Kurtarıcı Reçete: Milliyetçilik

Kurtarıcı Reçete: Milliyetçilik

İlginç ve bir o kadar da geçmişin tekrarı bir süreçten geçiyoruz. İktidar sıkışmış. Ekonomik kriz rejim açısından siyasalkayıplara yol açıyor. Bu koşullarda can simidi olarak milliyetçiliğin körüklenmesi ve halkın “milli duygularına” seslenilmesi caiz oluyor.

Önce Kandil’e “pençe yumruk”. Olmadı, Rojava’ya “bir gece ansızın gelebiliriz”. O da olmadı ver elini Yunanistan... Bir yandan da Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya alınması konusunda propaganda amaçlı bir “veto”. Bunlar iktidar eliyle yapılanlar. Yetmeyince devletin diğer elleri devreye giriyor. Faşist Zafer Partisi başkanı Ümit Özdağ Hatay’a Arap ve Kürt göçmenlere karşı hamle yaparak milliyetçi faşist propagandanın merkezine oturmaya çalışıyor. Onu yalnız bırakmayan Memleket Partisi başkanı Muharrem İnce de şova katılıyor. “Tutmayın beni, tutmayın” edasıyla yola koyuluyor.

AKP-MHP Yunanistan hamlesi yapar da CHP altta kalır mı? Nasıl ki Kılıçdaroğlu’nun ağzından “Kandili ateşe veririm” sözünü işittiysek, bu sefer de “İktidara gelince Yunanistan’a gününü göstereceğiz” deyiverdi. Uzaktan kumandalı Mustafa Sarıgül de Atina’da Sintagma Meydanı’nda Türk bayrağı açarak şova tamamlayıcı öge oldu. Bir de senaryo saldırı olunca ertesi gün gündem oldu.

Günlerdir gündemin başında olan NATO Zirvesi bitti, Erdoğan yanlısı propaganda makinesi “NATO Zirvesini altını üstüne getirdik” edasıyla dezeformasyona yükleniyor. Biden-Erdoğan görüşmesinde de konuşulan konular AKP’nin propaganda makinesine bakılırsa tam bir efsane ama gerçek o ki anlatılanları kimse teyid edemiyor ve dünya alemin bu konulardan nedense haberi yok.

Şimdi diyebiliriz ki, “İktidar zor durumda olduğundan milliyetçilik silahına sarılıyor ama nafile”. Gönül ister ki öyle olsun ama durum maalesef bu değil. Aile ocağından itibaren beyni milliyetçilik, ırkçılık ve Türklük gururu ile yıkanmış, kendinden başka her milliyeti küçümseyen, özellikle Kürtlere kindarlık düzeyinde düşman, komşularımız Arapları küçümseyen, Yunanlıları ezeli düşman gören bir nesil maalesef bu oyunları izlemeye ve desteklemeye devam ediyor. Nedenini biraz merak eden uzağa gitmesin, ana okuldan itibaren ezberletilen İstiklal Marşının tüm kıtalarını bir okusun.

Bu oyunu bozacak tek güç düzen içi restorasyona karşı olan ve devlet doktrinini reddeden, gerçekten eşit, özgür, adil bir çözüm öneren devrimci demokratik güçlerdir, “cumhuriyetin kazanımlarına sahip çıkılmasına” karşı çıkan komünistlerdir. Devrimci demokratik güçlerin etki alanı günden güne gelişiyor. Ama daha hızlı gelişmesi acil olarak önem taşıyor. Son ay ve haftalarda ülkenin içine sokulduğu politik atmosferi yaşayınca bu aciliyet daha da anlaşılır oluyor.

 


Konuyla ilişkili diğer makaleler