Paris’te Üç Fidan

Sakine Cansız, Fidan Doğan, Leyla Şaylemez

Paris’te Üç Fidan

Paris Katliamının ikinci yılında soruşturma herhangi bir ilerleme göstermiyor. Sakine, Fidan ve Leyla’nın gerçek katillerinin kolay kolay ortaya çıkmayacağı ilk günden itibaren belli idi. Aynen, Abdi İpekçi, Hrant Dink cinayetlerinde olduğu gibi ortada bir “tetikçi” dolaşıyor. Bu cinayetin tetikçisinin farklı özelliği, görüşme tapelerinin ortaya çıkmış olmasıdır. Dolayısıyla tapeler dikkate alındığında bu cinayeti, AKP İktidarının MİT eliyle planlayıp uyguladığı açıkça ortaya çıkıyor. Müttefik Fransa’nın bundan bihaber olması mümkün değil. Fransa emniyetinin dosyaları “kaybolduğundan” dolayı bulamaması bunun en basit delili. Tetikçi olarak yakalananın uzun yıllar F.Almanya’da yaşamış olması kafaları ayrıca kurcalattırıyor.

Sakine, hem gerilla hem de parti yöneticisi. Hikayesi, 1978’de Lice’nin Fis köyünden, 12 Eylül faşist diktatörlüğünün Diyarbakır zindanlarına, orada karşılaştığı en ağır işkencelerden, direniş sembolü olmasına; Bekaa’da gerilla olmaktan, Kürdistan dağlarında savaşmaya; Batı Avrupa ülkelerinde siyasi yönetici görevler üstlenmeye... kısacası zengin bir deneyimler hazinesi. Fidan, uluslararası ilişkiler konusunda Kürt Özgürlük Hareketi açısından önemli aşamalar sağlayan militan bir diplomat. Leyla, Avrupa’da Kürdistanlı gençler arasında örgütlenmenin sembollerinden, gencecik bir militan...

Üç kadının, mücadele içinde özgürleşerek, özgür birer kadın olmaları, onların ayrı bir özelliği. Üçünün de kişiliği mücadeleci, ilkeli, becerikli, cesaretli, disiplinli, sonuç alıcı ve bir o kadar da soğukkanlı bir karakterin ifadesidir. Sakine ile Hamburg ve Berlin’de, Fidan ile Brüksel, Strazburg ve Paris’te bir kaç kez yolumuz kesişti. Onların içinde yanan ateş sadece düşüncelerine değil, hareketlerine, konuşmalarına, kısaca her şeylerine yansıyordu. Fidan, Fransa Cumhurbaşkanının dahi “birkaç kez görüştüm, tarzından çok etkilendim” dediği bir kişilik idi. Onlar katledilmeden önce mücadelenin çok önemli isimsiz kahramanlarıydılar. Boşuna hedef seçilmediler.

PKK’nin kurucuları arasında olan Sakine Cansız’ın hedef seçilmesi, o dönemde AKP yetkililerinin ve medyasının Kürt Özgürlük Hareketi’nin yönetici kadrolarına karşı suikast düzenlenerek, Kürt sorununun “çözüleceği” yönündeki açıklama ve yayınları ile örtüşüyor. Aynı süreçte “Oslo Görüşmelerinin” de yürüyor olması ayrı bir “tesadüf”. Belirleyici olan devlet tarafından işlendiği konusunda şüpheye mahal bırakmayan bu cinayetin motifi değil, cinayet sonrası Türk ve Kürt halklarının Üç Fidan’ın cenazelerine sahip çıkış biçimleridir. Avrupa, İstanbul ve Kürdistan, özellikle de Amed (Diyarbakır) cenazeler ile beraber ayağa kalkmıştır. Milyonlarca insan cenaze törenlerine katılmıştır.

Cinayetlerin gerçek faillerinin araştırılması, bulunması ve cezalandırılması, bu saatten sonra Türkiye İşçi Sınıfı Hareketi ve Kürt Özgürlük Hareketinin gücüne, ortak başarısına ve zaferine bağlıdır. Ne zaman ki devlet arşivleri işçi sınıfının kontrolünde olacak, işte o zaman, Mustafa Suphilerden, Sakine Cansız’lara dek tüm faili bizce malum, devletçe meçhul cinayetlerin, katliamların gerçek failleri tüm ayrıntılı belgeleri ile açıklanacak. 2015 yılında, katledilmelerinin ikinci yıl dönümünde Sakine, Fidan ve Leyla’nın anılarını bu düşünceler ve mücadele azmi ile yaşatıyoruz.