Sinan Cemgil, Kadir Manga, Alparslan Özdoğan
31 Mayıs 1971 Nurhak Dağları / Adıyaman
THKO’nun önder kadrolarından Sinan, Alparslan ve Kadir bir ihbar sonucu jandarma ile girdikleri çatışmada Nurhak dağlarında katledildiklerinde henüz yirmili yaşlardaydılar. Canlı olarak yakalanabilecekleri halde bilinçli olarak kurşunlandılar, mecburen çatıştılar ve düştüler. Aynen Kızıldere katliamında olduğu gibi cansız bedenlerini mermilerle eleğe çevirdiler.
Onları ihbar eden muhtar ise TİKKO önderi İbrahim Kaypakkaya’nın önderliğinde bir birlik tarafından kendileri yakalanmadan kısa bir süre önce cezalandırıldı.
Deniz’ler için söylenenlerin aynısının geçerli olduğu bu arkadaşlarımızın mücadelesi önünde saygı ile eğiliyoruz.
Olay nasıl gelişti, tanıklardan takip edelim:
Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO) militanlarından yedisi, Nurhak Dağı’nın eteklerinden Malatya Kürecik ABD Radar Üssü’ne doğru yola çıktılar. 31 Mayıs 1971 günü gün ağarmadan, Adıyaman Gölbaşı’na bağlı İnekli köyü yakınlarına ulaştılar ve bir meşelikte mola verdiler...
THKO kurucularından Sinan Cemgil, yoldaşları Alpaslan Özdoğan ve Kadir Manga’nın öldürüldüğü çatışmanın yaşanacağı yerdir İnekli köyü. Köyün çobanı hayvanları dağa çıkarmaya geldiğinde henüz sabah ezanı okunmamıştır. Çoban çalılıkların arasından Sinan ve yoldaşlarını görür, kendisini çağıran Sinan’a cevap vermez. Hayvanları alarak yavaşça uzaklaşır. Sinanların göremeyeceği bir yere geldikten sonra da koşa koşa İnekli köyünün muhtarının evine giderek gördüklerini anlatır. Muhtar, köyün telefonundan Gölbaşı Jandarma Komutanını arar. Komutan bir başçavuştur ve emrinde az sayıda jandarma eri vardır. Muhtara, köyde eli silah tutan herkesin hazırlanmasını söyledikten sonra İnekli köyüne doğru hareket eder.
THKO’nun yedi militanı, Sinan Cemgil, Alpaslan Özdoğan, Kadir Manga, Mustafa Yalçıner, Hacı Tonak, Metin Güngörmüş ve Ahmet Erdoğan’ı İnekli köyüne getiren olayların THKO’nun, 4 Mart 1971’de Ankara-Ahlatlıbel ABD Radar Üssü’nden dört ABD’li eri kaçırıp, yayınladığı bildiri ile sesini bütün Türkiye’ye duyurmasıyla başladığı söylenebilir. 9 Mart’ta kaçırılan ABD’li erler serbest bırakılır. 12 Mart 1971’de ordunun yönetime el koymasının ardından THKO kurucuları Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Sinan Cemgil Ankara’dan ayrılırlar.
Sinan Cemgil ve arkadaşları, Deniz Gezmiş ve Yusuf Aslan’ın Gemerek’te yakalanmasının ardından Nurhak’lardaki gerilla kamplarına doğru yola çıkarlar. Adıyaman yakınındaki Nurhak’ta kamp kuran Sinan Cemgil ve arkadaşları Mart ayı ortalarında başladıkları gerilla eğitimini, Mayıs ayının sonlarına kadar sürdürdüler. Toplam 22 kişidirler, iki gruba ayrılırlar. Sinan Cemgil’in komuta ettiği birinci grup; 31 Mayıs’ta Malatya Kürecik ABD Radar Üssü’ne eylem düzenlemek, yakalanan Deniz, Yusuf ve Hüseyin’i kurtarmak için personeli rehin amacıyla yola çıkacak ancak daha yolun başında İnekli köyü yakınlarında köylüler ve jandarma tarafından pusuya düşürülecektir.
‘Jandarmalar dostuz biz!..’
Sinan ve yoldaşlarının yakalanması için başlatılan operasyonu yöneten Emekli Albay Yılmaz Erkekoğlu, 1987 yılında Söz gazetesinde yayımlanan “Nurhak Dağları’nda Altı Ay” başlıklı yazı dizisinde, 31 Mayıs sabahını şöyle anlatır:
“Sinan Cemgil ile Hacı Tonak ovayı ilk gördükleri sırta doğru yürümektedirler. Hacı Tonak önde gitmektedir. Gözleri hep ovada ve onu baştan başa kateden demiryolundadır. Hacı Tonak aşağıdan sırta tırmanan köylüler ile jandarmaları görür ve ‘Hoca’ diye bağırıp kendini yere atar. (Sinan’ın arkadaşları arasındaki lakabı ‘Hoca’dır.) Sinan geriye doğru ani bir dönüş yapar. Bu sebeple tel gözlüğü gözünden fırlar. Sinan ileri derecede miyoptur. Gelenler önce ‘teslim olun’ ihtarı yaparlar, ateş etmezler’’.
“Sinan Cemgil boynuna asılı Kalaşnikof’u koltuğunun altından öne doğru kaydırıp diz çökünce gelenler ateş ederler. Sinan kısa bir darbe atışı yapar ve vurulur. Atışı gözleri görmediği için rastgeledir. Hacı Tonak kendisini meşeliğe atar.’’
“Silah sesleri ile ayılan meşelikteki beş kişiden Kadir Manga ve Alpaslan Özdoğan sırta doğru koşar, fakat sırtı öte yakadan çıkan köylü ve jandarmanın ateşi ile karşılaşırlar. Mustafa Yalçıner, bulunduğu yerden ateş ederek arkadaşlarını destekler. Bu beş kişiden birisi el bombası atar. Bunun üzerine ortalık iyice karışır. Kadir Manga ve Alpaslan Özdoğan vurularak ölür.”
Albay Erkekoğlu’nun anlattıklarında yanıldığı birkaç nokta bulunmakta. İlkin köylüler ateş açar. Amaç onları jandarmanın beklediği dağlara doğru sürmektir. Öyle de olur. Sonra Sinan bir kayanın üzerine çıkarak önlerini kesen jandarmalara seslenir: “Sakın ateş etmeyin. Düşman değiliz biz. Jandarmalar dostuz biz. Kardeşiz. Mehmetlerle biz öz be öz bu yurdun kardeşleriyiz. Bizim sizinle bir davamız yok. Ardınızdaki köylülerle de. Bizi bırakın yolumuzu sürelim...”
Jandarmaların şaşkınlığı yüzlerine yansımıştır. Kısa süren şaşkınlığı başçavuşun “Ateş!” buyruğu bozar... Jandarma ve köylülerle çatışma başladıktan yaklaşık bir buçuk saat sonra ilk vurulan Alpaslan Özdoğan olur ve oracıkta can verir. Ardından Kadir Manga göğsünden vurulur ve o da yoldaşı Alpaslan gibi hemen ölecektir. Sinan Cemgil ise bacağından ve omzundan yaralıdır. Bir bomba attıktan sonra siper aldığı kuru bir ağacın arkasında ateş etmektedir. Ancak iki ateş arasında kalan Sinan’ın silahı son bir uzun ateşten sonra susar. Sinan Cemgil de ölmüştür...
‘Bir kuyruklu yıldız gibi kayıp gidecek’
Sinan Cemgil’in cenazesini almaya babası Adnan Cemgil ve annesi Nazife Cemgil ile birlikte giden ve ardından “Öldükleriyle Kalmadılar” adlı kitabı yazan yazar Orhan İyiler, Sinan’ın düştüğü anı şu satırlarla anlatır:
“Sinan’ın ateş üstünlüğünü yitirmesiyle yüklenmelerinin amansızlığı arasından çok bir zaman geçmeden Sinan yoldaşı, fikirdaşı Kadir’e on metre, on beş metre daha yaklaşa idi ki kavuşa, alıp kucaklaya ve de bi kenara çeke... İşte zamanın bu can alıcı can verici, her bir şeyin bir böyle, bir öyle olacağı zaman kertesine dek... İzmirli onbaşının ilk kurşunu yiğitler yiğidi ve de bir gelin kadar alımlı Sinan oğlumun tam alnının ortasında patladı. Köylüler, havaya uçacak sandılar... Göğe doğru kanatlanıp sabah bulutları arasından bir kuyrukluyıldız gibi akıp gidecek. Belki de gerçekten böyle olacak idi. Yukarı doğru başını vermiş ağır yavaş ayakları yerden kesilirken ikinci kurşun tam göbeğinden girip sırtından çıkınca... Yere doğru döndü ağır yavaş, bir an herkesler, başını kaldırmış son kez arkadaşlarına bakıyor sandığında, birdenbire Kadir’e doğru yere kapaklanarak yuvarlandı.”
Mustafa Yalçıner ağır yaralı olarak “ele geçerken”, ovaya inip diğer ekiple ilişkiye geçmesi istenilen sivil giyimli ve silahsız iki kişiden biri olan Hacı Tonak saklandığı meşelikte yakalanır. Diğer sivil giyimli kişi olan Ahmet Erdoğan ile Metin Güngörmüş ise çatışma başlarken kaçmayı başardılar. Ancak onlarda birkaç gün sonra yakalanacaklardır.
ODTÜ öğrencisi Sinan Cemgil, yine ODTÜ öğrencisi Alpaslan Özdoğan ve Erzurum Atatürk Üniversitesi öğrencisi Kadir Manga, yoldaşları Deniz’i, Yusuf’u ve Hüseyin’i kurtarmak isterken can verirler...
(TKP Merkez Organı ATILIM Gazetesinin Mayıs 2012 sayısında yayınlanmıştır. www.türkiyekomünistpartisi.org sitesinden alınmıştır.)