MARKSİZM-LENİNİZM KLASİKLERİ DİZİSİ: I KOMÜNİSTLERİN EĞİTSEL ÇALIŞMA VE MÜCADELE PERSPEKTİFİNDE MİHENK TAŞI BİR ESER: KOMÜNİST PARTİ MANİFESTOSU

MARKSİZM-LENİNİZM KLASİKLERİ DİZİSİ: I KOMÜNİSTLERİN EĞİTSEL ÇALIŞMA VE MÜCADELE PERSPEKTİFİNDE MİHENK TAŞI BİR ESER: KOMÜNİST PARTİ MANİFESTOSU

Kommunistisches ManifestKarl Marks’ın, dolaşan komünizm heyulasının verdiği korkuyu dile getirdiği günden bu güne, burjuvazinin bu korkusu artarak devam ediyor. Reel Sosyalizm’in uygulandığı devletlerdeki karşı-devrimlerden sonra, tarihin sonu ilan edilmesine rağmen, Marksist-Leninist ideoloji Kapitalist-Emperyalist ideologların gündeminden düşmedi. Geçmişin kaba anti-komünist şartlamaların yerini, sosyalizmi yeniden tanımlama ve kapitalizmin sınırları içinde tutacak ehlileştirmiş bir içeriğe kavuşturulma projeleri başlatıldı. Önce Stalin’in gözden düşürülme çabalarına hız verildi. Ardından Lenin’in aşıldığı, Marks’ın da eleştiri dışı kalmaması gerektiği üzerinden yoğun bir ideolojik bombardımanla sürdü.

Bu Post Marksist kampanyalar sosyalizm adına mücadele verdiklerini ifade eden kimi yapıların programlarına girdi. Marksist-Leninist temel ilkeleri reddeden noktadan, günümüz koşullarına uyarlama mantığı ile kapitalizmle barışık uysal bir sosyalizm yaratılması amaçlandı. Reel Sosyalizm’in geçici yenilgisinden bu güne, küreselleşme adıyla anamalcı düzen tüm çıplaklığıyla halk düşmanı yüzünü gösterdi. Bu koşullarda kapitalizmin nesnel ve köklü bir eleştirisini ve oradan işçi sınıfı lehine çıkış yollarını gösteren Marksizm-Leninizm, çok yönlü çarpıtmalara rağmen burjuvazinin korkusu olmaya devam etti.

 

Günümüzde kapitalizmin sömürü, yoksulluk, açlık, işgal, savaş, çevre tahribatı ve düşmanlaştırma karşısında Marksizm-Leninizm, işçi sınıfına ve dünya halklarına kurtuluş yolunda hala yol gösteriyor. Bu nedenle Marks ve Lenin’in okuyup incelenmesi her zamankinden daha çok önem taşıyor. Gazetemiz bu sayıdan itibaren, Marksist-Leninist literatürün kaynağından doğru olarak kavranması ve bütününe yönelik bir eğitsel çalışmanın başlangıcı olması amacıyla belli başlı eserlerin tanıtımını yapmayı amaçladı. Ele aldığımız eserleri önsözleri ve gerektiğinde bir tanıtım notuyla vereceğiz.

 

İlk yayınlanmasının 173. yıl dönümü nedeniyle Politika Gazetesi’nde Komünist Parti Manifestosu ile ilgili kaleme alınan yazıda, “Komünist Parti Manifestosu, Kapitalizmin sanayileşme dönemine girdiği, ve proleterleşmenin geliştiği bir dönemde, büyüyen işçi sınıfı hareketi karşısında feodal artıkların ve burjuvazinin saldırıları karşısında işçi sınıfının bilimi doğrultusunda görüşleri özetleyen bir eserdir. Kısadır, özdür ama yeri doldurulmaz öneme sahiptir…” Yazının devamında “günümüzde işçi sınıfının politik örgütleri olan Komünist Parti’lerin programlarının omurgasını oluşturmaktadır” denmişti.

Bu sayıya, işçi sınıfı mücadelesinin teorik ve pratik hatta mihenk taşı işlevi gören Komünist Parti Manifestosunu aldık. 1847 yılında F. Engels’in kaleme aldığı soru cevap şeklindeki Komünizmin İlkeleri eseri temel alınarak geliştirilip, 1848 yılında Komünistler Birliği’nin programı olarak Komünist Parti Manifestosu kaleme alındı…

Bu kitabı okurken nelere dikkat edersek daha iyi anlarız düşüncesinden yola çıkarak sizlere kısa bir Okuma Kılavuzu sunmak istiyoruz:

Kısaca Komünist Manifesto olarak da adlandırılan bu kitap, materyalist tarih anlayışının Marks ve Engels tarafından ustaca uygulandığı bir eserdir. Giriş bölümü ve onu takiben dört bölümden oluşmaktadır.

Giriş bölümü Proletarya Partisinin o güne dek kurulan partiler ile arasında olan farkı ortaya koyuyor, komünistlerin fikirlerini tüm dünya nezdinde açıkça ortaya koyduklarına ve burjuvazinin bir “Hayalet” olarak karalamaya çalıştıkları komünistlerin doğru değerlendirilebilmeleri için bu broşürün kaleme alınmasına olan ihtiyaca değiniyor.

“Burjuvazi ve Proleterler” başlığını taşıyan I. Bölüm, o güne kadarki toplumların tarihinin sınıf savaşımlarının tarihi olduğu ortaya koyuyor ve Kapitalist üretim biçiminin oluşma ve gelişim koşulları inceleniyor. Burjuvazinin çöküşü ile proletaryanın zaferi yasallığının nasıl gelişerek olgunlaştığını ortaya koyuyor.

“Proleterler ve Komünistler” başlığını taşıyan II. Bölüm, işçi sınıfının savaşımını başarıya ulaştırabilecek şekilde sürdürebilmesi için devrimci bir partinin gerekli koşul olduğu üzerinde duruyor. Devrimci partinin gereksinimine değindikten sonra komünistlerin amaçlarını içeren parti programı ve o amaçları gerçekleştirilecek görevler formüle ediliyor. Çıkış noktasına dönerek Sınıf ve Sınıf Savaşı üzerinde durduktan sonra bu eserde ilk defa sınıfsız bir toplum olan komünist topluma götüren tarihsel süreç materyalist bakış açısıyla tavizsiz olarak analiz ediliyor.

“Sosyalist ve Komünist Edebiyat” başlığını taşıyan III. Bölüm, Marksizm öncesi ve Marksizm geliştirilirken çağdaşları tarafından savunulan  sosyalizm tasarımlarını ele alıp inceliyor, eleştiriliyor, aralarındaki farklar ortaya konuyor ve işçi sınıfının bilimsel teorisi gerekçelendiriliyor.

Marks ve Engels komünistlerin amaçlarını tarihsel materyalist yöntemlerle ortaya koyup gerekçelendirdikten sonra “Komünistlerin kendi dışındaki farklı muhalefet partilerine bakışı” başlığını taşıyan IV. Bölüm, burjuva-demokratik devrimlerin ön günlerinde farklı muhalefet partilerinin stratejik ve taktik görüşleri değerlendiriliyor.  Bölümün sonunda, Giriş bölümündeki görüşlerini gizlemedikleri yönündeki ilkeye atıfta bulunarak, komünistlerin ancak şiddet yöntemiyle var olan toplumsak düzeni yıkarak amaçlarına ulaşabileceklerini ortaya koyuyor ve dünyanın tüm proleterlerine yapılan birleşin çağrısıyla son buluyor.

Kitabın her basımının önsözleri vardır. Almanca yazımının önsözleri de vardır. Biz F. Engels’in İngilizce önsözünü aldık. Yazıldığı tarihten günümüze, kapitalizm ve işçi sınıfı yapısında önemli değişimler olmasına rağmen, emek ve sermaye karşıtlığının belirlemesi üzerinden çizdiği ana perspektif günümüzde de hala güncelliğini koruyor. Yeni bir dünyanın inşası yolunda önemli bir yol gösterici olan Komünist Parti Manifestosu, günümüz komünist mücadelesi ve eğitsel çalışmalar açısından vazgeçilmez bir kılavuzdur.

MUSTAFA SUPHİ VAKFI
Eğitim Bürosu Kolektifi

 

1888 İngilizce Baskıya Önsöz

Manifesto 1848 öncesinin siyasal koşullarında kaçınılmaz olarak gizli örgütlenmiş, başlangıçta sadece Alman, sonraları ise uluslararası bir işçi birliği olan Komünistler Birliği'nin platformu olarak yayınlandı. Marx ve Engels, Birliğin Kasım 1847'de Londra'da gerçekleşen kongresinde teorik ve pratik açıdan eksiksiz bir parti programının yayınlanmasını sağlamak için görevlendirildiler. Almanca kaleme alınan metin, 24 Şubat'taki Fransız Devriminden birkaç hafta önce, Ocak 1848'de basılmak için Londra'ya yollandı. Bir Fransızca çevirisi 1848 Haziran Ayaklanması'ndan hemen önce Paris'te yayınlandı. Miss Helen Macfarlane tarafından gerçekleştirilen ilk İngilizce çevirisi 1850 yılında, George Julian Harney'in "Red Republican"ında Londra'da okuyucuyla buluştu. Manifesto'nun bunun dışında Danimarka ve Polonya dillerinde baskıları da yapıldı.

Proletarya ile burjuvazi arasındaki ilk büyük meydan muharebesi olan 1848 Paris Haziran Ayaklanması'nın bastırılması Avrupa işçi sınıfının toplumsal ve siyasal mücadelesini geçici bir süre geri plana itti. O zamandan sonra egemenlik için verilen savaş Şubat Devrimi öncesinde olduğu gibi mülk sahibi sınıfların farklı kesimleri arasında gerçekleşti; işçi sınıfı, radikal burjuvazinin en sol kanadı konumuyla ve siyasal hareket serbestliği için mücadeleyle sınırlandı. Kendi başına proleter hareketler, sürdükleri ve yaşam işareti verdikleri yerlerde acımasızca ezildiler. Böylelikle Prusya polisi Komünistler Birliği'nin o zamanlar Köln'de bulunan Merkez Komitesinin izini buldu. Üyeleri tutuklandı ve on sekiz ay süren tutukluluk sonunda Ekim 1852'de mahkemeye çıkarıldılar. Bu meşhur "Köln Komünistler Davası" 4 Ekim'den 12 Kasım'a kadar sürdü; tutukluların yedisi üç yıldan altı yıla kadar kale hapsine çarptırıldılar. Hükümden hemen sonra Birlik, kalan üyeleri tarafından resmen feshedildi. Manifesto'ya gelince: hafızalardan silinmeye mahkûmmuş gibi görünüyordu.

Avrupa işçi sınıfı egemen sınıfa karşı yeni bir saldırı için yeterli kuvveti topladığında, Uluslararası İşçi Birliği oluştu. Ancak açıkça Avrupa'nın ve Amerika'nın savaşma isteğiyle dolu tüm proletaryasını yek vücut hale getirmeyi amaçlayan bu birlik, Manifesto'da dile getirilen ilkeleri hemen ilan edemedi. Enternasyonal'in programı, gerek İngiliz sendikalar, gerekse Proudhon'un Fransız, Belçikalı, İtalyan, İspanyol yandaşları ve Almanya'daki Lassalle'ciler[ 1 ] tarafından kabul edilebilecek kadar geniş olmalıydı. Bu Programı tüm tarafları hoşnut edecek bir biçimde kaleme almış olan Marx, işçi sınıfının, eylem birlikteliğinin ve ortak tartışmaların zorunlu sonucu olan entelektüel gelişimine tam bir güven duyuyordu. Sermayeye karşı verilen mücadeledeki olaylar ve değişkenlikler, zaferlerden daha fazla olan yenilgiler, insanların pek bağlandıkları çeşit çeşit şarlatanlıkların yetersizliği hakkında bilinçlenmelerini sağlayıp, onların işçi sınıfının kurtuluşunun gerçek koşullarını tamamen kavramalarının yolunu açacaktır. Ve Marx haklıydı. Enternasyonal 1874 yılında dağıldığında, işçileri, 1864 yılında kuruluşunda bulduğundan çok farklı bir durumda bırakmıştı. Fransa'da Proudhon'culuk, Almanya'da Lassalle'cılık ölmek üzereydi ve tutucu İngiliz sendikaları da, çoğunluğu Enternasyonal'le olan bağlarını çoktan koparmış olmalarına karşın, geçtiğimiz yıl Swansea'da başkanlarının onlar adına "Kıta sosyalizmi bizim için korkutuculuğunu yitirdi" açıklamasını yapabildiği noktaya doğru yaklaşıyorlardı. Gerçekten de Manifesto'nun ilkeleri bütün ülkelerin işçileri arasında hatırı sayılır ilerlemeler kaydetmişti.

Böylelikle Manifesto tekrar ön plana çıktı. Almanca metin 1850'den beri İsviçre, İngiltere ve Amerika'da defalarca yeniden basılmıştı. 1872 yılında ve bu sefer çevirinin "Woodhull & Claflin's Weekly"de yayınlandığı New York'ta İngilizce'ye çevrildi. Bu İngilizce metni temel alan Fransızca çeviri New York'da "Le Socialiste" tarafından yapıldı. O zamandan beri Amerika'da, bir tanesi İngiltere'de de tekrar basılmış, ana metni az çok tahrif etmiş, en azından iki İngilizce çeviri yayınlandı. Bakunin'in yaptığı ilk Rusça çeviri 1863 yılı sıralarında Herzen'in Cenevre'deki "Kolokol" adlı basımevi tarafından çıkarıldı, yiğit Vera Zasuliç tarafından yapılan ikincisiyse yine Cenevre'de 1882'de basıldı. Danimarka dilinde yeni baskısı 1885'te Kopenhag'da "Socialdemokratisk Bibliotek" tarafından çıkarıldı, Fransızca yeni çevirisi ise Paris'te 1886'da "Le Socialiste"de çıktı. Bu sonuncusunun ardından İspanyolca bir çeviri hazırlandı ve 1886'da Madrid'de yayınlandı. Almanca baskıların kesin sayısı bilinmiyor, en azından on iki olduğu söylenebilir. Bana anlatıldığı kadarıyla, birkaç ay önce İstanbul'da Ermenice olarak çıkması gereken çeviri, yayıncının, üstünde Marx isminin bulunduğu bir kitabı basmaya cesaret edememesinden, çevirenin de kitabı kendi eseriymiş gibi göstermeyi reddetmesi yüzünden gün ışığına çıkamamış. Diğer dillerde de çevirilerin yapıldığını duydum ama hiçbirini görmedim. Böylece "Manifesto"nun tarihi, büyük ölçüde işçi hareketinin tarihini yansıtıyor; Manifesto günümüzde şüphesiz tüm sosyalist külliyatın en yaygın, en uluslararası eseri, Sibirya'dan Kaliforniya'ya kadar işçi sınıfının tanıdığı ortak bir program haline gelmiştir.

Yine de kaleme aldığımız sırada onu sosyalist bir manifesto olarak adlandıramazdık. 1847 yılında sosyalist denince akla bir yandan çeşitli ütopik sistemlerin taraftarları, İngiltere'de Owen'cılarla Fransa'da Fourier'cilerin oluşturduğu çoktan ölmeye yüz tutmuş mezhepler, diğer yandan bütün yamacılıklarıyla, sermaye ve kâr için hiçbir tehlike yaratmaksızın her türlü toplumsal kötülüğü ortadan kaldıracaklarına söz veren muhtelif şarlatanlar —her iki durumda da işçi hareketinin dışında duran ve daha çok okumuş sınıflardan destek arayanlar anlaşılıyordu. O zamanlar işçi sınıfının salt politik bir devrimin yetersizliğine ikna olmuş ve toplumun baştan aşağıya değişmesinin yanında olan kısmı kendini komünist olarak adlandırıyordu. Kaba, yontulmamış, tamamen içgüdüsel bir komünizmdi bu; ama işin özünü yakalamıştı ve işçi sınıfı içinde, Fransa'da Cabet'nin, Almanya'da Weitling'in ütopik komünizmini yaratacak denli güçlüydü. Yani 1847 yılında sosyalizm bir orta sınıf hareketiyken komünizm işçi sınıfının bir hareketiydi. En azından Kıta üstünde sosyalizm "saygın" bir görüştü; komünizm bunun tam tersiydi. Biz de başından beri "işçi sınıfının kurtuluşu kendi eseri olacaktır" düşüncesinde olduğumuzdan, bu iki isimden hangisini seçmek zorunda olduğumuz hakkında hiçbir kuşkuya yer yoktu. Dahası o zamandan beri ondan vazgeçmek hiç aklımıza gelmedi.

"Manifesto" ikimizin ortak eseri olsa da onun çekirdeğini oluşturan ana düşüncenin Marx'a ait olduğunu belirtmekle yükümlüyüm. Bu düşünceye göre: her tarihsel çağda, egemen iktisadi üretim ve değişim tarzı ve onu zorunlu olarak izleyen toplumsal katmanlaşma, üstünde o çağın politik ve düşünsel tarihinin yükseldiği ve sadece buradan çıkarak insanlığın tüm tarihinin (toprağın ve arazinin ortak mülkiyetine dayalı ilkel gens düzenin yıkılmasından sonra) sınıf mücadeleleri tarihi olduğunun açıklanabildiği temeli oluşturur. Sömüren ve sömürülen, ezen ve ezilen sınıflar arasındaki savaşların tarihinin gelişmesi günümüzde, sömürülen ve ezilen sınıfın —proletaryanın— toplumun tümünü, sömürüden ve baskıdan, sınıf farklılıklarından ve savaşlarından kurtarmaksızın sömüren ve ezen sınıfın —burjuvazinin— boyunduruğundan kurtulamayacağı aşamaya gelip dayanmıştır.

Kanımca, Darwin'in teorisinin doğa bilimlerinde yol açtığı ilerlemelerin aynısına tarih biliminde yol açmak için yeterli olan bu düşünceye, ikimiz de 1845'ten yıllar önce yavaş yavaş yaklaşıyorduk. Bu yönde ne kadar yol aldığımı en iyi "İngiltere'de İşçi Sınıfının Durumu" adlı eserim gösterir. Ama 1845 baharında Brüksel'de onunla tekrar görüştüğümde o bu düşünceye kesin biçimini vermişti ve neredeyse yukarda toparladığım açıklıkta önüme serdi.

1872 tarihli Almanca baskıya yazdığımız Önsöz’den şunları alıntılayacağım:

"Son yirmi beş yıl içinde koşullar ne kadar değişmiş de olsa bu 'Manifesto'da geliştirilmiş genel esaslar, bir bütün olarak bugün de hâlâ tam doğruluğunu korumaktadır. Ayrıntıda şu ya da bu düzeltmeler yapılabilir. Bu esasların pratikte kullanılışı, 'Manifesto'nun kendisinde de açıklandığı gibi, her yerde ve her zaman mevcut tarihsel durumlara bağlı olacak ve dolayısıyla II. Bölümün sonunda önerilen devrimci önlemlere kesinlikle özel bir ağırlık verilmeyecektir. O pasaj bugün birçok yanıyla başka türlü kaleme alınırdı. Gerek büyük sanayinin son yirmi beş yıl içinde süren büyük gelişimi ve işçi sınıfının buna koşut ilerleyen parti örgütlenmesi karşısında, gerekse önce Şubat Devrimi ve daha da fazlasıyla proletaryanın iki ay boyunca siyasal iktidarı elinde tuttuğu Paris Komünü karşısında, bugün bu program yer yer eskimiştir. Özellikle Paris Komünü, 'işçi sınıfının hazır devlet aygıtını öylece ele geçirip onu kendi amaçları için işletemeyeceğini' kanıtlamış bulunuyor. (Bu hususun daha ileri boyutta işlendiği 'Fransa'da iç savaş, Uluslararası İşçi Birliği Genel Konseyi'nin İletisi', Almanca baskı, S.1 9'a bakınız.) Ayrıca, sosyalist yazının eleştirisi de ancak 1847'ye kadarını kapsadığından bugün için elbette eksiklidir; aynı şekilde komünistlerin çeşitli muhalefet partilerine karşı konumuna ilişkin söylenenler (Bölüm IV), bugün bile esasta doğru olmakla birlikte, ayrıntıda günümüz için yine de eskimiştir, çünkü siyasal durum tümüyle değişmiş ve tarihsel gelişim orada sözü edilen partilerin çoğunu dünyadan silmiştir.

Buna karşın ‘Manifesto', üstünde değişiklik yapmaya artık kendimizde hak görmediğimiz bir tarihsel belgedir."

Sunulan çeviri Marx'ın 'Kapital'inin büyük bir bölümünü çevirmiş olan Mr. Samuel Moore'un kaleminden çıkmıştır. Çeviriyi beraberce gözden geçirdik ve ben de tarihi göndermeleri açıklayan birkaç dipnot ekledim.

Londra, 30 Ocak 1888
Friedrich Engels

1 ] [Engels'in Dipnotu:] 

Lassalle bize karşı kendini Marx'ın öğrencisi olarak gösteriyor ve böylelikle 'Manifesto'nun zemini üstünde duruyordu, bununla beraber 1862-1864 yılları arasında yaptığı kitlesel ajitasyonlarda üretim kooperatiflerinin devlet kredisiyle teşvik edilmesi dışında bir şey söylemiyordu.


Konuyla ilişkili diğer makaleler