Türkiye’nin Kömür Enerjisi Programı Ve Dünyadaki Gelişmeler

Türkiye’nin Kömür Enerjisi Programı Ve Dünyadaki Gelişmeler

Türkiye G20 ülkelerinden biridir. Enerji ihtiyacı her geçen gün artmaktadır. Son 15 yılda,kurulu elektrik enerji kapasitesi iki katına çıkmıştır.

2000 yılında, elektrik üretiminde doğalgazın payı % 37 iken, bu oran 2014 itibariyle %48 oranına yükselmiştir.

Türkiye'nin elektrik enerjisi açığı,2014 yılı itibarıyla GSMH’nin %6’sı oranındadır.

Enerji dış bağımlılığının doğalgaz alımında yoğunlaşması ve sağlayıcıların belirli bir coğrafyada yoğunlaşması devlet tarafından risk olarak kabul edilmektedir. Doğalgazın %70’si Rusya ve İran ' dan alınmaktadır. Suriye ve Irak politikalarında bu iki ülkenin benzer bir çizgi izlemesi TC için büyük bir baskı oluşturmaktadır. Almanya'nın da Rusya doğalgazına bağımlı olması ve bundan kurtulmak istemesi iki devleti birbirine yaklaştırmaktadır. Almanya ve Türkiye’nin hedefinde İsrail doğalgazından faydalanma fikri vardır. Buradan gelecek doğalgaz hattı için Irak Kürdistan Özerk Bölgesi'ni geçiş yolu olarak kullanmak için gerekli adımları atmışlardır. Türkiye ile Barzani bölgesi arasında boru hattı döşemesi bitirilmiştir. Ancak bölgedeki 'güvenlik riski' devam etmektedir.

 

Bu veriler ışığında TC, enerji açığının yerli kaynaklarla tolere edilmesi için ''önlem almaya'' başlamıştır. İlk planda doğalgaz ithalini %30’lar seviyesine getirme kararındadır.

Bunun için çizdiği yol haritası ise felakete davetiye çıkarmak şeklinde olmuştur. Linyit santrallerinin sayısını artırmak ve üç nükleer reaktörü devreye sokmak. Ayrıca en küçük akarsulara bile HES’ler kurdurarak enerjide dış bağımlılığı kırmak. Tüm gelişmiş ülkeler yönünü güneş enerjisine çevirirken Türkiye tam ters yönde koşmaya başlamıştır. RES’lerin payı şimdilik oldukça düşüktür. RES uygulamasında, ekolojik verilere önem verilmemektedir. Yenilenebilir enerji kaynaklarının insanlığa nasıl zarar verebileceğine dair paradoksal bir deneyim yaşamaktayız. Jeotermal uygulamaları için de aynı durum söz konusudur.

Yenilenebilir kaynaklarla üretilen elektrik enerjisinin pazar payı 2009 tarihi itibarı ile %0 dır. 2015 verilerine göre bu rakam %7.8 seviyesindedir. Bir çok Avrupa ülkesinin hedefi %100 iken bizim ulaştığımız yer hiç parlak değildir.

Yüksek Planlama Kurulu’nun 18 Mayıs 2009 tarihli kararıyla “ Elektrik Enerjisi Piyasası ve Arz Güvenliği Strateji Belgesi ” kabul edildi. Bilinen tüm linyit ve taşkömürü kaynaklarının 2023’e kadar tamamının elektrik üretimi amacıyla değerlendirilmesi karar altına alındı.

Devlet linyit odaklı enerji santralleri kurarak açığı kapatmak için planını yapmıştır. 2015 yılı itibarı ile 32 TWh olan linyit kaynaklı üretim 2018 yılı sonunda 57 TWh’ye çıkarılacaktır. Çoğu linyitle çalışacak 71 termik santral ihalesi uygulamaya girmiştir.

Termik eneji santrallerinin belirli bölgelerde yoğunlaşmasıyla birlikte çevre koşulları olumsuz etkilenmektedir. Şu anda kurulu santrallere ek olarak Çanakkale’de 11 yeni santral daha hedeflenmektedir.Çanakale'de, havadaki partikül oranı dünya standartlarından üç misli fazladır. 11 santralin daha devreye girmesi ile birlikte kitlesel ölüm yaşanması riski tespit edilmiştir.

4.06.2016 tarihi itibarı ile Elektrik Piyasası Kanunu'nda değişiklik teklifi yasalaşmıştır. Buna göre, Askeri yasak ve güvenlik bölgelerinde, ülke güvenliğiyle ilgili TSK'ya tahsisli, fiilen kullanımda olan araziler, harekat ve savunma amaçlı yerlerdeki tesisler (konut ve sosyal tesisler hariç) özel güvenlik bölgelerindeki tesisler, rafineri, petrokimya tesisleri ile nükleer santral projeleri kapsamında yapılması öngörülen tesis ve faaliyetler hakkında, Kıyı Kanunu'nun kıyılar, sahil şeritleri, doldurma ve kurutma yoluyla kazanılan arazilere ilişkin yapı ve yapılaşmaya dahil sınırlayıcı hükümleri uygulanmayacak. Nükleer santral projeleri kapsamında yapılması öngörülen tesis ve faaliyetler hakkında, Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun'un sınırlayıcı hükümleri uygulanmayacaktır.

Ayrıca, kömür işletmeciliği konusunda lisans kısıtlamaları kaldırılmıştır. Doğalgaz depolama da miktar sınırlaması kaldırılmıştır.

Kömür işletmelerine metan gazı işletme hakkı verilmiştir. Bu güne kadar ocaklarda biriken metan gazını, tahliye etmeyi bile beceremeyen işletmelere, metan gazı depolama hakkı verilmiştir.

Yeraltı madenlerindeki metan gazı, yeryüzünden veya ocak içerisinden üretilecek. Üretilen metan gazı maden işletme ruhsat sınırları içerisinde kalmak kaydıyla, maden sahibine işletme ruhsatı verilecek. Ancak, işletme ruhsatının verilmesinde, anılan madenlerin bünyesindeki metan gazı miktarı, ton başına en az beş metreküp olması şartı aranacak.

Üretilen metan gazı, Doğal Gaz Piyasası Kanunu kapsamında lisanslandırılmak kaydıyla piyasada faaliyete konu edilebilecek. Üretilen metan gazından alınacak devlet hissesi, yasada belirtilen oranda alınacak. Bu oranı, 4 katına kadar artırmaya veya yarısına kadar indirmeye Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu yetkili olacak.

Yenilenebilir enerji sektörüne kısıtlamalar getirilirken, kömür ve nükleer enerji üretimi için tüm kapılar ardına kadar açılmıştır.

Her türlü kayıp-kaçak bedelinin tüketiciye ödetilmesi de yasa içinde yer almaktadır.

 

Gelişmiş Ülkelerin Enerji Politikaları

Gelişmiş ülkelerin enerji politikalarına baktığımızda ilk dikkat çeken özellik, kömürle çalışan santrallerin sınırlandırılması veya tamamen kapatılması yönünde bir çalışma olduğudur.

''ABD’nin kömürle çalışan bir santral projesi bulunmuyor. Ekonomik ömrünü tamamlamış kömürlü santrallerini zamanı geldiğinde kapatarak adım adım kömürden uzaklaşıyor. Aynı yönelimi, İngiltere, Avusturya ve Portekiz 'de görüyoruz. Belçika, son kömürlü santrallini 2016 yılında kapattı. Çin kömürlü santrallere kapasite kullanım sınırlaması getirdi. Dünyada en çok kömür tüketen ülke olan Çin %69 olan kömür payını 2020 yılında %59’a indirmeyi planlamaktadır. Ortaya çıkacak açık, yenilenebilir kaynaklarla kapatılacaktır. Güney Afrika Cumhuriyeti de kömüre olan teşviklerini kısıtlamış yüzünü yenilenebilir kaynaklara dönmüştür.''*

Kapitalizmin ilk yıllarından başlayıp, son çeyreğine kadar uzanan dönemde, kömür üretimi gelişkinliğin bir ölçütü olarak görülürdü. Şimdi durum tersine dönmüştür.

-Kömür üretimi verimlilik açısından yenilenebilir kaynaklarla rekabet edememektedir

-Kömür üretiminin ilk yatırım maliyetleri eskiye oranla artmıştır

-Kamu sağlığı üzerinde yarattığı tahribatın giderilmesi maliyeti çok yüksektir

-Kömürle çalışan santrallerin küresel iklim değişikliklerindeki olumsuz etkisi açığa çıkmıştır

-Hava, su ve toprak kirliliğine neden olmaktadır.

 

Türkiye kömürlü santrallere teşvik tedbirleri getirirken dünya bunun tam tersini yapıyor.

Yenilenebilir enerji sektörü ayrıca daha geniş ekonomiye de yayılabilecek inovasyonlara da erişim sağlayarak iş becerisi alanında gelişim ve yeni istihdam imkanları yönünden daha büyük bir potansiyele sahiptir. Yenilenebilir enerji alanındaki istihdam düzeyi 2013 yılına göre yüzde 18'lik bir artışla 2014 yılında 7,7 milyona ulaşmıştır. 2014 ve tüm göstergeler bu trendin devam ettiği yönündedir.

Kömür Şirketleri Tüm Dünyada Kriz İçinde

2007-2011 yılları arasında kömür üretimine büyük yatırım yapan şirketler bu gün zor günler yaşıyor.

Kötü bir örnek olarak Hindistan deneyimi ortada durmaktadır.: Hindistan'da yoğun devlet teşvikiyle desteklenen ve elektrik dağıtımından sorumlu olan kamu kuruluşlarının toplam borç tutarı 75-85 Milyar ABD Doları düzeyindedir.

Kömürün Yenilenebilir Kaynaklar Karşısında Hiç Şansı Yoktur

'' ABD'deki kömür üreticilerinin borçları ve karşılıksız yükümlülükleri 2015 itibariyle 70 Milyar ABD Dolarına ulaştı; bu durum kömür sektörünün artık kendi başına sürdürülebilir olmadığını gösteriyor. Dünyadaki en büyük özel sektör kömür üreticisi olan Peabody Energy şirketinin nisan ayında iflas başvurusu yapması bu mesajı daha da güçlendiriyor. Ve Peabody bir istisna değil. Peabody'nin yanı sıra diğer iki büyük ABD kömür şirketi olan Alpha Natural Resources ve Arch Coal şirketleri de dahil olmak üzere başka onlarca kömür üreticisi de iflas için baş vuruda bulundu. İsveç kamu kuruluşu Vattenfall'in Almanya'daki linyit varlıklarını tahmini 2,7-3,3 Milyar ABD Doları tutarında bir değer kaybı karşılığında satma planı da birçok şirket sahibinin sektördeki zararlarını sınırlandırmak için kömür ve linyit varlıklarından acil olarak kurtulma çabasını ortaya koymakta. Halka açık şirketlerinin hisse değerlerinin son beş yıl içerisinde %60-100 arasında düştüğü düşünülürse kömürün dünyadaki en büyük servet öğütücüsü olduğu söylenebilir ''*

Avrupa Yeniden Yapılanma ve Kalkınma Bankası'nın (EBRD) politikaları, çok nadir ve istisnai durumlar dışında kömüre veya kömürle yapılan üretime yatırım yapmasını yasaklamaktadır.

Dünya Ölçeğinde Yenilenebilir Enerji Yatırımları

2015 yılında, tüm dünyada yapılan enerji yatırımlarının %90’ı yenilenebilir enerji için yapılmıştır. Gelişmekte olan ülkeler bu trendin motor gücüdür.

 

Yenilenebilir enerjinin en büyük avantajı işletme maliyetlerinin çok düşük olmasıdır. Fosil yakıt üretimi ile kıyaslandığında ''0'' olarak düşünülebilinir. Kömür ocaklarında çalışan yüzbinlerce insanın ücretlerini, her gün daha derine kazılması gereken tünelleri ve bunların yakılması için gerekli fırınları düşünürseniz, gerçek daha iyi anlaşılacaktır.

Güneş enrjisinde , kapasite artırımlarında, ilk kurulum maliyeti %26 oranında düşmektedir.