Milliyetçilik; Zeka Sorunu-Akıl Tutulması - Önyargı

Milliyetçilik; Zeka Sorunu-Akıl Tutulması - Önyargı

Kanada’daki Brock Üniversitesi’nin son yaptığı bilimsel araştırmalar, düşük zekalı insanların, ırkçı ve önyargılarla beslenen ideolojileri daha kolay benimsediğini gösteriyor. “Psychological Science” (Psikolojik Bilim) dergisinde yayımlanan makaledeki araştırma sonuçları, çocukluğunda “zeka katsayısı” testlerinde düşük puan alanların, ileride önyargılı olmaya ve basmakalıp söylem ve ideolojilere inanmaya daha yatkın bir tablo çizdiğini göstermektedir.

Araştırmaya öncülük eden Dr. Gordon Hodson, düşük zekalı insanların, “Sistemi ve düzeni” destekleyen ırkçı ve önyargılarla beslenen ideolojilere daha yakın durduğunu, çünkü bunun, karmaşık dünyayı algılamada kolaylık sağladığını belirtmektedir.

Bu araştırmayı ve sonuçlarını destekleyici bir açıklama da ABD’deki Virginia Üniversitesi’nin araştırmacısı Psikolog Brian Norek’ten geldi. “Gerçeklik karmaşık ve düzensizdir.” diyen Norek, “İdeolojiler gerçekliğin bu karmaşıklığını ve düzensizliğini giderir ve daha kolay çözümler önerir. Ancak bilişsel kapasitesi düşük olan insanların, işin kolayına kaçan milliyetçi-ırkçı söylemlerle ayakta durmaya çalışan ideolojileri benimsemelerine şaşırmamak gerekir” diyor.

Bütün bu söylenenlerin doğruluğundan şüphe duymuyoruz ancak işi sadece zekaya (düşük zekaya) bağlayamayız. Kapitalist sistemin yarattığı “Milli, millet” kavramları milliyetçiliği pompalamış ve kapitalist sistem, ırkçı-önyargılı eğitim sistemleriyle insanları ve toplumları kendi sistemlerinin payandası haline getirmiştir. Çünkü milliyetçi kafaya sahip kişiler, ırkçı olmanın yanında, gerek muhafazakar gerekse liberal politikalara daha açıktır.

Ülkemizde de bir asırdır sürdürülen eğitim politikaları ve medya aracılığı ile yaygınlaştırılan ve zihinlere yerleştirilen “Milliyetçilik”, insanların, dolayısıyla toplumun büyük bir kesiminin beynine şırınga edilerek önce ülkemiz sınırları içinde yaşayan Ermeniler, Rumlar, Süryaniler, Kürtler düşman edilip bu toprakların kadim milletleri ya topraklarından sürülmüş ya katledilmiş ya da sürekli tehdit, tehcir ve baskıyla susturulmaya çalışılmıştır.

Türkiye’de iktidarı elinde bulunduranlar, yıllardan beri, ne zaman köşeye sıkışsa ırkçı, ötekileştirici, milliyetçi söylemleri öne çıkarmış; böylece sınıf mücadelesine darbe vurmaya çalışmış, bunda da çoğunlukla başarılı olmuştur. Diğer yandan komşu ülkelerle sürekli gerilimli politikalar izleyerek içerideki ekonomik-politik-demokratik istemleri, “Dış düşman” söylemleriyle, “Birlik-beraberlik, vatan-millet” söylemleriyle harmanlamış, böylece toplumdaki “milliyetçilik” çıtasını yükselterek toplumun taleplerini bastırmış ve yok etmiştir.

Son yıllarda, Kürt Özgürlük Mücadelesi karşısında “Türk Milliyetçiliği” söylemi, iktidar ve yardakçıları tarafından ne kadar pompalansa da milliyetçilik teraneleri etkisizleşmeye başlamıştır. Bu sebeple farklı argumanlar kullanılarak milliyetçilik yeniden pompalanmaya başladı. Uygur Türkleri bahane edilerek AKP-MHP-BBP ırkçı-milliyetçi cephesi oluşturularak yakın gelecekte, gerek iktidara gerekse yeni bir kaos yaşayan sermayeye karşı oluşabilecek toplumsal muhalefeti engellemek, gerekirse iç savaş çıkarıp işçi sınıfının, demokratik güçlerin ve Kürt Özgürlük Hareketinin muhalefeti bastırılmaya çalışılacaktır.

İşte bu durumda; komünistlerin, sol ve sosyalist örgütlerin yapması gerekenler masaya yatırılıp birlikte mücadele etmenin yolları ve koşulları yaratılmalı. Rehavete kapılmanın anlamı yok. Yorulmak yok, hele hele yaz tatili hiç yok.


Konuyla ilişkili diğer makaleler