Psikolojik Savaş
Son günlerde çokça yazar HDP’ye sahip çıkıyor görünüp Öcalan’a ve KCK yönetimine tabiri caiz ise savaş açmış görünüyor. Bir taraftan Selahattin Demirtaş’a ve partisi HDP’ye övgüler dizip demokratik siyasetin “iyiliklerini” ön plana çıkarırlarken öte yandan “özyönetim” ilanlarının savaşı tırmandırdığını, bunun da PKK yönetimince kışkırtıldığını ileri sürüyorlar.
Cengiz Çandar, Amerika’da Harvard’ın Ortadoğu Çalışmaları Merkezi’nde yapılan bir seminerde katılımcıların sorularını yanıtlarken, “HDP’nin devre dışı kalmasını hükümet kadar PKK da istedi.” demeye kadar vardırdı işi. Çandar, “AKP ne kadar HDP’nin devre dışı kalmasını ve zayıflamasını istiyorsa PKK da aynısını istiyor.” Derken geçtiğimiz günlerde Mustafa Karasu’nun HDP için söylediği iddia edilen cümlelerini referans gösteriyor.
Oysa herkes biliyor ki, HDP’nin ana gövdesini Kürt Özgürlük Hareketi oluşturuyor ve bu ikisini karşı karşıya getirme çabaları da beyhude girişimlerdir. AKP yönetim kademelerindeki kimileri; Öcalan - Kandil, Öcalan – Demirtaş nezdinde, KCK - HDP arasında derin karşıtlıklar varmış gibi psikolojik savaşın bir parçası olan argümanlara sıkça başvuruyorlar. Bu anlaşılır birşeydir de... Ama HDP’ye angaje olan, bir siyasi lider ve HDP Eş Genel Başkanı olarak Demirtaş’ı “sevimli” ve başarılı bulan, hatta kendisine çok yakın hisseden bir takım çevrelerin özellikle konu PKK düşmanlığına gelince AKP’li yöneticileri bile geride bırakmasına ne diyeceğiz? Asıl bu çevrelerin basıncıyla kimi HDP milletvekilleri de sanki “çözüm süreci”ni çıkmaza götüren, masayı deviren Kürt Halk Önderi Öcalan veya KCK imiş gibi yerli yersiz çıkışlarla, suçlamaya varan demeçleriyle AKP’nin değirmenine su taşıyorlar. Oysa bilinmeli ki AKP Kürt sorununun çözümü konusunda hiçbir zaman samimi ve ön açıcı olmadı. “Gövdemi koydum, gerekirse baldıran zehiri içerim” türünden söylemler sadece iktidarını pekiştirmek adına zaman kazanmaya yönelik hamlelerdi. O gün geldi ve takke düştü kel göründü.