POLİTİKA’DAN GEÇMİŞ HAFTAYA BAKIŞ 13.04-19.04.2020
İDLİB'DE SON DURUM
İdlib'deki gelişmeler konusunda Rejim sus pus. Herhangi bir açıklama ve haber yayınlanmıyor.Yaklaşık bir buçuk aydır bu durum söz konusu. Bölgeden gelen haberlere göre Türkiye COVID-19 salgını sürecinde İdlib'deki hareketliliğini sürdürdü.
Rusya ile 6 Mart'ta imzalanan anlaşmanın tam tersine Türkiye ÖSO çetelerini Milli Suriye Ordusu adı altında TSK'ya bağlı düzenli bir ordu halinde geliştirmeyi sürdürüyor. El Kaide, El Nusra ve IŞİD'den devşirme bu çeteler aslında anlaşmalara göre temizlenmesi gerekirken biçim değiştirilerek yaşatılmaya devam ediliyor.
Son birbuçuk aylık süreçte, TSK'nın 20 bin personel daha ekleyerek Suriye sınırları içindeki asker sayısını artırdığı ve 5 yeni Gözlem Noktası kurduğu aktarılıyor. Bu arada, Suriye Ordusu'nun özgürleştirdiği toprakların ortasında kalan 9 TSK Gözlem Noktası'nın taşınıp taşınmadığı konusunda resmi bilgi yok. Bilindiği gibi, Erdoğan, Suriye Ordusu'nun TSK Gözlem Noktaları'Nın gerisine çekilmesini istiyor ve bu konuda Şubat sonun hedefleyerek ültimatom vermişti. Bu ültimatom da bu arada yalan oldu. İyi ki de oldu, çünkü olmasaydı bu Suriye ile sıcak tema demek olacaktı.
COVID-19 salgını koşullarında ülkede işsiz kalan, yardıma ihtiyaç duyan, yoksulluk çeken milyonlar varken, kaynakların halen Suriye, Irak ve Libya savaşlarına akıtılması akıl ve mantık ile izah edilemez. Bu salgın fırsat bilinerek yabancı topraklarda olan tüm askerlerin geri çekilmesi ve çetelere akıtılan milyonlarca dolarların durdurulması gerekmektedir. Bu sadece salgın nedeniyle değil, normal koşullarda alınması gereken bir karardır.
Yabancı topraklarda savaş içinde olan askerlerin COVID-19 salgını karşısında korunmaları da ayrı bir sorundur. İktidar bu konuda da hiç bir bilgiyi kamuoyu ile paylaşmamaktadır. Bu konuda şeffaflık sağlanması da elzemdir.
COVİD-19'A KARŞI EN ETKİLİ ÇÖZÜM
Kısıtlamalar ve hafta sonları uygulanan sokağa çıkma yasakları ile COVID-19 salgını ile baş etmek mümkün değildir. 20 yaş altı ve 65 yaş altı kısıtlaması doğrudur ama yetersizdir. Ülkede açıklanan sayıların doğruluğu konusunda bilim adamlarının ve hekimlerin şüpheleri vardır. Bir taşla iki kuş vurma mantığı ile Atatürk Havalimanı'na Sahra Hastahanesi kurmak, milyarlarca dolarlık pistleri yıkmak göz boyamadır, kandırmacadır.
Stratejik işletmeler dışında tüm işletmelerin kapatıldığı ve çalışanlara ücretli izin verileceği Resmi Tatil uygulaması COVID-19 ile mücadelede baş vurulması gereken tek doğru seçenektir. Özellikle inşaat, maden ve üretim (fabrika) sektörlerinde dolaşan Virüs tehlikesi ancak Ücretli Resmi Tatil yoluyla engellenebilir. İnşaat Şantiyeleri ve Madenler en tehlikeli işletmeler durumuna gelmiştir, derhal ve beklemeden kapatılmalıdır, işçilere Ücretli Resmi Tatil uygulanmalıdır.
Ülke çapında uygulanacak "Ücretli Resmi Tatil" Mayıs ayı sonuna kadar Virüs'ün etkisinin azalmasına ve ve bu süre içinde bulaşmasına engel olacaktır. Bu aynı zamanda bugüne kadar haksız ve tazminatsız veya tazminatlı olarak işten çıkarılan işçi ve emekçilerin de bu verilen çıkışlarının yok sayılmasını zorunlu kılmaktadır.
Başta DİSK olmak üzere, TÜRK-İŞ ve HAK-İŞ'i ama aynı zamanda ülkenin tüm EMEK VE DEMOKRASİ GÜÇLERİ'ni "ÜCRETLİ RESMİ TATİL" uygulamasının sağlanması için seferber olmaya çağırıyoruz.
YAKLAŞAN 1 MAYIS
1 Mayıs, işçi sınıfının Birlik, Dayanışma ve Mücadele Günü'dür. İktidar COVID-19 salgınını bahane ederek bu gün yapılacak kutlamaları engellemek için yol ve yöntemler geliştirmektedir. 23 Nisan kutlamaları için getirdikleri "balkonlardan ve evlerin önlerinden kutlama yasağı" 1 Mayıs için getirilecek yasakların habercisidir.
Hiç kimse bu koşullarda meydanlarda yığınsal eylemler, yürüyüşler ve mitingler düzenlenmesini talep ederek salgın koşullarında sağlığı tehlikeye atmayı önermiyor ve öneremez. Ancak 1 mayıs günü milyonlarca işçi ve emekçinin ve halklarımızın evlerinin balkonlarından, bahçelerinden, kapı önlerinden marşlar söyleyerek, bayraklar, pankartlar sallandırarak 1 Mayıs coşkusunu farklı bir şekilde yaşamalarını kimse engelleyememeli ve engelleyemez.
İktidarın korkusu şudur. Normal 1 Mayıs'larda tüm yasaklamalar ve baskılara rağmen caddelere, alanlara ülkede iki milyona yakın işçi ve emekçi çıkıyordu. Bu sene, karantina koşullarında, baskı ve yasaklamalar nedeniyle 1 Mayıs'larda alanlara çıkamayanlar evlerinin balkonlarından, hem de tüm aile nüfusları ile birlikte bu kutlamalara katılabileceklerdir. Bugüne kadar alanlara çıkmayanlar da bu kutlamalara katılacaklardır. Salgına karşı Dayanışma Ağları ve Komiteleri çalışmalarına aktif olarak katılan, dayanışma alan milyonlar bu kutlamalara katılacaklardır. Balkonlardan 1 Mayıs Marşı, Ciao Bella ve benzeri onlarca işçi marşı seslendirilecektir. Ve bu koşullarda katılanların sayısı milyonları belki de on milyonları bulacaktır. İktidar tam da bundan korkmaktadır. Milyonların festivalini engellemek, tüm ülkenin koşullara uygun olarak bir 1 Mayıs Alanı'na dönüştürülmesinden Virüs'ten korktuğundan daha fazla korkmaktadır. Onun için muhtemelen 1 Mayıs'ta ilan edecekleri Sokağa Çıkma Yasağı'na ilaveten "Balkona Çıkma" yasağı getirecekler, balkonlardan marş ve şarkı söylemeyi, bayrak sallamayı, pankart açmayı yasaklayacaklardır.