Politika Gazetesi’nin zorunlu bir 1 Mayıs değerlendirmesi

1 Mayıs 2015 polis saldırısı sonucunda yaralanmış bir işçi

Politika Gazetesi’nin zorunlu bir 1 Mayıs değerlendirmesi

Devlet terörü

1 Mayıs denince hiç kuşkusuzdur ki akla bir tek niteleme geliyor: Devlet terörü! 1 Mayıs İşçi Sınıfının, Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü iken ve en geniş, en yığınsal bir biçimde kutlanabilme olanakları varken, neden böyle oluyor? Bunun yanıtı da açıktır: İki sınıf; Burjuvazi ile Proletarya, yani İşçi Sınıfı, kafa kafaya ve karşı karşıya geliyor. Bu noktada Devlet, burjuvaziyi temsil ediyor ve 1 Mayıs’ı terör ile, baskı ile, yasaklar ile karşılıyor.

2015, 1 Mayıs’ına da damgasını vuran Devlet Terörü oldu. Kimileri, “her yerde normal kutlandı da bir tek İstanbul’da Taksim ısrarı nedeniyle ortaya bu sonuç çıktı” diyecektir. Evet Taksim, evet 1 Mayıs Alanı... Adı üstünde... Taksim 1 Mayıs Alanı! Bu noktada taviz yok! Çünkü aynı devlet 1977’de bir kez daha İşçi Sınıfı ile karşı karşıya gelmişti. Bu karşı karşıya gelme sonucunda bu alanın adı Taksim 1 Mayıs Alanı olmuştu. Kan ile bedel ödenerek belirlenen bu adı kimsenin değiştirme yetkisi ve gücü yoktur. Böyle olmamış olsaydı bu ısrar olmayabilirdi. Ama artık durum budur ve değiştirilemez. Bir anlamda şairin dediği gibi “Burjuvazi Kavgaya Davet Etti Bizi... Davetleri Kabulümüzdür!

Doğrudur; bu ülkenin her bir karış toprağı işçi sınıfının kanıyla, alın teri ile sulanmıştır. İşçi Sınıfına Her Yer 1 Mayıs Alanıdır, ancak önce Taksim, 1 Mayıs Alanıdır. Bu tarihsel bir olgudur. Sembolik değildir semboldür. Burjuvazi için de Taksim’i yasaklamak onun için bu kadar önemlidir. İşçi Sınıfı için ise bu yasak kendi gücüyle kaldırılana kadar sürecektir. Her türlü devlet terörüne karşın…

Bu nedenle, işbirlikçi oligarşik devlet bu yıl da Taksim 1 Mayıs Alanı yasağını sürdürmek adına, işçi sınıfını baskı ile terör ile karşılamıştır. Öne sürdükleri gerekçelerin tümü yalandır, yanlıştır. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Taksim’de 1 Mayıs kutlaması gerçekleştirilmesi İstanbul’da yaşamı ve trafiği felce uğratıyor, onun için gitsinler başka meydanlarda kutlasınlar demiştir. Tüm İstanbullular ve tüm dünya, İstanbul’un, Taksim 1 Mayıs Alanında 1 Mayıs mitingi yapıldığında değil, yasaklandığında felce uğradığının görüyor. 2010, 2011 ve 2012 yıllarında Taksim 1 Mayıs Alanında 1 Mayıs kutlanırken İstanbul bu derece bir felç durumu yaşamamıştı. Sadece yürüyüş güzergahları olan 3 kol, Şişhane Tarlabaşı, Mecidiyeköy Şişli ve Beşiktaş Dolmabahçe güzergahları yürüyüş kolları sırasında kapanmış, o güzergahlar da yürüyüş kolları alana ulaşınca açılmıştır. Metro, Finüküler, Şehir Hatları, Otobüs, Metrobüs seferlerinde farklı bir engelleme ve çalışmama hali oluşmamıştır. Mağazalar, dükkanlar, lokantalar, büfeler bu derece kapanmamış, esnaf mağdur olmamıştır. Asıl şimdi, Taksim 1 Mayıs Alanı yasağı nedeniyle İstanbul’da yaşam felç olmuştur.

Çok yaygın kutlamalar

1 Mayıs'ta polis saldırısında yaralanan bir işçiBurjuvazi şunu görmüyor. Tüm engellemelere ve Taksim 1 Mayıs Alanı yasağının burukluğuna karşı 1 Mayıs ülke çapında her zamankinden daha çok noktada ve yığınsal olarak kutlanmıştır. Türkiye ve Kürdistan’ın tüm illerinde, önemli ilçelerinde ayrı ayrı 1 Mayıs kutlamaları gerçekleşmiştir. Örneğin, Trakya’da sadece Edirne’de değil, Çorlu’da, Tekirdağ’da, Çerkezköy’de ayrı ayrı kutlamalar gerçekleşmiştir. Ege’de sadece İzmir’de değil, Manisa’da, Aydın’da, Didim’de, Söke’de, Bodrum’da ayrı ayrı kutlamalar gerçekleşmiştir. Marmara’da, sadece Kocaeli’nde değil, Gebze’de, Yalova’da, Bursa’da, Sakarya’da, Eskişehir, Bartın, Zonguldak, Bolu ve Düzce’de kutlamalar gerçekleşmiştir. Karadeniz’de sadece Samsun’da değil, Ordu’da, Giresun’da, Trabzon’da, Rize’de ama ilçelerinde de, mesela Fındıklı’da, Hopa’da da ayrı ayrı kutlamalar gerçekleşmiştir. Kürdistan’da merkezi kutlama Batman’da gerçekleşmiş, ancak Diyarbakır, Mardin, Şırnak, Hakkari, Van, Kars, Erzurum ve tüm önemli ilçelerde mesela Mazıdağı, Kızıltepe, Lice, Silopi gibi yerlerde ayrı kutlama etkinlikleri gerçekleştirilmiştir. Antalya yığınsallık bakımından, Mersin gibi, Adana gibi, Hatay, Antakya gibi yoğunluk yaşamış, Samandağ, Akdeniz, Çukurova gibi ilçeler etkinlikler geliştirmiştir. Saymakla bitmez... Edremit, Burhaniye, Çanakkale... Buralarda eskiden 1 Mayıs mı kutlanırdı? Kesin bir rakam vermek mümkün değil, ancak ülke çapında kutlamalara toplamda bir milyondan fazla işçi, emekçi, aydın, köylü, genç ve kadının katıldığı söylenebilir.

Burjuvazi böylece kendi bindiği dalı kesiyor. Bir tarafta yasak uygularken, diğer yandan daha fazla işçi ve emekçinin kendi bayramlarına sahip çıkmalarını ve düşmana inat yığınsallık sağlamasına neden oluyor. Gerekli güç birikimi sağlanmaz ise, burjuvazi yarın bundan da rahatsız olacak. Ya saldırı ve provokasyonlar ile, ya da çeşitli yasaklar ile gelişen yaygın 1 Mayıs kutlamalarını engellemeye çalışacak. Onun için, Taksim 1 Mayıs Alanı yasağını kıracak güç birikimini oluşturmak, ülke çapında gerçekleşen yaygın, yığınsal kutlamaların da sürekliliğinin güvencesi olacak.

Sınıfın bölünmesi

Burjuvazi’nin iktidarı sınıfı sendikal örgütlenme anlamında da bölmeye çalışıyor. Türk-İş’e ve Hak-İş’e ayrı yerlerde bindirilmiş kıtalar ile 1 Mayıs gösterileri düzenletiyor. Türk-İş Zonguldak’ta, Hak-İş geçen yıl Kayseri’de, bu yıl ise Konya’da bu amaçla ayrı merkezi 1 Mayıs mitingleri gerçekleştirdi. Burada verilmek istenen bir mesaj var. Görünürde sendikal hareket ama özünde sınıf bölünmeye çalışılıyor. Sınıfsal birliği geçici olarak milliyetçi, dini etkenler altında ayrıştırılmaya çalışılıyor. Halbuki, sendikal örgütlenme, işçi sınıfının ekonomik ve demokratik örgütlenmesidir. Sınıf örgütlenmesidir. Her farklı siyasi görüşe mensup, dine, mezhebe mensup işçi ve emekçilerin, sadece ekonomik ve demokratik hakları temelinde bir araya geldikleri örgütlenmelerdir. Burjuvazi bu birlik örgütlenmesini ayrıca bölerek sınıf mücadelesini zayıflatmaya ve kendi kontrolü altına almaya çalışıyor. Sendikal çalışmayı bölme faaliyeti, özünde sınıfı bölmeye ve yönetmeye yönelik planlı bir politikadır. Türk-İş ve Hak-İş örgütlenmeleri devlet olanakları ile yürütülmektedir. Devlet olanakları ile yürütülmesi bu konfederasyonlara devlet bütçesinden resmen ve doğrudan para aktarma biçiminde olmayabilir. Devletin sahibi burjuvazi, kendi işyerlerinde, devlet de resmi iş yerlerinde bu konfederasyonlara bağlı iş kolu sendikalarının yetki almalarını teşvik ediyor. Bu sayede örgütlü iş yeri sayılarını ve üye sayılarını geliştiriyor. Bu sendikalara, devletin eğitim ve araştırma fonlarından kaynaklar akıtıyor. Böylece ek maddi kaynak da sağlıyor.

Hak-İş’in Konya mitingine, çevre illerden Belediye Park ve Bahçeler Müdürlüklerinden, Temizlik İşleri Müdürlüklerinden, Güvenlik Müdürlüklerinden, yevmiye fişi kesilerek, günlük yevmiye ücreti ödenerek binlerce işçi ve emekçi taşınmıştır. Yasadışı uygulamalar ile sınıf yanlış yönlendirilmeye çalışılmaktadır. İşbirlikçi, büyük bir çoğunluğu dönek sendikacılar da bu değirmene su taşımaktadırlar. Sınıf ve kitle sendikacılığı deneylerinden öğrendiklerini, kendilerini satarak burjuvazinin hizmetine sunmaktadırlar ve sınıfı bölmeye militanca hizmet etmektedirler. İşçi sınıfının sendikal ve politik öz örgütleri bu unsurları, bölge bölge, şube şube, işyeri işyeri teşhir etmelidir. İş kolu sendika yönetimlerinde ve konfederasyon yönetimlerinde bu uğursuz görevi yerine getiren unsurlar ile mücadele edilmelidir.

Sınıf ve Kitle Sendikacılığı geleneğinin temsilcisi görülen DİSK bu oyunların bozulmasında yetersiz kalmaktadır. Bu yetersizliğin nesnel ve öznel nedenleri vardır. Nesnel nedenler, sınıfın örgütlenmesi ve mücadele ile aşılır. DİSK yönetimi ve iş kolu sendikalarının yönetimleri kaybedilen iş yerlerini geri kazanma, örgütlenme ve sendikal eğitim alanında somut gelişmeler sağlanmasıdır. Öznel nedenlerin aşılması için ise iki yol vardır. Birincisi, iş kolu sendikaları ve Konfederasyon yönetiminde bulunan yönetici seçilmiş işçilerin öz eleştirel yaklaşım yoluyla DİSK’in sınıf sendikacılığı ilkeleri temelinde sadece sözde değil, pratikte de adımlar atmalarıdır. İkincisi ise bunu yapmıyorlarsa işçi sınıfının politik örgütlenmesinin tabanda, işyerlerinde, şubelerde örgütlenerek sendikaların ve konfederasyon yönetiminde küçük siyasi hesaplar peşinde koşanların yerine sınıf ve kitle sendikacılığını örgütleyecek militan kadrolar yetiştirmesidir.

Dürüst olmak

1 Mayıs'ta HDP/HDK alanlardaEvet, dürüst olmak zorundayız. En başta, sorumluluğunu taşıdığımız işçi sınıfına, proletaryaya karşı dürüst ve samimi olmak zorundayız. Taksim 1 Mayıs Alanı için izin baş vurusu, İç İşleri Bakanı ve İstanbul Valisi, “Taksim 1 Mayıs kutlamalarına kapalıdır” açıklamasından çok önce yapılmalıdır. En az 6 ay önce bu başvuru yapılmalı, red edilirse hukuki yollardan itiraz edilmeli, itiraz süresi ve temyizi için gerekli süre hesaplanmalıdır. Bu süreçte kamuoyu oluşturulmalı 1 Mayıs yasağı, burjuvazinin istediği zamanda değil, işçi sınıfının belirlediği zamanda ülke gündemine taşınmalıdır. Söz konusu İstanbul ise, bölge bölge, şube şube, işyeri işyeri, işçilerin hangi sendikal konfederasyona bağlı olduklarına bakılmaksızın, DİSK’li işçilerin önderliğinde bir kampanya örgütlenmelidir. Her görüşten işçilere 1 Mayıs yasağının gerekçesi açıklanmalı, bu konunun sınıfsal anlamı bilince çıkarılmalıdır. İşçiden, emekçiden yana sendikal, demokratik kuruluşlar, emekten yana partiler, siyasi gazete ve dergiler, yığın örgütleri bu çalışmalarda DİSK etrafında kenetlenmelidir.

HDK/HDP’nin 1 Mayıs’tan 2 hafta önce Taksim’de 1 Mayıs’a destek açıklaması yapması, DİSK’in 4 hafta önce izin başvurusu yapması kadar gülünç ve gayrı ciddidir. DİSK bu adımı kendiliğinden atmıyorsa, bu adıma zorlanmalıdır. Değilse, 1 Mayıs günü Şişli veya Beşiktaş’ta bir kaç yüz kişi ile toplanıp, yanına CHP yöneticilerini de alıp açıklama yapmak dürüst ve sınıfsal bir duruş değildir. CHP, emekten yana tavır koyuyorsa ve madem ki bunun iddiasında, o zaman buna zorlanmalı ve aylar öncesinden başlatılacak bir kampanyanın içinde olmalıdır.

Öz eleştiri yeteneği

DİSK, İstanbul 1 Mayıs’ı konusunda 2013, 2014 ve 2015 yıllarında başvuru ve hazırlıkların geç yapılması konusunda, işçi ve emekçiden yana geniş siyasi, demokratik örgüt yelpazesini bir araya getirip güçlü bir kampanya örgütlemeye ön ayak olmama konusunda öz eleştiri yapmalı ve 2016 yılı için gerekli doğru hazırlıklara yönelmelidir. Biz Politika Gazetesi olarak, bu konuda üzerimize düşen tüm sorumlulukların bilincinde olarak hareket ettik ve etmeye devam edeceğiz. 2015 yılı için başta HDP ve DİSK olmak üzere Ekim 2014 tarihinde gerekli önerileri ve başvuruları yaptık. Değişik söylemler ile “erken olduğu” gerekçesi ile, seçim çalışmaları, Newroz kutlamaları, Kobani eylemleri, Metal grevleri öne sürülerek sürekli oyalandık. Bize göre, bütün öne sürülen gerekçelerin hiç bir maddi temeli yoktur. Seçim çalışmaları da, Newroz kutlamaları da, Kobani eylemleri de, Metal grevleri de, 1 Mayıs’a yönelik bir kampanya örgütlenmesi ile çelişmez, tam tersine o eylemlere ve kampanyalara her siyasi görüşten işçi ve emekçilerin katılımını güçlendirir.

1 Mayıs 2016 ve görevlerimiz

Politika Gazetesi, 2016 İstanbul 1 Mayıs hazırlıkları konusunda işçi sınıfımızın sendikal sınıf örgütü DİSK öncülüğünde geliştirilecek insiyatifin merkezi ve yerellerde örgütlenmesinde düşünsel ve fiilen tüm olanaklarını seferber ederek aktif bir katılımcısı olmaya hazırdır. Bu anlamda DİSK’in emekten yana tüm siyasi, demokratik, toplumsal örgütlenmeleri bir araya getirecek nitelik ve yetenekte olduğuna inancı tamdır. Türk-İş, Hak-İş ve bağımsız sendikalar üyesi işçilerin bu çalışmalara katılmaları mümkün ve gereklidir. Bu anlamda tabanda ayrı bir çalışma yapılmalıdır. Böyle bir girişim bir yandan somut olarak 1 Mayıs’ın sınıfımıza layık anlamda kutlanmasını sağlayacak, burjuvazinin oyunlarını boşa çıkaracak, diğer yandan da sınıf sendikacılığının sendikal hareket içinde mevziilerini güçlendirecektir. Bu görev anlayışımızı, yayın kurulumuz, temsilcilerimiz, dağıtım aktivistlerimiz, tüm okurlarımız ve en geniş çevremiz adına ilan ve beyan ederiz. Politika Gazetesi’nin de, işçi sınıfının politik ve sendikal köklü geleneklerine bağlı, sınıfın gazetesi olarak bu çalışmalarda ne işlev üstlenmesi gerekiyorsa, üstlenme kararlılığında olduğunu açıklarız. Tüm okuyucularımızı, temsilci ve aktivistlerimizi bu doğrultuda göreve çağırıyoruz. “Savaşsız ve Sömürüsüz Bir Dünya” şiarı ile Barış, Demokrasi ve Sosyalizm mücadelemizde, sınıfımızın sorumluluğunu yerine getirmek için görev başına!

Politika


Konuyla ilişkili diğer makaleler