştırma pozisyonlarında rol alır oldu. Yine de uluslararası gelişmelerin etkisi ile, 20.yüzyılın başlangıcında, Rockefeller Vakfı’nın bulduğu bir çözüm, bu ayrışmada uzlaşmayı sağlama yönünde adım attı. Hekimlere açık, ama onlarla sınırlı olmayan halk sağlığı okulları açarak, halk sağlıkçı yetiştirme yoluna gitti. Ayrıca, eyaletlerin çoğu, halk sağlığı yöneticilerinin hekim olması zorunluluğunu -1912 ve 1915 arası- getirmeye başladı. Bir hekimlik mesleği olmamakla birlikte, halk sağlığı, 1916’dan sonra, hekim ağırlıklı meslek olmaya başladı; Rockefeller Vakfı’nın 1916’da açtığı Johns Hopkins Halk Sağlığı Okulu’nu    açması, dönüm noktası oldu. (3)

Peki, ABD’de olsun, Kıta Avrupa’sında olsun, hekim ağırlıklı halk sağlığı anlayışının dışında, daha kapsamlı bakan bir halk sağlığı bakışı söz konusu değil miydi? Evet, tıpkı bugünkü gibi, daha çok üniversitelerde hapsolmuş, egemen halk sağlığı bakışından uzak, uygulamadan kopuk insanlar ve gruplar vardı. Bugün için şöyle bir ara belirleme yapmak gerek; özellikle, halk sağlığına çok önem verilmeyen, halk sağlıkçıların az olduğu, halk sağlığının statüsünün çok yüksek olmadığı ülkelerde, farklı alanlarda yoğunlaşmak yerine       geniş ve kapsamlı bir halk sağlığı uzmanlığı ihtiyacı ön planda olmalıdır. Değişik meslek gruplarına olanak tanıyan bir halk sağlığı yaklaşımı, diğer hekimlerce hoş karşılanmasa da daha doğru bir tercih olacaktır. Her ne kadar, halk sağlığının tıbbileşmesi, halk sağlığının statüsünün artışına katkı sağlasa da bakış açısını daralttığı için sıkıntı kaynağı olmuştur. Halk sağlığının, klinik tıbba yakınlaşma eğilimi de bazı halk sağlıkçılar için, “itibarlı” gibi de gelse, klinik epidemiyoloji ağırlıklı bu yönelimin, daha çok klinikçilerin taleplerine göre şekillenen, halk sağlıkçının statüsünü de bu bağımlılık çerçevesinde artıran bir tercih olduğunu söylemek abartma olmaz. Üstelik, bu yönelim   halk sağlıkçı olmanın -ütopik sayılan- önemli iddialarından vazgeçmek de anlamına gelecektir. Kliniğe yakınlaşma ya da genetik/moleküler epidemiyoloji temelli yönelim, halk sağlığını yenileştirici/geliştirici bir tercih olamaz. Olsa olsa, halk sağlığını, kliniğin peşine takarak, kişiliksizleştirme operasyonundan başka bir anlam taşımaz. Bugün, halk sağlıkçılarının yapacakları şey, klinik tıpla birleşme girişimlerine direnmeleri, halk sağlığının asıl kaynağına dönme çabasına girmeleri olacaktır.

Toparlarsak; halk sağlığının 150 yıllık tarihinde egemen olan, “dar-indirgemeci” halk sağlığı yaklaşımı, 4 temel etmenle ilintilidir.

  1. Chadwick ile temsil edilen mühendislik anlayışının “dar”’lığı, sonraki dönemlerde de etkisini hissettirmiştir. Aynı darlık, germ teorisinin      mutlaklaştırılması ile sürdürülmüştür.
  2. İlk örneğini Virchow’da gördüğümüz, geniş bakış açısı, ütopik olarak algılanmış/görülmüş, uygulama stratejilerine dönüştürülmede zorluklar yaşanmıştır. Kabaca, “laflar iyi, uygulamaya geçirmede zorluklar var” nitelemesi, geniş bakış açısına       yönelmeyi engellemiştir.
  3. Pasteur ile birlikte, “germ teorisi”, büyük bir prestij ve popülarite kazanmış, karşısında durmak zorlaşmıştır. 1870’lerin atmosferinde, o zamana dek bilinmeyen, hastalıkların nedenlerinin gösterilmiş olması, o kadar nesnellikle ortadayken, politika dilinin soyut görüntüsüne çok şans tanımamıştır.
  4. Halk sağlığının, başlangıç dönemi dışında, kitlesel desteğinin yeterli olmaması da bir olumsuz etki yaratmıştır. Sınırlı halk desteği olduğunda ise, hükümetler, kendi acil ihtiyaçlarını gerekçe göstererek, bu desteği etkisiz hale getirmiştir.

5-Halk sağlığının Uluslararasılaştırılması

Halk sağlığını uluslararası hale getiren temelolgu, uluslararası ticaretin ve sömürgeciliğin ihtiyaçları olmuştur. Özellikle ABD’ninTeksas’tan başlayarak, kendi Güney’ini işgal ve ilhak girişimlerinde, halk sağlığı önemliroller üslenmiştir. Küba ve Filipinler’in sömürgeleştirilmesi sırasında da halk sağlığıdeneyimleri kullanılmıştır. Bu süreçte, işgal edilen topraklarda karşılaşılan sıtma, sarıhumma ve benzeri sağlık sorunları, işgalin hızını ve “başarısı”nı engeller hale gelince,devreye Rockefeller destekli halk sağlığı “birikimi” sokulmuştur. Bu halk sağlığı“birikimi”, var olan sağlık sorunlarını ortadan kaldırarak, sömürgeleştirmenin önünüaçmıştır. Bir yandan da işgal edilen ülkedeki, bir elit hekim kesimine destek verilerek,yerel işbirlikçi kesim beslenmiştir. (5)

ABD’de henüz merkezi devletin doğru dürüst bir halk sağlığı örgütlenmesi yokken, sömürgelere yönelik çok güçlü halk sağlığı yapılanmaları yaratılmıştır. Sömürmek için hasta olmamaları gerekir. Burada, başı çeken iki kuruluş göze çarpmaktadır: ABD ordusu halk sağlığı servisi ve Rockefeller Vakfı.

İngilizlerin sömürgecilik girişimlerinde de, halk sağlığının önemli katkıları söz konusudur. Örneğin, Hindistan’ın sömürgeleştirilmesinde, Londra ve Liverpool’daki “Hijyen ve Tropikal Hastalıklar Okullarının deneyimleri kullanılmıştır. Hatta, denilebilir ki, bu okullar, ağırlıklı olarak, sömürgelere yönelik bir eğitim faaliyeti yapmaktadır. Hem sömürgelerdeki sağlık sorunlarını inceleme, hem de sömürgelerdeki hekimleri kendi tarzlarında eğitme yönünde kullanılmıştır. (11) 

Nedir sömürgelerde halk sağlığının katkısı? Sömürgeleştirmede iki temel güç varsa- askerler ve iş adamları-, öncelikle onların ihtiyaçlarına göre organize olmak. Askerlerin     savaşmasını engelleyen sorunlar varsa, onları bertaraf etmek gerek. İş adamlarının, sömürgelerde ihtiyaç duydukları işgücünü sağlıklı tutmak. Fabrikalarda, madenlerde, demiryolu yapımında, kanal inşaatına çalışan işçilerin varsa -sıtma, sarı humma, vb- sağlık  sorunlarından korunması (“Maksat, işimiz görülsün!”). Askerlerin açtığı, iş adamlarının geliştirdiği sınırlı ortamda, zorunlu hizmetleri sunmak için giden sömürgecilik memurlarının sağlık sorunlarını çözmek. Belki, bir de işbirlikçi kesime hizmet. Bu kadar (11)

Sorun bazlı hizmet yaklaşımı, sömürgecilikten türetilmiş, daha sonra, Dünya Sağlık Örgütü, UNİCEF, Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşların sağlık yaklaşımlarına   damgasını vurmuştur. Bütüncül bir yaklaşım yerine, o anda o topraklarda -üstelik o topraklarda yaşayanlarca değil, uluslararası kurumlarca belirlenmiş- var olduğu düşünülen sorunlara müdahale. İşte, sömürgeciliğin, bugüne en önemli halk sağlığı mirası. Seçilmiş bazı hastalıkların eredike** edilmesi anlayışı, 1913’lere kadar, yani Rockefeller Vakfı’nın halk sağlığı okullarındaki yaklaşımına kadar götürülebilir. Bu yaklaşım, Dünya Sağlık Örgütü’nün yaklaşımlarına önemli ölçüde etkide bulunmuş, örneğin 1955’de sıtma ve sarı humma mücadelesine -başarı olarak gösterilen- yansımıştır.   Oysa, bu mücadeleden sonra, 1960’larda sıtma tekrar patlama yapmıştır. Ama, hastalık temelli mücadele anlayışı, bu kurumlara yerleşmiştir. Ve bu yaklaşım, özellikle üçüncü dünya ülkelerine dayatılmaktadır. Gerçi, ayrı bir tartışma konusu ama, 1978’de Alma-

Ata’da gündeme gelen “Temel Sağlık Hizmetleri”ne alternatif olarak geliştirilen, 1984 tarihli “Seçici Temel Sağlık Hizmetleri” kavramı da, özünde, bu sömürgeci mirasın uzantısıdır. Temel Sağlık Hizmetleri (TSH) geniş bir tanıma dayanırken, Seçici Temel Sağlık   Hizmetleri  (STSH) kavramı, sağlık sorunlarına -çocuk sağlığı vurgusu ile- daha teknik ve sınırlı yaklaşımlar önerir; TSH, eşitlik vurgusunu öne çıkarırken, STSH sağlığı, hastalığın yokluğu olarak algılar; TSH, sağlığa çok yönlü yaklaşımı savunurken, STSH, hastalıkların ve önemli sağlık sorunlarının yönetimi, tedavisi ve önlenmesi ile ilgilenir; TSH, toplum katılımından söz ederken tam katılımı kastederken, STSH’da toplum katılımı bir rıza göstermeye indirgenir. Bu çerçevede, STSH işi “bağışıklama, ek besin desteği, anne sütü- emzirme, sıtma ilaçları dağıtmaya” indirgemiştir (3)

Buraya kadar halk sağlığının gelişimine değindik. Peki sosyalist deneyime sahip ülkelerde halk sağlığı yaklaşımı nedir? Sosyalist sistemde halk sağlığına yaklaşıma değinmezsek bu yazı eksik kalacaktır. Bu konuya ayrı bir yazı olarak değinmek daha doğru olacaktır.

Bir sonraki yazımızda sosyalist sistemin pratiğine değineceğiz.

KAYNAKLAR:

1-Carmichael, A. C. (1993), History of public health and sanitation in the vvest before 1700, The Cambridge World History of Human Disease, Cambridge.

2-Porter, D. (1997), Public health and centralization:

the Victorian British State, Oxford Textbook of Public Health (Edited by, Detels, R.,

3-Beaglehole, R. ve Bonita, R. (1999), Public Health at the Crossroads, Cambridge.

4-Fox, D. M. (1994), “The Public Health Services and Nation’s health çare in the post- World War II era”, Public Health Report, 1994(109).

5-Fee, E. (1997), The origins and development of pub- lic health in the United States, (Oxford Textbook of Public Health (Edited by, Detels, R., Holland, W. W., Mc Ewen,)., Omenn, G.), Oxford.

6-Birch, B. (1990), Louis Pasteur, (çeviri: Leyla Onat), İlkkaynak.

7-Beaglehole, R. ve Bonita, R. (1999), Public Health at the Crossroads, Cambridge.

8-Fee, E. ve Porter, D. (1992), Public health, preventive medicine and professionalization: England and America in the nineteenh century, Medicine in Society içinde (Ed¬ited by, Andrevv Wear), Cambridge.

9-Porter, R. ve Teich, M. (1986), Revolution in History, Cambridge.

10-Acheson, R. M. (1990), “The medicalization of public health: the United Kingdom and the United States con- trasted”, J. of Public Health Medicine, 1990 (12).

11-Doyal, L. ve Pennell, I. (1985), The Political Economy of Health, Pluto.

12-Sanders, D. ve Carver, R. (1991), The Struggle for Health, Mc Millan. Shi, L. (1993), “Health çare in China”, Bulletin WHO, 1993 (71).

*epidemiyoloji: Toplumdaki hastalık, kaza ve sağlıkla ilgili durumların dağılımını, görülme sıklıklarını ve bunları etkileyen belirteçleri inceleyen bir tıp bilimi dalıdır. 

**eradikasyon: Bir enfeksiyon etkeninin dünya genelinde kalıcı olarak sona ermesi. Eradikasyon mutlak bir durumdur; hastalığın etkeni ile birlikte yeryüzünden tamamen yok edilmesidir.


Konuyla ilişkili diğer makaleler