Seçim Ve Özgür Gelecek

Seçim Ve Özgür Gelecek

HDP Mitingi

Ülkenin başında bulunan AKP iktidarı  Avrupa’da, Ortadoğu’da ve dünyanın her tarafında sıfırı tüketmiş durumdadır. Elinde kala kala  Perinçek ve sözde sol geçinen grupçuklar kalmışlar, ve bunların toplamı yarım gram etmez. Elinde kalan ülkeler ise Katar ve Azerbaycan’dır. İlk çıkışı yapma rolü verilen Bahçeli’ye göre, “Seçim sürecine giden yolda toplumsal, ekonomik ve siyasi dinamikleri etkileyen çok sayıda menfi faktör yeşermektedir…

Önümüzde kontrol edilemeyen beklenmedik birtakım olumsuz gelişmelerin ortaya çıkma ihtimali ise asla göz ardı edilmemelidir her an savaş çıkarabilir bu ülkeye saldırabilir kandile çıkarma yapabilir başka bir kürt bölgesine saldırabilir seçimin kaderini değiştirmek milliyetçi güruhu sevindirebilirler, ve bunun pek çok emaresi de şimdiden belirginleşmiştir. Seçim sürecini etkileyen faktörlerin başında, Türkiye’nin bölgesel ve uluslararası ilişkileriyle bunların sosyal, siyasal ve askeri yansımaları gelmektedir. Bir diğer tayin edici öge ise ekonomik göstergeler ve hükümetin alacağı tedbirlerdir. Bir başka önemli unsur ise uluslararası aktörler tarafından yönlendirilen denetimsiz göç trafiğidir”. Bugün çok ciddi bir ekonomik krizin ayak sesleri kendini duyurmaktadır. Sürekli olarak dışarıdan gelen borçla finanse edilen büyüme, tıkanmaya ve borcun sürekli artması koşullarında döndürülmesi zorlaştırmaya başlamıştır. Bugün Türkiye’nin dış borcu 450 milyar doları aşmış durumdadır. AKP iktidara geldiğinde dış borç 100 milyar doların altındaydı. Kitlelerin genel olarak artan hoşnutsuzluğu, halklar bunalım içinde, buzdolabı var içi boş, araba var mazot benzin yok, alınamıyor artık halklar ekonomik olarak sıfırı boylamış bu kadar sefalet içinde insanlar yaşıyorlarsa ve de halen AKP'ye oy veriyorlarsa bunda bir çelişki var demektir. Tüm bunlar bizi 24 Haziran'da yapılacak seçimlerle ilgili siyasal dengenin çok önemli bir özelliğine getirmektedir. Bu seçimler normal seçimler değildir, olmayacaktır. Burjuva düzende her alanda olduğu gibi bu alanda da genel olarak büyük bir eşitsizlik olması bir yana, burjuva demokrasisinin asgari kuralları dahi bu seçimlerde geçerli değildir. Her şeyden önce seçimlerin OHAL rejimi altında yapılacak olması kendi başına bir olaydır. AKP seçim çalışmalarını polis nezaretinde yapmakta, polislerle gezmekte, HDP’liler ise milletvekili de olsa polis onları takip etmektedir. Bu, insanlar üzerinde açık bir devlet baskısı ve seçim sandıkları üzerinde devletin karanlık gölgesidir.

Seçimi boykot etmek her anlamda egemen sınıfın isteği doğrultusunda hareket etmektir. Boykot etmenin koşulları vardır o koşular oluşmadı yani devrimin nesnel öznel koşuları varsa elbete boykot edilir ama bu yok, ayrıca bölgemizde de kimi Kürt siyasetler çok kötü rol oynamaktadır. Bağımsızlar, bazı partiler, özellikle HAKPAR gibi oportünist partiler bağımsız adaylarla seçime katılmakta, Cumhurbaşkanı seçiminde de sandığa gitmeme kararı almışlardır. Feodalizmle ve milliyetçilikle haraket edemeyiz.

Herkes ama herkes HDP için gece gündüz çalışmalı herkes 3 kişi kazanmalıdır, faşizme karşı birleşik sol güçlerin mücadelesi öne çıkmalıdır.

Bunun yanı sıra, toplumdaki hoşnutsuzluk artmış, nüfusun en az yarısını oluşturan muhalif kitlelerde seçim süreciyle birlikte bir siyasal hareketlenme ve moral motivasyon başlamıştır. Özetle hava değişmiştir. Toplumda bu gidişatın değiştirilebileceğine dair iyimser ve hatta coşkulu bir hava oluşum halindedir. Bu durumda MHP destekli AKP-SARAY rejimine karşı, seçimleri dışlamayan ama ona endekslenmeyen bir mücadele hattı izlemek en doğru yoldur. Seçime endekslenmeyen böyle bir hat, aynı zamanda bu olumlu havanın hayal kırıklığına dönüşmesini engellemek için de gereklidir. Toplumsal değişimin en önemli göstergesi: Ülkenin ya da dünyanın yönetenlerinin eskisi gibi yönetemez konuma gelmesi, yönetilenlerin ise eskisi gibi yönetilmek istememesi olgusudur. “Cumhur İttifakı", sistemi yıkıma uğrattığı yerde dururken, “Millet ittifakı” sistemi yeniden nasıl eski haline getireceğinin yolunu çizmeye çalışıyor. Seçime parti olarak katılan tek devrimci ilerici parti olan HDP ise Demokratik Halk Devrimi’nin yolunu açmanın mücadelesini veriyor.  İlerici ile gerici iki öznel gücün her ikisi için de bir değişim süreci yaşanmaktadır. Hangi güç daha bilimsel ve örgütsel davranış sergilerse o daha çok yarar sağlar. Çelişkiler yumağının karışık olduğu bu kritik ortamda her devrimci oyunu devrime katkı olarak kullanmalıdır. Cumhurbaşkanlığında İnce'ye, Parlamentoda HDP’ye diyen devrim karasızlarının bu somut ortamı iyi değerlendirmesi lazım. Devrimciler oyunu parlamentoda da, cumhurbaşkanlığında da HDP’ye vermelidir. Cumhurbaşkanı adayımız Selahattin DEMİRTAŞ’tır. Bu olgu tartışılmaz.

Faşizme geçit vermeyelim, faşizmi yerin altına ve sandığa gömelim. Bu seçim OHAL koşullarında görece “barış” koşullarında solun ve kürtlerin son şansıdır. Tek bir solcu,  tek bir kürt insanı egemen güçlere oy vermemelidir. İlk adımda Demokratik Cumhuriyet’i kuralım. ZAFER ÖZGÜR GELECEĞİNDİR… ÖZGÜR GELECEK DE BARIŞTIR.


Konuyla ilişkili diğer makaleler