Siz Yendiniz Ama… Biz Kazanacağız

Siz Yendiniz Ama… Biz Kazanacağız

"Dünya yaşamak için tehlikeli bir yer; kötülük yapanlar yüzünden değil, durup seyreden ve kötülük yapanlara ses çıkarmayanlar yüzünden." diyor Albert Einstein. Bu yıl ülkemiz tam da bunu yaşadı. Ülkenin dörtte biri yangın yeri; tank, top, tüfek, bomba... Savaş Kürdistan'daki birçok kentte bütün sıcaklığı, acımasızlığı, yıkıcılığı ve yok ediciliği ile devam ederken toplumun yarısının bu savaştan haberi bile yok. Bizim de zaten sözümüz onlara değil. Diğer büyük bir kısmı ise - resmen dumura uğramış olacak ki- yaşananları, yıkımları, ölümleri doğal karşıladı ve karşılamaya da devam ediyor.

"Cehennem acı çektiğimiz yer değil, acı çektiğimizi kimsenin duymadığı yerdir." diyor ya Hallac-ı Mansur, Kürt kentleri de aynen bu cehennemi yaşadı, yaşamaya devam ediyor kötülük yapanlara ses çıkarmayanlar yüzünden.  Bazıları bilmiyor, bazıları duymuyor, bazıları görmüyor ülkenin bir yerinde yaşananları. Dolayısıyla birileri de o cehennemi yaşıyor.

Sur yıkılırken, Cizre yanarken, Nusaybin yok olurken, Yüksekova kahrolurken toplumun çoğunluğu bu kadar duyarsızsa kendi cehenneminin yol taşlarını da hazırlıyor demektir. Bütün bu yaşananlar; ölümler, kahroluşlar sadece Kürtlerin değil, bu topraklarda yaşayan tüm halkların, ezilenlerin sorunu olarak algılanmazsa, kabul edilmezse işte o gün iş işten geçmiş olacak demiştik. Faşizmin bütün organları harakete geçecek biçimde tüm toplumu; işçileri, emekçileri, yoksulları, işsizleri, kadınları, doğayı, kısaca geleceğimizi yok edecek. Çok uzun bir gelecekten bahsetmiyoruz; yarın geç kalmış olabiliriz.                

Bütün bu yaşananlara karşı anti-faşist cepheyi oluşturmanın yolu, bilinçlenmekten, uyanmaktan, duyarlılıktan, örgütlü mücadeleden ve bedel ödemekten geçer. Soruna herkes kendi cephesinden baksa da " SORUN" ortak. Bu ortak sorun, emperyalizmin ve kapitalizmin en gerici, en militarist, en saldırgan, en gerici ve en baskıcı aşaması sayılan " Faşizm" dir. İster " R.T.E." karşıtı, ister "AKP" karşıtı, ister "gericilik", ister "sermaye" karşıtı ol; ister anti - kapitalist müslüman, ister laik, ister demokrat, ister ilerice-devrimci, ister komünist ol; hep birlikte ortak soruna karşı mücadeleyi yükseltmek için yeni mücadele kanalları açacak, ilk kıvılcımı ateşleyecek eylemleri yaşama geçirmeliyiz. Geçirmeliyiz ki 10 EKİM'leri, darbeleri, fail-i meçhulleri bir daha yaşamayalım.

Bu eylemler öyle taktiksel nitelikler taşımalı ki topluma moral aşılayacak; "yine - yeniden yapabiliriz" direncini yeşertecek, toplumun yine - yeniden devrimci örgütlere güvenini artıracak özellikte olmalıdır. Çünkü son bir yıldır yaşananlar- bilinçli bir biçimde- toplumda yılgınlık, korku ve çaresizlik yaratmıştır. Bizler, toplumun çoğunluğuna sirayet etmiş  "öğrenilmiş çaresizlik" algısını kırmadan yeni mücadele kanalları, yöntemleri geliştiremeyiz. 

Bakın Alpay, Gezi eylemlerinde Ankara'da katledilen yiğit insan Ethem Sarısülük için yazıp bestelediği şiirinde ne diyor: " Tamam tamam ben yenildim/ Siz yendiniz/ Ama ben kazandım/ Siz kaybettiniz." İşte bu. Nazım Usta'nın dediği gibi, "Mesele esir düşmekte değil, teslim olmamakta." 


Konuyla ilişkili diğer makaleler