Türkiye ve Dünyaya Bakış - 155

Türkiye ve Dünyaya Bakış - 155

Türkiye ve Dünyaya Bakış - 155

Ukrayna üzerine zorunlu bir açıklama: Saldırı mı, Savunma mı?

Ukrayna ile ilgili gelişmeler konusunda görüşlerimizi Rusya Federasyonu Vladimir Putin’in ilk açıklamayı yaptığı gece kaleme almış ve görüşlerimizi belirtmiştik. O gece açıklama Donetsk ve Lugansk Halk Cumhuriyetleri’nin Rusya Federasyonu tarafından resmen tanınması ile ilgiliydi. Bir gece sonra sabaha karşı Rusya’nın askeri operasyonu başladı. Bu operasyon kararını da Putin sabaha karşı bizzat duyurdu.

Biz değerlendirmelerimizde Donetsk ve Lugansk Halk Cumhuriyetlerinin tanınmasının doğru bir adım olduğu görüşümüzü paylaştık. Değerlendirmemizi yaptığımızda henüz askeri operasyon kararı açıklaması yapılmamıştı. Operasyon ile ilgili ise Rusya Federasyonu’nun NATO’nun genişleme stratejisine karşı önlem alması geç kalmış bir hareket olduğu görüşüne katılıyoruz.

Türkiye ile ilgili iç politik meselelerde demokratik süreçler ile ilgili asgari müşterekler temelinde kısmi ortak görüşlerde olduğumuz kimi devrimci, demokrat ve liberal sol tüzel ve özel kişilerle farklı düşündüğümüz önemli yanlar olduğunu belirtmeliyiz. Rusya’nın askeri operasyonunu “Ukrayna’yı işgal veya saldırı” olarak, Donetsk ve Lugansk Halk Cumhuriyetlerini “ayırılıkçı Rus güçleri” olarak, Kırım’ın halk oylaması sonucu Rusya Federasyonu’na katılmasını “Kırım’ın ilhakı ve işgali” olarak kesinlikle değerlendirmiyoruz.

NATO’nun sınırlarının 1990’dan itibaren Doğu ve Güneydoğu Avrupa’ya genişletme politikalarını yanlış buluyorsak, savaş örgütü NATO’nun Ukrayna’yı ilhak etmesine karşı çıkmamız politik olarak en doğru tavırdır. “Turuncu devrim” sürecini ve faşist bir darbe yaşamış Ukrayna’nın NATO stratejisine karşı savunulması ve Rusya’nın savunma amaçlı bir askeri operasyon başlatması sınıfsal anlamda uluslararası politik duruş belirlenmesinde yanlış olarak değerlendirilemez. Asıl yanlış askeri operasyona karşı çıkarak NATO’nun Ukrayna’yı ilhak etmesini destekler duruma düşmektir.

Avrupa Birliği, başta Almanya olmak üzere Hitler faşizminin Sovyet Kızıl Ordusu tarafından yenilerek yaşadığı kaybı günümüzde politik ve ekonomik yöntemlerle geri almaya başladı. Polonya başta olmak üzere Varşova Anlaşması Örgütü üyesi devletlerin AB’ye üye olarak alınmaları ve NATO üyesi yapılmaları bu anlama gelmektedir. 26 milyon Sovyet yurttaşının kanlarıyla elde edilen demokratik kazanımların günümüzde farklı yöntemlerle geri alınması kabul edilemez. Ukrayna meselesi bu süreçte bardağı taşıran son damla olmuştur. Bu gerçeği görmeden Rusya’nın askeri savunma operasyonunu “saldırı” veya “işgal” olarak değerlendirmek uluslararası politika açısından sınıfsal ve devrimci bir duruş olamaz.

Rusya Federasyonu’nun kapitalist bir devlet olduğu tartışılmaz gerçektir. Kapitalist devletler arasında çelişkiler tarihi olarak sınıf savaşımı süreçlerinin farklı aşamalarında komünistler tarafından değerlendirilmiştir. Marksist-Leninist öğreti ve deneyimler bu olguyu da kapsar. Bugün yine böyle bir durum ile karşı karşıyayız. Rusya Federasyonu kapitalist niteliğine karşın uluslararası politik arenada nesnel olarak anti-emperyalist bir rol oynamaktadır. Daha önce de kimi değerlendirmelerimizde dikkate aldığımız bu gerçeği bugün de objektif olarak saptamamız gerekmektedir. Kapitalist devletler arasındaki çatışmalarda aktif tarafsızlık politikası izlenmesi verili durumlarda somut duruş belirleme gerekliliği ile çelişmez.

Ukrayna’da yıllardır süren bir savaş söz konusudur. Atılan adım bu savaşa son verme amaçlıdır. Putin, askeri operasyonu ilan ettiği açıklamasında Ukrayna’yı Nazizm’den arındırma hedefini duyurmuştur. Bu söylem anti-faşist bir söylemdir. Rusya Federasyonu Komünist Partisi ve yasaklanan Ukrayna Komünist Partisi’nin Rusya’nın askeri operasyonlarını selamlaması politik anlamda dikkate alınmalıdır. Bu çerçevede değerlendirildiğinde “ne Amerika ne Rusya” gibi söylemler liberal söylemlerdir. NATO’nun Ukrayna’yı ilhak etmesini hiçbir zaman savunmayacağız ve bu duruşu “ama” ile başlayan cümleler ile sulandırmayacağız. Asıl mesele NATO, ABD ve AB’nin emperyalist saldırı, işgal ve ilhak stratejilerine karşı alınacak tavırdır.

Gelişmeleri hep birlikte izleyerek değerlendirmelerimizi sürdüreceğiz.

27 Şubat 2022

 

 

 

 

 

 


Konuyla ilişkili diğer makaleler