SUS/MA

Susuturulmak istnen halklar

SUS/MA

Susturmak; hangi korkunun, hangi kaldırılamazlığın ya da hangi köhnemiş devam arzusunun edimidir ki saldırganca koca bir toplum susturulmaya çalışılıyor. Biliyoruz ki ezilen, sindirilen, sömürülen, katledilen tek taraf vardır dünyada. Emeğine, yaşam alanına, canına kastedilen işçi ve emekçiler, halklardır.

Susturun Şu Muhalif Basını!

Muhalif ve yasaklı basınBasın özgürlüğüne ilişkin ilkeler bu coğrafyada hiç bir koşulda ve hükümetle hayata geçirilememiştir. Baskının artan ya da azalan boyutları her zaman, tek bir amaca hizmete koşulmuştur. Devlet ve iktidarına tamamen yandaş olarak üç maymunu oynayacak sözde basın olmakla; devrimci, muhalif ve yasaklara boğulan, düşünce özgürlüğünden yana olan gerçek bir basın-yayın ilkesini savunan basın olmak arasında ciddi bir susturma ve susturulma farkı var. Âpe Musa, Metin Göktepe, Hrant Dink gibi katledilen, düşüncelerinden veya yazılarından dolayı zindanlara atılan nice basın emekçileri var bu toprakların. Geldiğimiz noktada bırakınız devrimci bir muhalefeti dillendirmeyi, en ufak “demokratik” taleplere bile köşelerinde yer verdikleri için aforoz edilebiliyor basın temsilcileri. Susmayana saldırı ve şiddet, tarihin tekerrürü gibi devam ediyor.

Susturun Şu İşçileri ve Emekçileri!

İşçi ve emekçiler eylemdeEmeğin sermaye sömürüsünde işlediği bir çarkın içinde, salt ekonomik ve sosyal hakları için kalkışan ve sesini yükselten işçi ve emekçilere karşı her türlü baskı ve dayatma, tüm süreçlerde hiç hız kesmemiştir. Sermayenin korkulu rüyası olan işçi sınıfı ve emekçilerin üretimden gelen güçlerini farkındalığı ve örgütlülüğü durumunda var olan kapitalizmin bekası tehdit altında olacaktır çünkü. İşçi sınıfının sesinin yükseldiği nice onurlu direniş -Kavel, Netaş, DGM, Paşabahçe, 77 1 Mayıs’ı, 15-16 Haziran, Tekel- gibi bugünde Metal işkolu işçilerinin eylemsellikleri susturmayı dayatmaktadır. Mevcut sendikal sisteme rağmen başkaldıran işçiler, bu susturulma halinin dışına çıkarılmamaktadır. Soma gibi, İnşaat sektörü gibi işçi cinayetlerinin sonunun gelmediği bir coğrafyada, işçi ve emekçilere yaşam solumak yasak. Yasak da olacak sistemin devamlılığı açısından. Ta ki susturulamayıncaya kadar.

Susturun Şu Şirreti!
Susturun Şu Kadınları!

Susuturulmak istenen kadınlarKim nereden çıkardı şu kadınları ve taleplerini? Kutsal aile, kapitalizmin devam yasasıdır. Eşitlik, ekonomik özgürlük, sömürü karşıtlığı söylemleri sermayenin yedek işgücü ve çifte sömürünün aracı olmaktan çıkarırsa kadınları? Ataerkil düzen ne yapar sonra. İster koca, ister sevgili, ister baba, ister devletten gelsin şiddet ve cinayetler farketmez. Kadın susturulmalıdır. Homofobik dil toplumun her katmanına işler hızla. O yüzdendir ki sınıfsal bir yaklaşımı gerektirir kadın sorununa yönelik yaklaşımlar. Susmamak gereken nokta, erkeği değil, sistemi karşısına alan bir bilincin her alanda birlikte örgütlenebilmesidir. Aynı gerekçelerden yola çıkarak, Star Gazetesi’nin “Susturun Şu Şirreti” başlığı ile yaptığı haberde, HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ’a kullanılan dili de susmaksızın mahkum etmek gerekir.

Susturun Şu Halkları!

90 yıldır imha ve inkara tabii tutulan, 30-40 yıldır yaşam hakkı ve mücadelesi yürüten bir halkı susturma çabası bir devlet geleneğidir. Kürtler, mücadelede geldikleri nokta ile hiç susmadığını bir kez daha göstermiştir. Soykırıma uğramış kadim bir halkı, bir avuç bırakıldıkları coğrafyada her türlü yöntemle susturma çabası da halkları karşıtlama ve yalnızlaştırmanın başka bir biçimidir. Bugün Ermeniler de susmuyor. Hrant’ın katledilişinden bugüne ve son olarak Kamp Armen’e yönelik tehditler karşısındaki direnç susmamayı pratikte öğretmektedir. Lazlar, Abhazlar, Çerkesler, Romanlar, Süryaniler, Ezidiler vs., kimliklerine ve dillerine sahip çıkmak için ses veriyorlar. Kimliklerin sınıf siyaseti ile eklemlendiği noktada elbette susturulmak hiç mümkün olmayacaktır.

Susturun Şu İbneleri, Lezbiyenleri, Transları!

LGBTİ mensubu bir aktivistKendi deyimleri ile “Velev ki İbneyiz, Lezbiyeniz, Transız” diyen LGBT’lerin, Onur Haftası etkinlikleri kapsamında Taksim’de yaptıkları yürüyüş, ramazan ayı gerekçe gösterilerek engellenmeye çalışıldı. Polisin sert önlemlerle saldırdığı kitle de susturulmaya çalışıldı. Sistem sömürüsünü en yakından yaşayan LGBT’lerin, uğradıkları her saldırı, cinsel tercihlerine ve yaşam haklarınadır.

Susmak bir karardır ancak susturulmak insan iradesini yok saymaktır. Bu topraklarda yok sayılan her şey ve herkes için susmamak görevdir. Binlerce kez yutkunmak bir an geldiğinde haykırmayı önceler. Suskunluğun dayatıldığı bir yaşamı, o an geldiğinde haykırabilecek günlerde buluşmak, insanca yaşamın şöleni olacaktır.


Konuyla ilişkili diğer makaleler