Türkiye ve Dünyaya Bakış - 134

Türkiye ve Dünyaya Bakış - 134

Türkiye ve Dünyaya Bakış - 134

Amiraller bildirisine rejimin “tepkisi”: Bir kaşık suda fırtına koparmak…

Geçtiğimiz günlerde 104 emekli Amiral bir bildiri yayınlayarak Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin rafa kaldırılması konusundaki görüşlerini ortaya koydular. Montrö Boğazlar Sözleşmesi 1936 yılında imzalanmış, 20 yıl geçerliliği olan, 1956’da sonuçlanmış, ancak Sözleşmenin birinci maddesi geçerliliğini süresiz koruyacaktır.

ABD emperyalizmi bu sözleşmeden uzun yıllardır rahatsızdır, kaldırılması için bugüne kadar çeşitli girişimlerde bulunmuş ama istediği sonucu alamamıştır. Biz bu yazımızda konunun hukuksal yanlarını, sözleşmenin tümünün hangi koşullarda iptal edileceği gibi konuları tartışma amacı gütmüyoruz.

Bizi asıl ilgilendiren konu 104 amiralin bildiri yayınlaması üzerine bir kaşık suda fırtına koparmaları konusudur. Kendilerini Atatürkçü olarak niteleyen kemalist amiraller bu bildiri ile Montrö Boğazlar Sözleşmesinin olası iptaline karşı görüş belirtmişler. Ancak ilginç olan nokta, bu amirallerin en azından 2013 yılından itibaren AKP-Saray Rejimi ile ters konumda olmamaları gerçeğidir.

Avrasyacı olarak bilinen bu amiraller, Ergenekon ve Balyoz operasyonlarında dönemin AKP iktidarı ile ters düşen, bu operasyonların muhataplarından oluşmaktadır. 2013 yılından sonra, AKP ile Fethullah Cemaati’nin bağlarının görüntüde tamamen kopmasından sonra CB Erdoğan’ın Harp Akademileri töreninde özür dileyerek bu çevreyle barışmasından sonra bu çevreler AKP iktidarına tam destek vermişler ve bir anlamda koalisyona girmişlerdir. Erdoğan’ın 2013’den sonra daha önce savunduğu görüş ve politikalara 180 derece ters bir konuma gelmesi bu işbirliğinin bir sonucuydu.

ABD yıllardır Montrö Boğazlar Sözleşmesinin geçerliliğinden rahatsız. MHP destekli AKP-Saray rejimi de ABD’ye göz kırpmak ve sorunlarını çözmek için bu konuyu yem olarak ortaya atmış durumdadır. Amirallerin itirazı bunadır. Onlar ABD ve AB’ye tek yanlı bağlanma yerine, Rusya Federasyonu ve Çin Halk Cumhuriyeti ile eşit mesafede bir dış politik çizgi izlenmesinden yanalar. Yani, rejimin 2016 yılından bugüne dek uygulanan dış politikanın devamını savunuyorlar. Değilse, 104 amiral ile MHP destekli AKP-Saray rejimi arasında köklü çelişkiler söz konusu değildir.

Amirallerin temsil ettiği çevre rejime “desteğimizi çekeriz” uyarısı yapmaktadırlar. Darbeci ve cuntacı geleneğin savunucusu olan amiraller kesinlikle, demokratik veya anti-emperyalist muhalefet konumlarından eleştiri getirmiyorlar. Bunu böyle yansıtmaya çalışan veya “düşmanımın düşmanı dostumdur” yaklaşımı gösteren ulusalcı, kemalist “solcular” korkunç yanılıyorlar veya bu görüşleri bilinçli olarak savunarak devlet içindeki tartışmalara taraf olmaya çalışıyorlar.

AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bildiride imzası olan amirallerin bir kısmını ve ailelerini CHP üyesi olarak duyurması önümüzdeki günlerde rejimin CHP’ye yönelik de bir saldırı planı içine girdiğinin göstergesidir. Erdoğan, CHP’nin zayıflaması ve parçalanması yoluyla AKP’nin yaşadığı güç kaybına rağmen oyların çoğunluğunu toplama hesabı yapıyor. Buna yanıt rejimi sessiz kalarak veya yalnız konuşarak eleştirmekle verilmez. CHP rejime karşı en geniş barış ve demokrasi güçleri ile birlikte safını belirlemek durumudadır. Bunu yapmadığı taktirde ancak rejimi daha da güçlendirmeye katkısını sağlar. Bu çerçevede CHP yönetici ve sözcülerinin dolaylı olarak amirallerin bildirisini destekleme söylemlerinin de son derece yanlış olduğunu vurgulamamız gerekiyor. CHP bu şekilde ya bindiği dalı kesiyor, ya da rejime utangaç destek veriyor demektir.

Saray’ın tepkisi aslında kurdukları koalisyonda çatlaklar oluşmasına ve farklı yaklaşımların kamuoyu önünde tartışılmasına yönelik gösterilen bir tepkidir. Diğer yandan da bu bildiriyi yapay olarak bir “muhtıra” olarak yorumlayıp, toplumda askeri muhtıra ve darbelere yönelik tepkiyi kendi çıkarlarına kullanma çabasıdır. Ülke gündeminin bu tartışma ile değişmesi de Saray’ın işine gelmektedir.

Saray rejimi ABD ile ilişkileri daha üst bir düzeye taşımak amacıyla Montrö Boğazlar Sözleşmesini tartışmaya açarken Rusya ile ilişkilerinde ciddi kırılmalar yaşamayı da göze almaktadır. Bugüne kadar Suriye, Irak, Mısır, Libya ve en önemlisi Ukrayna konularında Rusya ile girdikleri çelişkileri idare etmeye çalıştılar ama Ukrayna konusunda Türkiye’nin verdiği silah desteği Rusya ile ilişkilerinin bambaşka boyutlara gelmesi için bir neden olabilir. Türkiye, bu konuda iltihaplı bir çıbanı sürekli kaşımaktadır ve sonunda patlatacaktır. Saray rejimi ABD ile ilişkileri ileri bir aşamaya taşıma adına bu riski de göz önüne almaktadır.

Görünen o ki, içerde demokrasi güçlerine karşı baskıyı sürekli artıran, dışarıda barış karşıtı bir dış politika batağına her gün daha derin batan rejim aslında sona yaklaştığının farkındadır. Ekonomik ve politik olarak ülkeyi yönetemez duruma geldikçe akıldışı maceralara yelken açmaktadır. Barış ve demokrasi güçleri bu fırsatı iyi değerlendirmek zorundadırlar. O zaman bir kaşık suda fırtına koparmalarının nedeni daha iyi anlaşılacaktır.

7 Nisan 2021


Konuyla ilişkili diğer makaleler