Ser verip sır vermeyen bir yiğit: İbrahim Kaypakkaya

Ser verip sır vermeyen bir yiğit: İbrahim Kaypakkaya

İbrahim KaypakkayaTKP/ML Önderi İbrahim Kaypakkaya 18 Mayıs 1973 tarihinde egemen sınıfların zindanlarında katledildi. O’nun anısına 2012 yılında Atılım gazetesinde yayınlanan bir yazıyı dikkatlerinize sunuyor, katledilişinin 42. yıl dönümünde, mücadelesi ve anısına saygı gösteriyoruz.

Politika

Türkiye İşçi Köylü Kurtuluş Ordusu (TİKKO) kurucusu ve önderi İbrahim Kaypakkaya 18 Mayıs 1973 günü 3,5 aylık insanlık dışı işkenceler sonucu ifade ve bilgi vermeyi reddettiği için Diyarbakır’da katledildi. Dönemin gençlik liderlerinden ama onun da ötesinde genç yaşına rağmen ideolojik ve politik olarak emsallerine göre derin çalışmalara imza atan İbrahim Kaypakkaya 24 yaşında katledilirken kelime anlamıyla gerçekten hunharca muamelelere maruz kaldı. Ayak parmakları tek tek kesilerek, açık yaralarına tuz basılarak yıldırılmaya çalışılan İbrahim Kaypakkaya, bütün bu uygulamalara rağmen teslim olmadı. Bu sebepten dolayı “ser verip sır vermeyen bir yiğit” olarak nitelendirildi.

Yayınlarımızda ve partimizin diğer kademelerinde bugüne dek adından çok fazla söz edilmeyen İbrahim Kaypakkaya ile ilgili özeleştiri borcumuz mevcut. Kuşkusuz ki bu tek taraflı bir eylem değil. Dönem itibarıyla SBKP ile ÇKP arasında gelişen farklı görüşlerin etkisinde şekillenen olumsuz süreç, Türkiye devrimci hareketini de etkilemiştir. Bugün geriye dönüp bakıldığında SBKP’nin revizyonist yöneticilerine tepki olarak gelişen bu ayrılığın hiç bir mantığının olmadığı iddia edilemez. Ancak bu gerçeğe rağmen ÇKP’nin eleştirilerinin Dünya Komünist Hareketinin bileşenleri içinde çözülmesi daha yerinde olurdu. Gerçi İbrahim Kaypakkaya ÇKP’nin eleştirilerin ötesinde ABD’nin politikalarına çanak tutmasını eleştirerek bir süre sonra gidişatın olumsuzluğunu değerlendirerek ÇKP’nin bu politikalarına mesafe koymuştur. Biz tüm hata ve eksikliklerine rağmen dünyada ilk sosyalist devrim deneyi olan ve dünya işçi sınıfının en büyük kazanımı olan Sovyetler Birliği ve onun öncü partisi, Lenin’in partisi SBKP’yi amasız koşulsuz desteklemeyi doğru görürken, ÇKP politikalarının etkisinde kalanlar SBKP ve SSCB’yi açıktan eleştirme yolunu seçmişlerdir. Bugün için değerlendirildiğinde bu ayrılık ve sert tartışmalara karşın, TİKKO kaynaklı siyasi oluşumların değerlendirmeleri ve yaklaşımları ile günümüzde devrimci hareketin yeniden yükseltilmesinde ortak paydalarımızın oldukça fazla olduğunu tespit edebiliyoruz. Dolayısıyla bir yandan eleştiri ve özeleştiri mekanizmasını işleterek geçmişi değerlendirmek ama günümüzde ortak paydalarımızda eylem birliğini geliştirmek önümüzde güncel bir görev olarak duruyor.

İbrahim Kaypakkaya, Kemalizm ve Kürt ulusal sorununun çözümü konusunda döneminde çok net söylemlere sahiptir. Mustafa Suphi’nin TKP’sine sahip çıkmaktadır ve savunmaktadır. Kemalist Cumhuriyetin, Büyük Ekim Devrimi’nin gerçekleşmesi ve düşman tarafından boğulamaması sonucu İngiliz emperyalistlerinin bir kabulu olarak kurulmasına göz yumulduğunu söylemektedir. Kürt sorununun çözümü için ise, bunun ancak Kürt halkının kendi kaderini kendisinin belirlemesinin kabulu çerçevesinde mümkün olacağını ikircimsiz savunagelmiştir. Bu çok önemli ideolojik ve politik duruştur. Kaypakkaya, aynı zamanda Komünist Parti’nin gerekliliğine inanan ve işçi sınıfının belirleyici rolüne her zaman vurgu yapan bir politik yön geliştirmiştir. 15-16 Haziran 1970 Büyük İşçi Direnişi’nde pratik görevler üstlenmiş ve önemli işlevleri yerine getirmiştir. İşçi sınıfının öncülüğünde işçi-köylü ittifakına ülkemiz koşullarında özel bir önem atfeder. Bu sebepten dolayı da kırsal kesimlerde örgütlenmeye görüşlerinde ve pratiğinde büyük önem verir.

Kaypakkaya ilk örgütlü mücadelesi TİP içerisinde başlar, TİP pasifizminin etkisi ve Mao’nun Halk Savaşı Teorisi’nin etkisinde TİP’den ayrılır, Mihri Belli’nin MDD teorisini “Kemalist” bir teori olarak eleştirir ve mesafe koyarak, önce Doğu Perinçek ile TİİKP kuruluşunda yer alır ama kısa bir süre sonra Perinçek’i revizyonist ve oportünist olarak eleştirerek TİKKO’nun kuruluşuna ve yapılanmasına yönelir. Daha o dönemde Kemalizmin sol içindeki etkisini gören ve Kürt ulusal sorununun çözümünde Leninci yaklaşımı benimsemiştir. Bu olgu o dönemde genç devrimciler arasında çok da genelgeçer olmayan ama doğru bir yaklaşımdır.

İbrahim Kaypakkaya’yı katledilişinin 39. yılında anmanın en doğru yolu, TİKKO ve TKP/ML geleneğinden gelen hareketler ile güç ve eylem birliğini geliştirmektir. Farklılıklarımızı tartışmak, düzeyli bir kültür çerçevesinde SSCB ve ÇHC deneyimini değerlendirmek ayrı bir konudur, ortak paydalarımızı öne alarak, Marksizm-Leninizmi ve Stalin yoldaşın devrimci rolünü dikkate alarak bugün önümüzde duran somut görevleri değerlendirmek ayrı bir konudur. Bu süreçler kolay süreçler değildir, ancak sanıldığı kadar zor ve karmaşık da değildir. Önemli olan niyet ve amaçlardır. Bu konularda da hemfikir olduğumuz konusunda kuşkumuz yok. Antiemperyalist demokratik halk devrimi hepimizin ortak hedefidir.

(TKP Merkez Organı ATILIM Gazetesi’nin Mayıs 2012 sayısında yayınlanmıştır. www.türkiyekomünistpartisi.org sitesinden alınmıştır.)


Konuyla ilişkili diğer makaleler