Süleyman Demirel

Süleyman Demirel

Hesap vermeden gitti... 12 Mart döneminde Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idamlarına onay verme eylemini parlamento kulislerinde örgütleyen, oylamada en önde idamların bayraktarlığını yapan ve grubu fire verip vermiyor diye oturduğu yerden dönüp kontrol eden ve 12 Eylül’den sonra kimileri tarafından “demokrasi havarisi” ilan edilmesine rağmen bu eyleminden pişman olmayan, Faik Türün, Baki Tuğ gibi 12 Martçı katilleri partisinde üst düzeyde görevlendiren bu kişi Türkiye’nin en önemli politikacılarından biri nitelemesiyle devlet töreni ile gömüldü.

12 Eylül sonrası, Turgut Özal ile yaşadığı çelişkilerden galip olarak çıkan, Turgut Özal’ın şaibeli ölümü sonrası koltuğuna oturan ve 90’lı yıllarda, Tansu Çiller döneminde Mehmet Ağar, Veli Küçük, Ünal Erkan, Hayri Kozakçıoğlu, Şükrü Balcı, Necdet Menzir, Korkut Eken, İbrahim Şahin, Hiram Abbas eliyle ülkede onbinler ile ifade edilen “faili meçhul” cinayete imza atan, Kamuran Çörtük, Turgay Ciner, Özer Uçuran Çiller, Halis Toprak, Cavit Çağlar gibi “iş adamlarına” hem gizli işlerini finanse ettiren, hem de onlar ile yukarıda adı geçen “emniyetçi-güvenlikçi” ekibi ile uluslararası uyuşturucu trafiğinin Türkiye köprüsünü oluşturan yine Demirel’dir.

Adapazarı-Bolu-Düzce üçgeni, Afganistan ile Avrupa arasında “ticaretin” işleme alanı olan şeytan üçgeni ve aynı zamanda “faili meçhul” cinayetlerin icraat yeri olan şeytan üçgenidir. İnfaz edilmelerine gerek görülmeyip hayatta kalan katiller bugün Süleyman Demirel sayesinde ve Recep Tayyip Erdoğan korumasında ellerini kollarını sallaya sallaya aramızda dolaşmaktadır. O dönemde “Tansu Çiller Özel Örgütü” olarak nitelendirilen “örgüt” aslında Demirel’in örgütü idi. Kürdistan’da halka kan kusturan “Özel Harekat Polisleri” de, Türkiye’nin genelinde en ufak devrimci-demokratik hareketi “yargısız infaz” ile sonuçlandıran “resmi sivil paramiliter timler” de bu dönemin eseridir. JİTEM, İtirafçılar, MİT ve Polis işbirliği ile oluşturulan katil sürüleri yine aynı döneme isabet etmektedir.

Süleyman Demirel, Adnan Menderes’in devamcısı, Turgut Özal’ın hocası ve Recep Tayyip Erdoğan’ın feyz aldığı kişi olarak 1960’lı yıllardan itibaren adım adım kimileri tarafından “derin devlet” olarak adlandırılan sermayenin devletinin başı olmuştur. Başbakan veya Cumhurbaşkanı olsun, olmasın, Türkiye’deki “derin” organizasyonların başındaki sorumlu hep Demirel olmuştur. ABD’deki efendileri ile kimi zaman kısa süreli çelişkiler yaşasa da, iyi bir Mason olarak her zaman uluslararası sermayenin hizmetinde bulundu. ABD ve NATO politikalarına sonuna kadar bağlı, İMF’nin sadık ekonomik tetikçisi idi Demirel.

Türkiye İşçi Sınıfı 70’li yıllarda Demirel’in sınıf düşmanı politikalarını, 80’li yıllarda “demokrasi havarisi” olarak restorasyon sürecini planlamasını ve 90’lı yıllarda Kürt halkına ve Türkiyeli devrimcilere karşı giriştiği imha ve terör pratiklerini hiç bir zaman birileri gibi yok saymayacaktır. Herkesin gönlü ferah olsun. Türkiye İşçi Sınıfı, Süleyman Demirel’i tarihsel ve politik açıdan hak ettiği yere oturtmuştur. O bir sınıf ve halk düşmanıdır !


Konuyla ilişkili diğer makaleler