Türkiye ve Dünyaya Bakış - 126
Pandomim
Pandomim kavramını seçtik. Biliyorsunuz pandomim sessiz, yani sözsüz tiyatro oyunu anlamına gelmektedir. Gerçi Gare operasyonu konusunda Saray çok konuşuyor gibi gözüküyor ama aslında çok konuşuyorken boş konuşuyorlar. Çelişkili konuşuyorlar. Resmen şov yapıyorlar. Aklı başında her izleyici bu gerçeği görüyor. Fakat toplum henüz susuyor. Pandomim tam da burada başlıyor.
Gare, resmi adıyla “Pençe Kaplan 2” operasyonu hakkında yeteri kadar konuşuluyor. Saray da konuşuyor, muhatapları da konuşuyor. 8 Şubat tarihinden itibaren AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarını izleyen herkes de gerçek tabloyu görebiliyor. Belli ki 15 Şubat 1999’da Abdullah Öcalan’ın uluslararası bir istihbarat operasyonu sonucunda Türkiye’ye teslim edilmesinin yıl dönümünde MHP destekli AKP-Saray Rejimi de sansasyonel bir adım atmak istiyordu. Muhtemelen PKK üst düzey yöneticilerinden bir veya bir kaçını “etkisiz hale” getirip, belki de bir veya ikisini Ankara’ya getirmeyi planlıyorlardı. Erdoğan 10 Şubat’ta halka seslenerek bu müjdeyi vermeye hazırlanıyordu. Bunu kendisi söyledi.
Masa başında yaptıkları plan şu veya bu nedenle gerçekleşmedi. Kürt halkının direnişi ve özgürlük güçlerinin hamleleri sonucunda dördüncü günde operasyonu kesip Ankara’ya dönmek zorunda kaldılar. Hiç bir şey yapmamış olmak adına da PKK’nin uzun zamandır esir tuttuğu 13 asker, polis ve istihbarat elemanı ölü olarak beraberlerinde geri geldiler. TSK resmen 3 kayıp verdiğini açıkladı ama operasyon sırasında ölen Suriye’den devşirilmiş onlarca İslami Çete mensubunu saymıyorlar. Verilen 3 kaybın ikisinin de operasyonu yerinde yöneten Yüzbaşı düzeyinde rütbeliler olduğu Ankara kulislerinden duyuluyor.
Başarısız olan operasyonun başarısızlığının üstünü örtmek için 13 esir üzerinden yeni bir senaryo yazıldı. Resmi açıklamalar ve basında günlerdir bu konu işleniyor. Rejim, 13 esir PKK tarafından başlarına sıkılarak öldürüldü diyor, PKK ise, TSK kimyasal bombalarla mağarayı koruyanları ve esirleri etkisiz hale getirdi, sonucunda da hem nöbetçileri, hem de esirleri kafalarına sıkmak suretiyle öldürdü diyor. Gerek eski Adalet Bakanı ve bugünün Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyesi Mehmet Ali Şahin’in daha önce iade edilen esirlerle ilgili “TSK’nın hiç bir mensubu bu duruma düşmemeliydi, dolayısıyla kendilerinin kurtulmuş olmasından fazla bir sevinç duyamadığımı ifade etmek istiyorum” açıklaması, gerekse de 13 esirin son 2 yıldır ailelerine yolladıkları “devletimiz bizi defterden sildi, geri getirme uğraşı yok” mesajları da bu çerçevede değerlendirilmelidir. Takdir ve değerlendirme okuyucuya ait diyelim…
MHP destekli AKP-Saray Rejimi’nin başarı ile sonuçlanan bir “Pençe Kaplan 2” operasyonuna şiddetle ihtiyacı vardı. İçeride ve dışarıda sıkışan, ekonomik ve politik krizin son sınırlarına dayandığı bir ortamda gündemi değiştirecek, “milli duyguları” kabartacak ve onun rüzgarıyla ömrünü daha rahat uzatacak bir olay olacaktı. Olmadı. Olmaması sonucunda yazılan yeni senaryo doğrultusunda TBMM’den HDP hariç tüm partilerin ortak olarak imzalayacakları bir açıklama da çıkarılamadı. Şimdi sıra olayın üzerine açık ve sert biçimde giden HDP’yi ve kendilerine göre bu konuda eleştiriler getiren CHP ve İyi Parti’yi tekrar hizaya getirmek için baskı ve saldırıları artırmaya geldi.
Tüm toplum üzerinde bir karabasan gibi süren baskı, yoğun sansür ve yasakların gerçeklerin üstünü örtmesi bir yere kadar mümkün. Ama bir yere kadar… O bir yerde pandomim son bulduğunda tüm gerçekler ortaya çıkacak. Belli ki o günü geciktirmeye çalışıyorlar. Çünkü Türkiye toplumu bu yükü çok daha fazla taşıyamaz.
19 Şubat 2021