POLİTİKA’DAN GEÇMİŞ HAFTAYA BAKIŞ 13.07.-19.07.2020

POLİTİKA’DAN GEÇMİŞ HAFTAYA BAKIŞ 13.07.-19.07.2020

 POLİTİKA’DAN GEÇMİŞ HAFTAYA BAKIŞ  13.07.-19.07.2020

15 TEMMUZ'UN ARDINDAN...

Bu yıl 15 Temmuz yine resmi tatil olarak "Demokrasi ve Birlik Günü" olarak kutlandı. AKP, MHP ve devletin malum çevreleri tarafından ve arasında kutlanan bu gün, AKP ve MHP seçmeni ve de MHP destekli AKP-Saray İktidarını destekleyen kitleler arasında yoğun bir ajitasyon ve propagandaya sahne oldu. TV kanallarında dizi biçiminde ajit-prop yayını filimler, açık oturumlar ve devlet ile iktidar yetkililerinin konuşmaları birkaç gün öncesinden başlamak kaydıyla, 15 Temmuz günü zirveye ulaştı.

Amaç, ülkenin içinde bulunduğu derin ekonomik ve siyasal krizin üstünü örtmek, dikkatleri farklı alanlara yönlendirmek ve de kendileri ile seçmenleri arasındaki zedelenen bağları onarmaktır. Ne yazıktır ki ve ayrıca bir gerçektir ki, 15 Temmuz 2016 ertesinde "Yenikapı Ruhu" olarak adlandırılan tiyatroda yer alan CHP de yine aynı telden çalmaya devam etti.

Bu darbe planı ABD ve NATO eliyle tezgahlanan, Rusya ve İran tarafından deşifre edilen, ve de kısa bir süre içinde karşı-darbe niteliğine yükseltilen derin ve gizli bir plandır. 2013 yılında yığınların Gezi Direnişi ile başlayan ve akabinde 17-25 Aralık "Yolsuzluk Operasyonu" ile derinleşen iktidar içindeki ayrışmanın sonucunda AKP'nin Fethullahçı ve Fethullahçı olmayan taraflarının çatışmasının  getirdiği bir sonuçtur. Başka bir ülkede olsa anında şapkasını alıp gitmeleri gereken yöneticilerin bir manevra ile koltuklarını koruma operasyonudur. AKP'deki Fethullahçı olmayan ve Fethullah'a süreç içinde sırtını dönen kesimler ile, daha ondan kısa bir süre önce idamla yargılanan ABD, NATO taraftarı Ergenekoncu Gladiocuların AKP'nin o kesimi ile uzlaşma, barışma ve idamdan beraate giden sürecin sonucudur. İşbirliği içinde bir kesimin eski ortağı, diğer kesimin de düşmanı olan Fethullah Çetesi ile onların Ordu, Güvenlik örgütleri ve Yargı içindeki ayaklarını deşifre edip etkisizleştirme eylemidir. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Mart 2015'te Harp Akademileri ziyaretinde özür dilemesi ile pekişen ve devlet ile iktidarın yeniden yapılandırılmasını başlayan sürecin niteliksel olarak önemli bir aşamasıdır. 15 Temmuz'un bu düzeyde kutlanmasının altında yatan temel nedeler bunlardır. Çünkü bu uzlaşma sağlanmasaydı Erdoğan ve AKP'si büyük bir ihitmalle bugün iktidarda olmayacaktı. Dolayısıyla bu gün bayram olarak kutlanmasın da ne yapılsın?

 

HALKIN AVUKATLARINA SAHİP ÇIKALIM!

Sürdürdükleri Ölüm Orucu'nda kritik devrenin içinde olan Avukatlar Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal bir tek şey istiyorlar: Adil yargılanmak! Rejim ise bu konuda direniyor. Çünkü siyasi tutsakların adil yargılanmaları burjuva demokrasisi sınırları çerçevesinde dahi, kuvvetler ayrılığının sürdürülmesi durumunda ancak kısmen mümkün olabilirdi. Kısmen diyoruz, çünkü kuvvetler ayrı dahi olsa son tahlilde devlet ve iktidarın sahibi burjuvazinin lehinde yargı kararları verilecekti. Ancak belki dozu ve ayarı farklı olacaktı.

Ölüm Orucunda bulunan iki yiğit avukat bu çelişkiyi gözler önüne seriyorlar, 83 milyon Türkiye nüfusunun gözüne gözüne sokuyorlar, ancak kara sansür bu mesajın nüfusun ezici çoğunluğunu oluşturan kitlelere ulaşmasını engelliyor. Bedenlerini ve canlarını ortaya koyacak kadar kararlı bir tutum sergileyen Ebru ve Aytaç avukatlar bu eylemleri ile demokrasinin son kırıntılarının dahi ortadan kaldırıldığını anlatmaya çalışıyorlar. Onların bu mesajı çok önemlidir ve tüm sansür, baskı ve yasaklama uygulamalarına karşın ülke halklarına anlatılmalıdır.

 

20 TEMMUZ "HAREKAT" MI İŞGAL Mİ?

"Kıbrıs Barış Harekatı" olarak adlandırılan ve 20 Temmuz ile 18 Ağustos 1974 tarihleri arasında sürdürülen savaş Kıbrıs'ın bir bölümünün işgali ile sonuçlanmıştır. İşgal nitelemesi Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi'nin nitelemesidir. Kıbrıs'ta faşist Sampson darbesi ve sonrasındaki uygulamalar karşısında Türkiye'nin bu darbeye ve sonuçlarına karşı çıkması yerine konuya savaş ile yanıt vermesi bir fırsatın ilhakçı anlayışlar tarafından değerlendirilip uygulanmasının da önünü açmıştır. Sonuçta bağımsız ve bütünsellik taşıyan bir devlet ortaya çıkması gerekirken, faşist güçlerin ve ardıllarının etkisi kısıtlanması gerekilirken gizli bir plan devreye sokulmuş, bu plana dönemin Kıbrıs yöneticileri ve Yunanistan ile Türkiye de alet edilerek "barış harekatı" adı altında işgal ile sonuçlanacak savaş başlatılmıştır. Bu yanlış 46 yıldır düzeltilememiştir.

Türkiyeli komünistler, Kıbrıs sorununun işgalin sona erdirilmesi ön koşuluyla özerk bir yapıya sahip olması gereken Kıbrıstürk ve Kıbrısrum halklarının federatif bağımsız bir cumhuriyet çerçevesinde yönetilmesinin ilk aşamada tek çözüm yolu olduğunu savunmaktadırlar. Bağımısız Federatif Kıbrıs Cumhuriyeti, Kıbrıs sorununun çözülmesi için ortak aklın ve kardeş halkların somut istemidir. Bunun ön koşulu da Kıbrıs'ta Türk işgaline son verilmesidir.


Konuyla ilişkili diğer makaleler