POLİTİKA’DAN GEÇMİŞ HAFTAYA BAKIŞ 24.06-30.06.2019

POLİTİKA’DAN GEÇMİŞ HAFTAYA BAKIŞ 24.06-30.06.2019

POLİTİKA’DAN GEÇMİŞ HAFTAYA BAKIŞ 24.06-30.06.2019

İSTANBUL SEÇİMLERİ VE SİSTEM ELEŞTİRİSİ

31 Mart ve özellikle 23 Haziran İstanbul seçim sonuçlarından sonra iç siyasette AKP’nin bir yıl önce ortağı MHP ile hayata geçirmeye başladığı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine ilişkin tartışmalar başladı.

AKP’deki iç tartışmalarda da sistemin marazları ve AKP’ye kaybettiren boyutları üzerinde durulduğu ve bunun eleştirildiği belirtiliyor. Yine kulislere yansıyan kimi bilgilere göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın G-20 zirvesine katılmadan önce Devlet Denetleme Kuruluna, “Yeni sistemin aksayan yanlarını araştırma” talimatı verdiği ve özellikle bakanlıklarda ne tür aksamaların olduğunun raporlaştırılmasını istediği iddia ediliyor. Erdoğan’ın G-20’den döndükten sonra bu hafta meseleyi görüşmek üzere Bahçeli ile bir araya gelmesi bekleniyor. AKP ve MHP’nin bu sistemden hemen vazgeçmesi beklenemez elbette ancak, tartışmanın başlamış olması bile Türkiye’nin demokratikleştirilmesi için mücadele eden güçler açısından bir avantaj ve imkan sunuyor.

Bir sistem eleştirisi de en son başbakanlık görevinden azledilen ve şimdilerde yeni parti hazırlığı içinde olduğu belirtilen Ahmet Davutoğlu’ndan geldi. Davutoğlu, Elazığ'da düzenlenen Gönül Dostları Buluşması'na katıldı ve "Ya hesap verecek bir başbakan ya da kuvvetler ayırımı olmalı” sözleriyle sistemin değiştirilmesini istedi. Hükümete yönelik eleştirilerde bulunan ve partinin içinden kendisine destek veren bazı insanların kameralar önünde, tersi yönde beyanda bulunduğunu belirten Davutoğlu, "İnsanları bu duruma düşürmemeliyiz. Herkes düşüncelerini açık bir şekilde dile getirebilmeli" şeklinde konuştu. Davutoğlu, “Devlet makamlarını bir takım trol çetelerinin tuzaklarına mahkum edenler karşısında 3 yıl sustuk. Eğer işler iyi gitmiş olsaydı kıyamete kadar susardık. Hiçbir makam beklentimiz, mevki beklentimiz yok. Cumhur İttifakındaki MHP oyları çıkarıldığında AK Parti oyları yüzde 34-35 bandına gerilemiştir. Ne yaptık da bu oldu denmelidir, niye yüzde 14 puan kaybettik denmelidir” ifadeleriyle de AKP’de yaşanan iç tartışmaların dramatik boyutlarını göstermiş oldu. CHP sistem tartışmalarına parlamenter sisteme dönülmesi yani daha çok eskiyi talep etmek üzerinden dahil oluyor. Kılıçdaroğlu, “tarafsız cumhurbaşkanlığı ve bu konuda referanduma gidilmesi” çağrısı yapmıştı. CHP’den yansıyan kulis bilgilere göre, Babacan ve Gül çevresi tarafından kurulacak olan yeni partinin AKP’ye darbe vuracağı ve 1 yıllık cumhurbaşkanlığı sisteminin işlemediği havası ve beklentisi hakim. Abdullah Öcalan, 4 yıllık tecrit uygulaması sonrasında 2 Mayıs’ta avukatları ile yaptığı görüşmede aynı konuya değinmiş ve yeni anayasa çağrısı yaparak bu tartışmalar için hazırlık yapılması isteğinde bulunmuştu. HDP 23 Haziran seçimlerinden sonra yeni anayasa tartışması ve çağrılarını artırdı.
 

G20 OSAKA ZİRVESİ KOMEDİSİ

Hafta sonunda Japonya’da gerçekleştirilen G-20 zirvesi ve yansımaları ön plana çıktı. Zirveden yansıyan “aile fotoğrafı”, liderler arasında yapılan görüşmeler, Japon’daki devlet kültürünün mütevaziliği konuşulan konular arasında yer aldı. Türkiye’de gözler daha çok Erdoğan ile Trump buluşmasındaydı ve bir süredir Türkiye ile ABD arasında yükselen S-400 ve F-35 gerginliğinin görüşmeye nasıl yansıyacağı merak ediliyordu. Trump ile Erdoğan arasında, 35 dakika süren görüşme öncesi yaptıkları kısa açıklamalarda, Türk-Amerikan ikili ticaret hacminin 75 milyara dolara çıkarılması ve stratejik ortaklık ilişkisinin devam ettirilmesine dönük beklentilerini dile getirdi. Ayrıca Trump’ın daha sonra Erdoğan ve beraberindeki heyeti kabul ederken kullandığı üstenci dil, hem Türkiye’ye bakışını yansıttı hem de muhatabı Erdoğan’ı siyaseten eskisi kadar güçlü görmediğini göstermiş oldu. Daha önce S-400 alması halinde Türkiye’ye yaptırım uygulayacağını belirten Trump, bu konuda söylem değiştirdi ve Türkiye’nin haklı olduğunu ima ederek Obama yönetimini suçladı. Erdoğan ise yaptığı açıklamada S-400 almaları halinde ABD’nin yaptırım uygulamayacağını Trump’ın kendilerine söylediğini açıkladı. “Yaptırım konusunda Sayın Trump yaptığı açıklamada açıklıkla böyle bir şeyin olmayacağını da kendisinden özellikle dinlemiş olduk” diyen Erdoğan, 100 adet Boeing alacaklarını da açıkladı. Böylece, Erdoğan ve heyeti G-20’ye ABD yönetimini “S-400’lerin alımını göz ardı etmesine ikna olacağı” yeni bir takım silah anlaşmalarıyla gittiği de ortaya çıkmış oldu. Diplomasi içeren bu tür zirvelerdeki söylemler çoğu zaman zirve sonrası unutulur. Dolayısıyla S-400 ve F-35 konusunda gelişmelerin gerçekten nasıl şekilleneceği 31 Temmuz’da ABD’nin Türkiye’ye verdiği süre bittiğinde ortaya çıkacak.

Trump-Erdoğan görüşmesinde, silah pazarlığı, ticaret gibi konular konuşulurken, özellikle Kürt meselesi de dahil pek çok konuda mesajlarla doluydu. Japonya’daki görüşmenin en önemli başlıklarından birini Trump’ın Erdoğan’ın Kürt politikasına ilişkin ifade ettikleri oldu. Trump görüşme sonrası “Türkiye S-400 alırsa yaptırım uygulanır mı?” sorusuna Türkiye’nin Kürtlere yönelik düşmanlığını dile getirerek cevap verdi. Trump, “Türkiye ilginç bir vaka. Erdoğan çetin biri ama ben kendisiyle iyi anlaşıyorum. Bu belki de kötü bir şey ama bence iyi bir şey çünkü doğruyu söylemek gerekirse -herkesin bildiği üzere Kürtlerle büyük bir problemi var- Suriye sınırında 65 bin kişilik ordusu var, bize IŞİD'le mücadelede yardım eden Kürtleri yok edecekti. Kendisini aradım ve bunu yapmamasını istedim. Sanırım Kürtler onun ya da Türkiye'nin doğal düşmanları ve bunu yapmadı. IŞİD'i birlikte yendiğimiz insanları yok etmek için sınırdalardı, bunu yapamayacağını söyledim ve o da yapmadı” açıklamasında bulundu. Erdoğan ya da AKP hükümetinden bu açıklamaya yönelik herhangi bir yanıt ve ya da karşı açıklama gelmedi. Ülkeler arası silah pazarlığı sürerken Trump ilginç bir şekilde, “Erdoğan düşman olarak gördüğü Kürtleri yok edecekti” mesajını verdi ve neyin pazarlığı yapılırsa yapılsın, siyasetin bu pazarlığın aynı zamanda Kürtlerin durumu üzerinden yürütüldüğünü göstermiş oldu. Bu olgu aynı zamanda Kürt devrimci-demokrat özgürlük hareketinin bölgede kilit rol oynadığını da bir kez daha gözler önüne serdi.

 

BÖLGE'DE VE AKDENİZ’DE DURUM

Bütün bunlarla birlikte Türkiye’nin dahil olduğu bölgesel gerginlikler sürüyor. İdlib’te daha önce bir kaç kez rejim tarafından saldırıya uğradığı belirtilen 10 numaralı gözlem kulesine yönelik saldırıların devam ettiği belirtiliyor. Hükümet kaynakları ise, “Suriye sınırına askeri sevkiyatın yoğunlaştırıldığını” yazmaya başladı. Öte yandan Türkiye’nin Kürdistan bölgesine yönelik saldırılarına Irak hükümetinden tepki gelmişti. Kürdistan yönetiminden herhangi bir tepki gelmezken, kimi Irak milletvekilleri Irak meclisini konuyu görüşmek üzere acilen toplantıya çağırdı. Gelen tepkiler üzerine Irak Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Dışişleri Bakanlığına çağırılarak durum ifade edildi.

Akdeniz’deki gerginliği sürdüren Türkiye yönetimi aynı zamanda Libya meselesine gittikçe daha çok müdahil olmaya başladı. General Halife Hafter komutasındaki Libya Ulusal Ordusu, Türkiye’nin uçaklarını, gemilerini açık hedef ilan etti. 6 Türkiyeli, Ulusal Ordu tarafından alıkonuldu, daha sonra gün içinde serbest bırakıldı. Milli Savunma Bakanı, açıklama yaparak Hafter güçlerini “hedef olacakları” konusunda uyardı. Türkiye’nin desteklediği Ulusal Mutabakat Meclisi, BM, kimi AB üyesi ülke, Katar gibi ülkeler tarafından destekleniyor ve başkent Trablus merkezini kontrol ediyor. Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi ise bağlı ulusal ordu ise Rusya, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Fransa tarafından destek görüyor ve ülkenin yüzde 77’sini kontrol ediyor.


Konuyla ilişkili diğer makaleler