Türkiye ve Dünyaya Bakış - 10

Türkiye ve Dünyaya Bakış - 10

Türkiye ve Dünyaya Bakış - 10

NASIL BİR SEÇİM ÇALIŞMASI?

24 Haziran seçimlerine bir aydan az bir zaman kaldı. HDP Seçim Kampanyası gecikmeli bir şekilde geçtiğimiz hafta başladı.

Mitingler yapılacak ve genel anlamda halka yönelik seçim çalışmaları kuşkusuz ki sürdürülecektir. Ancak asıl önemli olan seçim bölgelerindeki semt ve mahalleler ile Organize Sanayii Bölgelerinde, fabrika ve işletmelerde yürütülecek olan bire bir kitle seçim çalışmasıdır. HDP’ye oy verecek ve vermeye ikna olmuş her birey yaşadığı ve çalıştığı alanlarda, doğal çevresinde HDP’ye oy verme konusunda henüz kararsız olan kitlelerle kişisel ilişkiler geliştirerek onları HDP’ye oy verme konusunda ikna etmelidir.

Diğer bir konu işçi, emekçi, aydın, işsiz ve emekli seçmenlerin arasında burjuva partilerine oy vermeye eğilimli olanları doğru argümanlarla ikna ederek seçmen olarak kazanmaktır. Bu alanda önce aile ve yakın çevremizden, ve komşularımızdan başlamamız gerekmektedir.

Buraya kadar sürekli HDP vekil seçimlerinden söz etmiş olduk. HDP’nin aday olarak gösterdiği bir de Cumhurbaşkanı adayımız Selahattin DEMİRTAŞ’ımız var. Selahattin Başkan için vekil seçimleri sırasında ayrı olarak Cumhurbaşkanlığı seçimi için oy vereceğiz. Seçmenleri bu konuda titizlikle uyarmamız gerekiyor. Sadece vekiller için HDP’ye oy vermemiz otomatik olarak Selahattin DEMİRTAŞ’a Cumhurbaşkanlığı seçimi için oy vermiş olmamız anlamına gelmiyor. Tersi de geçerli. Sadece Selahattin DEMİRTAŞ’a oy vermemiz vekil seçimleri için HDP’ye oy vermiş olduğumuz anlamına gelmiyor. Bu konuda çok titiz bir aydınlatma çalışması yapmamız seçmeni kazandığımıza inandıktan sonra yerine getirmemiz gereken ikinci görev olacaktır.

Aynı iki uyarıyı zaten HDP ve Selahattin Başkan’ın seçilmesini isteyen seçmen kitlesine de anımsatmamız ve sabırla bu konuda çalışma yürütmemiz gerekiyor. Seçmenlerin seçmen kabinlerine girdiklerinde içlerinde heyecan psikolojisi olacağını, birçok alanda ve özellikle bölgede güvenlik güçlerinin namlularının gölgesinde oy vermek zorunda kalacaklarını göz önüne alarak dikkatli bir çalışma yürütmemiz gerekmektedir.

***

HDP LİSTELERİNDEKİ SOSYALİST ADAYLAR ÜZERİNE

HDP kuruldu kurulalı Türkiye işçi sınıfının devrimci hareketi ile, Kürt devrimci, demokratik ve özgürlük hareketinin birleşik mücadelesini sağlamak için çalışmaktadır. HDP’nin kuruluş amaçlarınıdan biri, belki de en önemlisi bu konudur.

Kuruluşunda içinde nasıl sosyalistler ve komünistler yer almışlar ise ve o gün bu gündür HDP çalışmasına “bileşen hukuku” çerçevesinde katılıyorlarsa, HDP veya HDK bileşeni olmayan ancak seçim dönemlerinde HDP’yi destekleyecekler için de adaylık kontenjanları ayrılmıştır. Bu yaklaşım çok doğru, sorumluluk içeren ve HDP’nin etrafındaki çemberi genişleten bir davranış biçimidir.

Bu çerçevede aday olacak olan sosyalistler de dayanışma hukuku çerçevesinde bazı ilkelere dikkat etmelidirler. Bunlar ne olabilir?

  1. İlla da seçilecek yerden aday listelerine alınma konusunda ısrar etmemelidirler. Nicel ve nitel olarak politik etkilerinin derecesine göre seçilebilecek yerlerden aday olma teklifi yapabilirler ancak bunu mutlaklaştırmamaları gerekmektedir. Mesele sadece seçim kazanmak değil, seçim kampanyası sürecinde yürütülecek çalışma ve elde edilebilecek ileri adımlardır aynı zamanda. Eğer bir sosyalist aday kendisinin çok önemli olduğunu ve HDP’nin kendisine sunduğu bu olanak karşısında kendisinin de HDP’ye daha fazla oy kazandırabileceğine inanıyorsa, bu durumda hangi bölgede fazla oy alacağı analizi yapılıyorsa o bölgede geçen seçimlerde kazanılan vekillik sayısının bir sonraki ilk sırasında aday olup o bölgede HDP’nin alacağı oy ve seçilecek vekil sayısını artırmaya katkıda bulunabilmelidir.
  2. HDP bileşeni olmayan çevrelere adaylık teklifinde bulunurken bu kıstasın dışında farkı kıstaslar da koyacaktır tabii ki. Örneğin Aleviler’den ilave olarak çok oy alabileceğini düşündükleri bir Alevi aday bu durumda seçilebilecek sıradan listeye alınabilir. Çünkü onun sayesinde vekil sayısı bir daha fazlalaştırılabilir. Ancak baştan itibaren böyle yığınsal bir artış getireceği inanılmayan adaylar geçen sefer seçiliş sıraların ardından sıraya konmalılar ki, yaptıkları çalışma ve politik etkinlikleri ile HDP’ye daha fazla oy kazandırdıkça kendileri de seçilme olanağı elde edebilmiş olsunlar. Bu hakkaniyetli bir yaklaşımdır.
  3. Adayların seçimine ve seçilebilirlik sırasına bakarken tabii ki birden fazla kıstas vardır. Aday olduğu il veya bölgede o aday olmazsa HDP aday çıkaramayacak durumdaysa, ve onun sayesinde vekil üretebilecekse kuşkusuz ki, o aday birinci sıraya alınmalıdır. Onun dışında mücadelede ödenen bedel, sokakta ve pratikte göstermiş olduğu deney ana kıstas olmalıdır. Parti politikası açısından değil, genel devrimcilik kıstasları açısından kitlelerde kazanmış olduğu sempati, kabul ve destek, sıralamalarda ölçü olmalıdır.
  4. Eğer HDP Meclis’e 120 vekil sokabilme başarısını yakalayabiliyorsa. Ve bu başarıda dışarıdan gösterilen adayların da payı varsa, bu durumda seçimlerden sonra seçilen 20 Sosyalist, 20 Ant-Kapitalist Müslüman ve 20 Alevi Demokrat vekilin ayrı Meclis Grup’larını kurmalarında ilkeler belirlendikten ve Meclis komisyon çalışmaları ile oylamalarda HDP dışında tavır koymamak kaydıyla çalışmalara katılmayı kabul ediyorlarsa, ayrı grup kurmalarında bir mahsur yoktur. Unutulmamalıdır ki bu vekiller bu durumda HDP’den istifa ederek yeni parti kurmalı veya varolan bir partinin/lerin üyesi olarak kendi gruplarını kurabilirler. Değilse Bağımsız kalırlar.
  5. Bunu haricinde 1 veya 2 vekilin seçildikten sonra HDP’den istifa ederek Bağımsız olup kendilerini yakın hissettikleri veya temsil ettiklerini düşündükleri partileri adına vekillik yapmaları doğru, etik ve devrimci değil, fırsatçı, çıkarcı ve ilkesel olarak devrimci olmayan bir yaklaşımdır. Çünkü bu durumda olan vekiller HDP (veya başka bir partiden) seçilemeseler ömrü billah vekil olamazlar. Bunu bilerek davranmak ve elimizi biraz da vicdanımıza koyarak davranmak her devrimcinin içinde olması gereken bir davranıştır.
  6. Bütün bunların yanısıra bir de dışarıdan adayların önem ve politik açıdan gereklilikleri söz konusu olabilir. Bu konunun da kıstasları olmalı ve onların bugüne dek Kürt özgürlük hareketi ve HDP’ye olan yaklaşımları ölçü alınmalıdır düşüncesindeyiz.
  7. “Dışarıdan Aday”, HDP üyesi olmadan aday olamayacağı için artık HDP’lidir. Ve CHP’nin İYİ Partiye ödünç verdiği 15 vekil gibi ödünç HDP’li değildir. HDP’nin program ve politikalarını savunmak zorundadır. HDP için, HDP’li olarak ve HDP bünyesinde seçim kampanyası sürdürmelidir. Değilse yapılan dürüst bir davranış değildir. “Ben HDP programını savunamam” diyerek HDP adayı olmak etik değildir. Varsa böyle adaylar derhal istifa edip adaylıktan geri çekilmelidir. HDP Bileşeni sadece parti veya çevre olarak olunmaz. Kişi olarak da ÜYE olunarak olunur. Üye olmak da HDP Program ve Tüzüğünü kabul etmiş olmak anlamına gelir.

26 Mayıs 2018 tarihinde Politika Gazetesi Facebook Bülteninde, POLİTİKA kaynaklı (imzalı değil)  gazetemizin imtiyaz sahibi Kemal ATAKAN imzasıyla yayınlanan “DURUMDAN VAZİFE ÇIKARMAK” yazısı değişik çevrelerde rahatsızlık uyandırdı. Yazının amacı da zaten rahatsızlık çıkarmak, düşündürmek ve mümkünse düzeltme yapılmasını sağlamaktır. Kimi yorumlarda ise “ben dememiş miydim” imalı sözler sarf edilmiştir. Politika duygularla yapılmaz. Dün yanlış olan veya ayrı durduğunuz bugün omuzdaşınız olabileceği gibi, dün ortak bir yol çizmeye çalıştıklarınızla bugün yollarınız da ayrılabilir. Bu gayet normaldir. Politikada geçerli olan savunulan politik hat, söylenen politik söz ve onun pratiğe yansımasıdır. Yazarımızın yazdıklarında hiç bir art niyet aranmamalı, tam tersine yapıcı bir eleştiri okunmalıdır. Değilse burada kimseye verilen bir mesaj da yoktur, imalar da yoktur. Tek çaba birleşik mücadelenin sağlıklı temellerde geliştirilmesi çabasıdır. Onlarca yorum ve tartışmadan sonra bu konuya da açıklık getirme gereksinimi duyduk.

Bu çerçevede ve bu düşüncelerle HDP sıralarında aday gösterilen tüm Sosyalist adaylara ve komünist adaylarımıza başarılar dileriz.

***

EKONOMİ ÇATIRDADI

Geçtiğimiz hafta 9 No’lu BÜLTEN’imizde eski Merkez Bankası Başkanı ve Abdullah GÜL’ün ekonomi danışmanlarından Durmuş YILMAZ’ın ülke ekonomisi için değerlendirmelerini ve AKP-SARAY Rejimi’nin almak zorunda kalacağı “önlemlere” değinmiştik.

Bu süre içinde yokuş aşağı yuvarlanma hızlandı. ABD Dolar’I cuma günü 4.97 TL’leri gördü. MB müdahale ederek, sunni bir müdahale ile kuru 4.50 TL’lere indirdi. TAHTAKALE SERBEST PİYASASI olarak adlandırılan “BORSA” kapatıldı. Halen açılmış değil. DÖVİZ BÜROLARI tüm alış verişlerini MB’dan yapmaktadırlar.

Recep T. ERDOĞAN ve kurmayları bütün hafta ve sonu “Dış güçler döviz kuru ile oynayarak Türkiye ekonomisini batırmak istiyorlar” nutukları attı. Bugün ilk yanıt AKP kurucu üyelerinden, eski Devlet Bakanlarından ve birkaç dönem AKP adına TBMM Başkanlığı yapmış Cemil ÇİÇEK’ten geldi. Cemil ÇİÇEK aynen şunu söyledi; “Döviz kurunun yükselmesi Türkiye ekonomisini batırmıyor, batık olan ekonomi döviz kurunu yükseltiyor.”

Bu söylem AKP içinde de izlenen politik ve ekonomik hat konusunda mutabakat olmadığını gösteriyor. Rejim kendi içinde çatırdıyor. Bu çatırdama yıkıma götürür. Neki, onların kendilerinin çatırdayarak yıkılması ve Erdoğan yerine Gül veya adı ne olursa olsun herhangi bir burjuva politikacısının gelmesi bu ülkenin sorunlarını çözemeyecektir.

İşçi sınıfı ve yoksul emekçi halklar için kısa vadede ilk çözüm Selahattin DEMİRTAŞ’ın Cumhurbaşkanı seçilmesi ve HDP’nin 100’den fazla milletvekili ile Meclis’e girmesidir. Siz o zaman görün tufanı…


Konuyla ilişkili diğer makaleler